Lenin’de seçim politikaları ve taktikleri

Aşağıda okuyucularımızla İşçi Demokrasisi Partisi’nin 2023 Mart ayında gerçekleştirdiği Parti Meclisi’nde yapılan eğitimin ikinci bölümünün metnini paylaşıyoruz.

Lenin 1905 devrimi öncesinde kendisini iki sorunun incelenmesine ve uygulamasına vakfetmiştir. Birincisi, Rus Sosyal demokrat Partisi’ni (RSDİP) demokratik merkeziyetçi bir parti halinde inşa etmek; ikincisi de, Rus devriminin bir burjuva demokratik devrim olmasına rağmen ancak işçilerin ve köylülerin demokratik diktatörlüğü tarafından zafere ulaştırılacağı politik kuramını geliştirmek ve uygulamak. Devrime kadarki dönemde liberal burjuvazi (Kadetler) monarşi rejimini gevşetmeye ve bazı reformların gerçekleştirilmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. O halde Lenin otokrasiye karşı reformlar mücadelesine nasıl yaklaşmaktadır? 1901’de kaleme aldığı “Zemstvo’ya Karşı Tahrikler ve Liberalizmin Aniballeri” başlıklı makalesinde şöyle yazar:

“Devrimciler elbette, eğer saldırıyı güçlendirmeye hizmet edecekse ve kesin zaferin elde edilmesine yardımcı olacaksa, reformlar için mücadele etmeyi, hatta küçük ve önemsiz düşman mevzilerini ele geçirmek için bile mücadele etmeyi asla reddetmezler. Fakat düşmanın, saldıranları parçalayıp daha kolay bir şekilde yenilgiye uğratmak için bazı mevzileri kendiliğinden elden çıkarma durumlarının olduğunu da asla unutmayacaklardır. Hareketin yanlış adımlardan ve utandıracak yanılgılardan ancak “nihai hedef” daima göz önünde tutulduğunda ve “hareketin” her adımı ve her reform, genel devrimci mücadele bakış açısından değerlendirildiğinde korunabileceğini asla unutmayacaklardır.”

Lenin’in bu yaklaşımı, Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’daki yukarıda andığımız tutumlarını andırmaktadır. Ancak 1905 devrimiyle birlikte Lenin liberal burjuvaziyle ittifak meselesindeki görüşlerini geliştirip somutlayacaktır. Bu somutlama teorik ifadesini onun 1905 devrimi koşullarında yazdığı İki Taktik broşüründe, politik ifadesini ise şubat ayından itibaren monarşinin giriştiği Duma seçimlerinde bulacaktır.

Şubat’ta patlayan devrimci ayaklanma ve Petersburg’da ve daha sonra Moskova’da sovyet kurumlarının doğması otokrasiyi geriletir ve rejim bir temsili hükümet fikrini ileri sürmeye başlar. Peki Bolşevikler Buligin Duması olarak bilinen bu meclise ve onun için yapılacak seçimlere yönelik olarak nasıl bir tutum alacaklardı? Bunun için RSDİP’in 1905 Nisan ayında Londra’da üçüncü kongresi toplanır, ama bu aslında Bolşeviklerin bir kongresidir, zira Menşevikler Cenevre’de toplanmışlardır. Lenin bu kongrede 18 Nisan’da yaptığı konuşmada şöyle der:

“Zemski Sobor’da (Ulusal Meclis) yer almanın doğru olup olmadığına kesin bir şekilde yanıt vermek mümkün değildir. Her şey politik duruma, seçim sistemine ve önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan diğer özel etkenlere bağlıdır. Bazıları Zemski Sobor’un bir aldatmaca olduğunu söylüyor. Bu doğrudur. Ama bir aldatmacayı ortaya çıkarmak için seçime girmemiz gereken bazı zamanlar vardır… [Hükümetin] gerici amaçlarını proletaryanın gözleri önüne sermek için bunlardan yararlanmalıdır.”

Bu aşamada Lenin’in seçimlere girilip girilmemesini tayinde belirleyici olan iki noktanın altını çizmek gerekir: 1) “politik durum, seçim sistemi ve önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan diğer özel etkenler”; 2) “bir aldatmacayı ortaya çıkarmak için seçime girmemiz gereken bazı zamanlar vardır”. Bu ifadelerden Nisan ayında Lenin’in durumu incelemeye devam ettiğini, ama seçimlere katılmama gibi bir yargısının henüz bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Kongrede tartışılan iki konu daha vardır: 1) Eğer otokratik rejim devrilir ve yerine bir devrimci geçici hükümet kurulursa bu hükümette yer alınmalı mıydı? Kongre kararı şöyledir: “Partinin temsilcileri üzerindeki katı denetiminin sürmesi ve bağımsızlığını sıkıca koruması şartıyla” görev alınabilir. 2) Eğer RSDİP seçimlerde aday göstermeye karar verirse ve seçilen adaylar olursa, partinin denetimi ve bağımsızlığını koruması koşuluyla temsilciler Duma’daki koltuklarında yerlerini almalıydılar.

Buligin Duması hayata geçmeyecektir, ama eğer onun için seçimler yapılacak olsa bile Lenin ve Bolşevikler, yukardaki yaklaşımlarına rağmen veya o yaklaşımları doğrultusunda bu Duma’ya yönelik olarak boykot kararı aldılar. Bu kararlarının ardında, yukardaki ilkelerden hareketle iki ana neden vardı: 1) Seçim sistemi. Tasarı son derece antidemokratik idi. Dumaya vekiller, dört toplumsal grup tarafından seçileceklerdi: Toprak sahipleri (ruhban sınıfı dahil), kentli mülk sahipleri, komün arazilerindeki köylüler ve şehir sakinleri. İşçi sınıfı sisteme dahil değildi. 2) Politik durum ve önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan diğer özel etkenler.Devrim haziran ayında hızlı bir yükselişe geçer, Odessa’da denizciler ayaklanır ve isyancılara katılır. Sovyet kurumu (Troçki’nin başkanlığı altına) ayaktadır ve gücünü korumaktadır. Böylece boykot kararı alınır.

Boykot kararı alınır ama bu “pasif” değil “aktif” bir boykot olmalıdır. 16 Ağustos 1905’te yayımlanan “Buligin Duma’sını Boykot ve Ayaklanma” başlıklı makalesinde Lenin şöyle diyor:

“Duma’yı aktif boykot, daha önce söylediğimiz gibi, ajitasyon, propaganda, devrimci güçlerin daha büyük ölçüde, iki kat bir enerji ve üç kat bir baskı altında örgütlenmesi demektir. Fakat böyle bir çalışma berrak, tam ve dobra dobra bir şiar olmadan düşünülemez. Bu şiar ancak ve yalnız silahlı ayaklanma olabilir. Hükümet tarafından kabaca tahrif edilmiş bir ‘halk temsilciliğinin’ toplantıya çağrılması, gerçek bir halk temsilciliği yönünde ajitasyon için, geniş kitleleri bu gerçek temsilciliğin şimdi (Çar’ın halkı aldatması ve onunla alay etmesinin ardından ancak) -kurulması için silahlı halk ayaklanmasının zaferi, çarlık hükümetinin fiilen yıkılması gerekli olan- Geçici Devrimci Hükümet tarafından toplantıya çağırılabileceği hakkında aydınlatmak için mükemmel fırsatlar vermektedir. Ayaklanma yönünde geniş bir ajitasyon için daha iyi bir an düşünülemez ve böyle bir ajitasyon Geçici Devrimci Hükümet’in programı hakkında tam bir berraklığa sahip olmayı gerektirmektedir… Pasif uzak kalmanın tersine aktif boykot, ajitasyonun on kat büyümesi, her yerde toplantılar düzenlenmesi, seçim toplantılarından gerekirse bu toplantılara zorla girerek faydalanılması, gösteriler, siyasi grevler vs. vs. örgütlenmesi anlamına gelmelidir. Ajitasyon ve mücadele amacıyla, Partimizin bir dizi kararınca genelde caiz görüldüğü şekilde, devrimci burjuva demokrasisinin şu ya da bu grubuyla bu vesileyle anlaşmalar yapmanın özellikle amaca uygun olduğu kendiliğinden anlaşılırdır. Bunu yaparken bir yandan proletarya partisinin sınıf karakterini gözümüzü kırpmadan korumalı ve burjuva müttefiklerimize karşı sosyal demokrat eleştirilerimizi bir an bile elden bırakmamalıyız. Öte yandan ajitasyonumuzda verili anda en devrimci şiar olan demokratik devrim şiarını ön plana çıkarmayı bilmezsek, en ileri sınıfın partisi olarak görevimizi yerine getirmemiş oluruz.”

Burada iki soru gündeme geliyor: 1) eğer aktif boykotun şiarı “ancak ve yalnız silahlı ayaklanma olabilir” ise, boş oy, sandığa gitmeme gibi yöntemler aktif boykot şiarıyla birleşebilir mi? 2) “Devrimci burjuva demokrasisinin şu ya da bu grubuyla bu vesileyle anlaşmalar yapmak” ne anlama gelir? Lenin kimleri kastediyor olabilir?

Ancak 1905 devrimi otokrasinin karşı saldırıyla yenilgiye doğru sürüklenir. Ekim’de Kronstad denizcileri ayaklanır, ama Petersburg ve Moskova sovyetlerinin genel grev çağırısına rağmen denizcilerin isyanı bastırılır. 3 Aralık’ta Troçki dahil Petersburg sovyeti vekillerinin çoğu tutuklanır. Moskova sovyeti hala varlığını korumaktadır ama Sergey Vitte hükümeti durumu lehine çevirmek için 11 Aralık’ta Duma tasarısında değişiklik yapar ve sanayi işçilerini de dolaylı seçimlere dahil eder. Lenin ve Bolşevik liderler 12-17 Aralık’ta Finlandiya’da toplanarak durumu görüşürler ve Lenin ile bir başka liderin dışında herkes (Stalin dahil) devrimci durumun ve ayaklanma olasılığının devam ettiğine karar vererek boykot kararının sürdürülmesini kararlaştırırlar. Lenin bu karara uyar ve destekler, ancak sonraları bunun yanlış bir karar olduğunu söyleyecektir.

Bu arada Bolşevikler ve Menşevikleri RSDİP 4. (Birleşme) Kongresinin 10-25 Nisan 1906’da yapılmasına karar vermişlerdir. Daha öncesinde boykot konusunda her iki taraf da anlaşmıştır, ama bu boykotun seçimlerin hangi aşamasında yapılacağı konusunda anlaşamamışlardır. Fakat bu arada Duma seçimlerinin ilk ayağında (seçmenleri seçecek olan dört sektör içindeki seçimler) Kadetler büyük çoğunluk sağlamışlardır ve Lenin bunu hükümete karşı verilen tepki oyları olarak yorumlar. Lenin, böyle bir Duma’da Kadet vekillerle birlikte çalışmanın neye benzeyeceğini tasarımlar:

“Bu koşullar altında, parlamentoda daha sağdaki partilere karşı Kadet Partisini desteklemek zorunlu görevimiz olacaktır. O zaman da (eğer iki turlu seçim söz konusu olursa) sonraki turda… bu partiyle yapılacak seçim ittifaklarına kategorik olarak çıkmak yanlış olacaktır.”

Lenin’in bu sözleri Komünist Manifesto’daki taktiğe dönüş müdür, yoksa parlamentoda ve seçimlerin ikinci veya daha sonraki turlarında uygulanacak bir (birlik değil) ittifak taktiği midir? Yani işçi sınıfı partisinin her şeyden önce kendi adaylarını gösterme ilkesinden bir vaz geçiş midir?

Bunları söylerken Lenin, Engels’in Alman sosyal demokratlarına yönelttiği gibi “parlamentarist ahmaklığa” mı kapılmıştı? Hayır. Parlamento çalışmalarını Lenin şu amaca yönelik olarak sürdürmeyi öneriyordu:

“Bizim görevimiz Kadet Duma’sını desteklemek değil, bu Duma içindeki çelişkilerden yararlanmak ve bununla bağıntılı olarak, düşmana saldırmak için doğru zamanı, otokrasiye karşı ayaklanmak için doğru zamanı seçmek için bu çelişkileri kullanmaktır. Bunun için yapmamız gereken, Duma içinde ve çevresinde ne tür siyasi krizlerin gelişmekte olduğunu gözden uzak tutmamaktır. Kamuoyunun tahlilini yapmanın ve ‘kaynama noktasına’ ulaştığı anı mümkün olduğunca tam ve doğru biçimde belirlemenin bir aracı olarak, bu Duma kampanyası bizim için muazzam bir değere sahip olmalıdır, ama gerçek mücadele alanı olarak değil, sadece bir gösterge olarak.” (28 Mart 1906, “Kadetlerin Zaferi ve İşçi Partisinin Görevleri”)

Lenin’in bu tutumu proletaryanın ve onun partisinin parlamento çalışmasına nasıl bakması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu ilkesel bir tutumdur, dünya ve Türkiye örnekleriyle karşılaştırmamız gerekir.

4. Kongre’de Menşeviklerin oylarıyla Duma seçimlerine katılmak ve seçilmiş RSDİP adaylarının içinde yer alacak bir parti grubunun kurulması kararı alınır (Bolşevikler karşı oy kullanmışlardır). Ama o sırada seçimlerin çoğu aşaması zaten yapılmıştır. Bolşevikler, Menşevikleri Kadet zaferi konusunda hayallere kapılmakla ve bazı bölgelerde seçimin bazı aşamalarında zaten onlarla seçim anlaşmaları yapmakla suçlarlar.

Lenin bu aşamadan sonra Duma’daki sosyal demokrat vekillerin tüm icraatlarını destekler, hatalarını eleştirir, onları yüreklendirir. Bu arada onları köylü partisi Trudoviklerle (sonraları Sosyal Devrimcilerle) işbirliği yapmaya çağırır ve bunu işçi-köylü ittifakı doğrultusunda gerçekleştirmeye çalışır.

Devrimin kesin yenilgiye uğradığına inanan otokrasi 8 Temmuz 1906’da Duma’yı fesheder. Liberal burjuvazinin baskısıyla 20 Şubat 1907’de yeni bir Duma fermanı çıkarır. Lenin gene boykota karşıdır ve devrimden geriye ne kaldıysa onun korunması amacıyla seçimlere katılınmasını savunur. Tutumu, ilk turda (kazanılamayacak yerlerde bile) mutlaka bağımsız RSDİP’li işçi adayların gösterilmesini, diğer turlarda ise Halkçı Sosyalist Parti ve Trudoviklerle anlaşmaya varılabileceğini savunur. Kadetlerle işbirliğini öneren Menşeviklere ayrılık kesinleşmeye başlar. Bu dönemde parlamenter çalışmanın ve seçimlerin devrimci Marksistler açısından ne anlama geldiğini Ekim 1906’da yayımladığı “Sosyal Demokratlar ve Seçim Anlaşmaları” makalesinde şöyle dile getirir:

“Bolşevik Sosyal Demokratlar … sadece seçim kampanyasının yüksek safhalarında, ana oydaki devrimci ve muhalefet partilerinin oy kullanma gücüyle orantılı olarak sandalye dağıtımı konusundaki kısmi anlaşmaları kabul edebilirler… Sosyal Demokratlar parlamentarizmi (temsilci meclislerine katılımı) proletaryayı aydınlatmanın ve eğitmenin ve onu bağımsız bir sınıf partisinde örgütlemenin bir aracı olarak görürler; işçilerin kurtuluşu için siyasi mücadele yöntemlerinden biri olarak görürler. Bu Marksist bakış açısı, bir yandan Sosyal Demokrasiyi burjuva demokrasisinden, diğer yandan da anarşizmden temel bir biçimde ayırır… Diğerlerinin tersine, biz bu kampanyayı kendi içinde bir amaç olarak, hatta en önemlisi olarak görmüyoruz. Onlardan farklı olarak, bu kampanyayı sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi tutuyoruz. Onların aksine, bu kampanyada öne sürdüğümüz slogan, parlamenter reformlar uğruna parlamenterlik değil, kurucu meclis için devrimci mücadeledir. Dahası, biz bu mücadeleyi, son birkaç yıl sürecindeki mücadele biçimlerinin tarihsel gelişiminden kaynaklanan en yüksek biçimlerinde sürdürüyoruz.”

Bu tutumunu daha sonraları düzenlenecek olan III. Duma (7 Kasım 1907) ve IV. Duma (15 Kasım 1912 – 6 Ekim 1917) seçimlerinde de sürdürür. Hepsine partinin aktif katılımını sağlar. Bütün bu Duma seçimlerinde uyguladığı ilkeleri şöyle toparlayabiliriz.

  1. Seçimler kamuoyunun tahlilini yapmanın ve sınıf mücadelesinin “kaynama noktasına” ulaştığı anı mümkün olduğunca tam ve doğru biçimde belirlemenin bir aracıdır.
  2. Devrimci Marksistler parlamentarizmi (temsilci meclislerine katılımı) proletaryayı aydınlatmanın ve eğitmenin ve onu bağımsız bir sınıf partisinde örgütlemenin bir aracı olarak görürler; işçilerin kurtuluşu için siyasi mücadele yöntemlerinden biri olarak görürler.
  3. Boykot kararı verilmediği koşullarda seçimlere aktif olarak katılmak gerekir.
  4. Boykot kararı politik durum, seçim sistemi ve önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan diğer özel etkenlere bakılarak verilebilir. Devrimci bir durum söz konusuyla ve ayaklanma olasılığı sürüyorsa böyle bir karar verilebilir.
  5. Boykot ancak aktif bir boykot olmalıdır. Bunun tek şiarı da silahlı ayaklanmadır.
  6. Katılınan seçimlerde proletarya partisi mutlaka kendi adaylarını göstermelidir.
  7. İşçi adaylarının gösterilmesinin demokrasi cephesini zayıflattığı savı doğrultusunda yanlıştır ve aday göstermekten kaçınılmamalıdır.
  8. Aşamalı seçimlerde, ikinci ve daha sonraki aşamalarda gericiliğe karşı demokratik parti ve adaylarla, partinin programı ve bağımsızlığından taviz verilmeksizin işbirlikleri yapılabilir.
  9. Parlamentoya seçilecek adaylar çoğunlukla işçi olmalı ve bu adaylar bizzat işçilere sorularak, onların onayıyla belirlenmelidir.
  10. Parlamentodaki vekiller, dışardaki sınıf mücadelesinin kürsüdeki sesi olmalı, onunla uyumlu çalışmalı ve partinin mutlak denetimi altında çalışmalıdır.

Bütün bu devrimci Marksist ilkeler, karşı karşıya olduğumuz ve ilerde de olacağımız seçim süreçlerinde Partimizin kitlelerin seferberliği ve devrimci partinin inşası stratejisi doğrultusunda alacağı tutumların ve izleyeceği taktiklerin belirlenmesinde yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.