Sendikal hareket, fabrika komiteleri ve Komünist Enternasyonal üzerine tezler

Aşağıda okuyucularımızla Temmuz 1920’de Komintern’in II. Kongresi’nde alınan ve sendikalara dönük komünist tutumun çerçevesini belirleyen tezleri paylaşıyoruz.

***

I

1. Öncelikle, mesleki dar kafalılıkla sınırlanmış, onları kitlelerden koparan bürokratik aygıt tarafından eli kolu bağlanmış ve oportünist liderleri tarafından yoldan çıkarılmış olan vasıflı ve iyi ücretli işçilerin ihtiyacını karşılayan sendikalar, sadece toplumsal devrim davasına değil, kendi üyelerinin yaşam koşullarının düzeltilmesi davasına da ihanet etmişlerdir. Onlar, işverene karşı sendikal mücadele sahasını terk etmişler ve bunun yerine kapitalistlerle her ne pahasına olursa olsun yapılacak barışçıl bir sözleşme programını koymuşlardır. Bu politika, sadece İngiltere ve Amerika’daki liberal sendikalar ve Almanya ile Avusturya’daki sözde “sosyalist” özgür sendikalar tarafından değil, Fransa’daki sendikalist sendikalar tarafından da takip edilmiştir. 

2. Ekonomik mücadelelerini başarılı bir şekilde sürdürmek amacıyla, çalışan kitlelerin büyük çoğunluğu şimdi sendikaların saflarına akın ediyor. Bütün kapitalist ülkelerde sendikaların üye sayısı hızla artıyor; sendikalar artık yalnızca ileri kesimleri değil, onları kendi mücadele silahına dönüştürmeye çalışan geniş proleter kitleyi de örgütlüyorlar. Sınıf çelişkilerinin daha da keskinleşmesi, sendikaları, kapitalist dünyanın tümüne yayılan ve kapitalist üretim ve değişim sürecini devamlı olarak kesintiye uğratan grevlere önderlik etmeye zorluyor. Fiyatlar yükseldikçe ve takatleri kesildikçe, çalışan kitleler taleplerini yükseltirler ve böylece her düzenli ekonominin en önemli önkoşulu olan bütün kapitalist hesapları temelden bozarlar. Savaş sırasında, çalışan kitleleri burjuvazinin çıkarları doğrultusunda etki altına alan kanallar haline gelen sendikalar, şimdi kapitalizmi tahrip edecek organlar haline geliyorlar. 

3. Eski sendika bürokrasisi ve sendikaların eski örgütsel biçimleri, sendikalardaki bu niteliksel değişimi engelliyor. Eski sendika bürokrasisi, sendikaları işçi aristokrasisinin örgütleri olarak muhafaza etmeye çalışıyor; düşük ücretli işçilerin sendikalara girmesini olanaksız hale getiren kanunlara ve düzenlemelere sahip çıkıyor. Eski sendika bürokrasisi, şimdi bile, proletarya ve burjuvazi arasında her geçen gün daha fazla devrimci mücadele niteliğine bürünen işçilerin grev mücadelesinin yerine, kapitalistlerle anlaşma politikasını, fiyatlardaki önüne geçilemez çılgın artışlarla birlikte tümüyle anlamsız hale gelen uzun dönemli sözleşmeler politikasını geçirmeye çabalıyor. İşçilere işverenlerle işbirliği yapma, ortak sanayi konseyleri oluşturma politikasını dayatmaya ve kapitalist devletin yardımıyla, grevlerin yürütülmesini yasal açıdan daha da güçleştirmeye uğraşıyor…. 

4. Geniş çalışan kitleler sendikalara akın ettiği için ve sendika bürokrasisinin tersine, bu kitlelerin yürütmekte olduğu ekonomik mücadele nesnel olarak devrimci bir karaktere sahip olduğu için, bütün ülkelerdeki komünistler, sendikaları, kapitalizmin yıkılması ve komünizm için bilinçli olarak savaşan organlar haline getirmek amacıyla sendikalara girmelidirler. Sendikaların olmadığı yerlerde, onları oluşturmak için inisiyatifi ele almalıdırlar. 

Sendika bürokrasisinin olağanüstü baskıcı uygulamaları (devrimci sendika şubelerinin oportünist sendika yönetimleri tarafından dağıtılması gibi) ya da onların yalnızca işçi aristokrasisine hizmet etmekten ibaret olan, daha az vasıflı işçilerin sendikalara girmesini olanaksız kılan dar politikaları tarafından buna zorlanmadıkça, sendikalardan gönüllü olarak çekilme ve ayrı sendikalar yaratma doğrultusundaki tüm suni çabalar, komünist hareket için son derece tehlikelidir. Bu, komünizm yolunda olan kitlelerin, en ileri ve sınıf bilinçli işçilerden ayrılması ve burjuvazi ile işbirliği halinde olan oportünist liderlere teslim edilmesi tehlikesini içerir. Çalışan kitlelerin tereddütü, entelektüel kararsızlığı, oportünist liderlerin aldatıcı argümanlarına kapılabilmeleri, proletaryanın geniş katmanlarının ancak keskinleşen mücadelenin gelişimi içinde bizzat kendi deneyimlerinden, kendi zaferlerinden ve yenilgilerinden öğrenmeleri ölçüsünde, kapitalist ekonomik sistem içinde artık insani yaşam koşullarına ulaşılamayacağını öğrenmeleri ölçüsünde, ileri komünist işçilerin, ekonomik mücadelede sadece komünist fikirlerin sözcüsü olarak değil, aynı zamanda mücadelenin ve sendikaların en kararlı önderleri olarak hareket etmeyi öğrenmeleri ölçüsünde alt edilebilir. Sadece bu yolla, oportünist sendika liderlerinden kurtulabilinir. Sadece bu yolla komünistler sendikal hareketin başına geçebilirler ve onu komünizm yolunda bir devrimci mücadele örgütü haline getirebilirler…. 

5. Komünistler, sendikaların amacı ve özüne onların biçimlerinden çok daha fazla önem atfederler. Bu yüzden, eğer bölünmeyi reddetmek, sendikalardaki devrimci çalışmayı terk etme, onları devrimci mücadelenin aygıtları haline getirme ve proletaryanın en çok sömürülen kesimlerini örgütleme girişimlerini terk etme anlamına gelecekse, sendika örgütlerindeki bir bölünmeden çekinmemelidirler. Ama böyle bir bölünmenin zorunlu olduğu ortaya çıksa bile, bu ancak, komünistler, oportünist liderlere ve onların taktiklerine karşı kararlı bir mücadeleyle, geniş çalışan kitlelerin ekonomik mücadelesine en etkin katılımla, geniş çalışan kitleleri, bu bölünmenin onların henüz anlamadıkları uzak devrimci amaçlar uğruna değil, işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin gelişimi çerçevesinde onların en acil pratik çıkarları uğruna yapıldığına ikna etmeyi başarırlarsa gerçekleştirilebilir…. 

6. Oportünist ve devrimci sendika liderlikleri arasındaki bölünmelerin zaten ortaya çıktığı yerlerde, Amerika’daki gibi oportünist sendikalara ek olarak komünist eğilimleri değilse bile devrimci eğilimleri olan sendikaların da bulunduğu yerlerde, komünistler, bu devrimci sendikaları desteklemek, onlara sendikalist önyargılardan kurtulmaları ve komünist bir bakış açısı kazanmaları için –tek başına bu bile ekonomik mücadelenin muammalarına karşı güvenilir bir pusula olabilir– yardım etmek zorundadırlar. Sendika bürokrasisinin karşıdevrimci eğilimleriyle mücadele etmeyi ve proletaryanın kendiliğinden gelişen doğrudan eylemlerini desteklemeyi amaçlayan işyeri komiteleri ve fabrika komiteleri gibi fabrika örgütlerinin –ister sendikaların bir parçası olsun isterse sendikaların dışında olsun– olduğu yerlerde komünistler, bu örgütleri şüphesiz tüm güçleriyle desteklemelidirler. Ama devrimci sendikaları desteklemek, komünistlerin, mayalanma halinde olan ve sınıf mücadelesini savunma doğrultusunda yol alan oportünist sendikaları terk etmeleri anlamına gelmez. Tam tersine, devrimci mücadele yoluna girmiş olan kitlesel sendikalardaki bu gelişmeyi hızlandırmaya çalışarak, komünistler, kapitalizmin yıkılması amacıyla ortak mücadele için, sendikalardaki işçileri hem teorik hem de örgütsel olarak birleştiren bir unsur rolünü oynayabileceklerdir. 

7. Kapitalist çürüme çağında, ekonomik mücadele, barışçıl kapitalist gelişme çağında olduğundan çok daha hızlı bir biçimde politik mücadeleye dönüşür. Büyük çaplı herhangi bir ekonomik çatışma, işçileri devrim sorunuyla yüz yüze getirebilir. Bu nedenle, ekonomik mücadelenin her evresinde, komünistlerin görevi, mücadelenin ancak işçi sınıfının kapitalist sınıfı açık bir çarpışmada yenmesi ve diktatörlük yoluyla sosyalist inşa çalışmalarına girişmesi halinde kazanılabileceğini işçilere göstermektir. Komünistler, bunu akıllarında tutarak, sendikaları işçi devriminin öncüsü olan parti önderliğine tâbi kılıp, sendikalarla komünist parti arasında olabildiğince tam bir birlik kurmaya çalışmalıdırlar. Bu amaçla komünistler, bütün sendikalarda ve fabrika komitelerinde komünist parti fraksiyonlarını oluşturmalı, onların yardımıyla sendikal hareketin yönetimini ele geçirmeli ve önderlik etmelidirler.

II 

1. Proletaryanın, genel olarak çalışan kitlelerin daha yüksek ücret ve daha iyi yaşam koşulları elde etmesi için verdiği ekonomik mücadele, her geçen gün daha fazla çıkmaza girmektedir. Birbiri ardına tüm ülkeleri kuşatan ekonomik kargaşa, en geri işçilere bile, daha yüksek ücret ve daha kısa işgünü için mücadele etmenin yeterli olmadığını, kapitalist sınıfın artık işçilere savaş öncesinde sağladığı yaşam standardını bile sağlayamadığını ve ekonomik yaşamı yeniden canlandırmada başarısız olduğunu göstermektedir. Bu büyüyen uyanıştan, çalışan kitleler arasında, işçi denetimi aracılığıyla –ki bu, üretimin fabrika komiteleri tarafından denetlenmesi vasıtasıyla uygulanmaktadır– ekonomik yaşamı iyileştirme mücadelesini üstlenecek örgütlerin kurulması doğrultusunda çabalar yükselmektedir. Bu nedenle, fabrika komitelerini yalnızca proletarya diktatörlüğü programını benimsemiş işçilerden oluşturmayı istemek hata olur. Tam tersine, bu ekonomik kargaşa nedeniyle, komünist partinin görevi, bütün işçileri örgütlemek ve üretimde işçi denetimi mücadelesini genişletip derinleştirerek onları proletarya diktatörlüğü mücadelesi için silahlandırmaktır.

2. Komünist parti, fabrika komitelerinin mücadelesinde, kitlelerin dikkatini, ekonominin kapitalist temelde planlı restorasyonunun –bunun anlamı kapitalist sınıfın çıkarları uğruna devlet tarafından işçilere daha fazla boyun eğdirilmesi olacaktır– bugün olanaksız olduğu noktasında yoğunlaştırırsa, bu görevi başaracaktır. Ekonomik yaşamın işçilerin çıkarları doğrultusunda örgütlenmesi, ancak, devlet işçilerin elinde olursa, işçilerin diktatörlüğünün güçlü eli kapitalizmi ortadan kaldırmaya ve sosyalist inşaya başlarsa mümkündür. 

3. Fabrika komitelerinin kapitalizme karşı mücadelesinin acil genel hedefi, üretim üzerinde işçi denetimidir. Farklı fabrikalardaki komiteler, sanayinin tüm kolları ve bütün olarak sanayi üzerinde işçi denetimi sorunuyla yüz yüze gelecektir. Bununla birlikte, hammaddelerin sağlanmasında ve fabrika sahiplerinin mali faaliyetlerinde işçilerin denetimi ele alma yönünde yapacakları herhangi bir girişim, burjuvazi ve kapitalist hükümet tarafından işçi sınıfına karşı en şiddetli önlemlerle karşılaşacağı için, üretimin işçilerce denetlenmesi mücadelesi, iktidarın işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesi mücadelesine yol açar.

4. Fabrika komiteleri lehine kampanya, halk kitlelerinin, hatta doğrudan fabrika proletaryasından olmayanların bile zihinlerine, ekonomik krizden burjuvazinin sorumlu olduğu ve bu sırada proletaryanın, sanayide işçi denetimi parolasıyla üretimin örgütlenmesi, spekülasyonun, dağınıklığın ve yüksek fiyatların bastırılması için mücadele ettiği inancını yerleştirecek şekilde yürütülmelidir. Komünist Partilerin görevi, zamanın en kronik sorunları temelinde üretim üzerinde denetim sağlamak için mücadele etmektir: Yakıt kıtlığı ve ulaşım krizi, proletaryanın farklı gruplarını birleştirmek ve her geçen gün daha da proleterleşen ve ekonomik krizden son derece mustarip olan küçük burjuvazinin geniş çevrelerini kendine çekmek.

5. Fabrika komiteleri, sendikaların yerine geçemez. Komiteler, sadece mücadele dönemlerinde, tek tek fabrika ve işyerlerinin sınırlarının dışına çıkabilirler ve mücadelenin bir bütün olarak yürütülmesi için bir aygıt oluşturarak, tüm sanayi temelinde birleşebilirler. Sendikalar, bir işletmedeki tüm işçilere açık daha gevşek örgütler olan fabrika komiteleri gibi geniş çalışan kitleleri kapsamamalarına rağmen, halihazırda merkezileşmiş mücadele organlarıdır. Fabrika komiteleri ile sendikaların işlevleri arasındaki bu ayrım, toplumsal devrimin tarihsel gelişiminin bir sonucudur. Sendikalar, çalışan kitleleri ülke çapında daha kısa işgünü ve daha yüksek ücret talepleri temelinde mücadele için örgütler. Fabrika komiteleri, üretim üzerinde işçi denetimini sağlamak, ekonomik kaosa karşı mücadele etmek için örgütlenir; fabrikadaki bütün işçileri kapsar, ama onların mücadelesi aşamalı bir şekilde ulusal ölçekli bir nitelik kazanabilir. Ancak sendikalar kendi bürokrasilerinin karşıdevrimci eğilimlerinin üstesinden gelebildikleri, yavaş yavaş devrimin organları haline dönüştükleri ölçüde, komünistler fabrika komitelerini sendikaların fabrika kolları haline getirme çabasını desteklemelidirler. 

III

Sendikalar barış zamanında bile uluslararası sendikalar kurmaya çalıştılar, çünkü grevler sırasında kapitalistler başka ülkelerden işçileri grev kırıcı olarak getirirlerdi. Ancak Uluslararası Sendikalar Birliği’nin savaştan önce yalnızca ikincil bir önemi vardı. Gerektiğinde bir sendikanın diğerini desteklemesini sağladı, sosyal istatistikleri düzenledi, ancak ortak bir mücadelenin örgütlenmesi için hiçbir şey yapmadı, çünkü oportünistlerin önderliğindeki sendikalar, uluslararası ölçekte tüm devrimci çarpışmalardan kaçınmaya çalıştılar.

Savaş sırasında her biri kendi ülkesinde kendi burjuvazisinin bir dalkavuğu olan sendikaların oportünist önderleri, şimdi Uluslararası Sendikal Enternasyonal’i yeniden canlandırmaya, onu uluslararası dünya sermayesinin proletaryaya karşı doğrudan mücadelesinin bir silahı haline getirmeye çalışıyorlar. Aslında Legien, Jouhaux ve Gompers’ın yönetimi altında, uluslararası kapitalist soygun örgütü olan Milletler Cemiyeti’nin bir Çalışma Bürosu’nu oluşturuyorlar. Bütün ülkelerde yasalar aracılığıyla grev hareketini ezmeye çalışıyorlar ve böylece işçileri kapitalist devletin temsilcilerinin hakemliğine boyun eğmeye zorluyorlar.

İşçi sınıfının büyüyen birliğini bu şekilde kırmak için, kapitalistlerle anlaşmalar yoluyla vasıflı işçiler için tavizler elde etmeye çalışıyorlar. Amsterdam Enternasyonali, bu nedenle, iflas etmiş Brüksel İkinci Enternasyonali’nin yerini alıyor.

Bütün ülkelerdeki sendikalara üye olan komünist işçiler, tam tersine, sendikaların uluslararası bir savaş cephesini yaratmak için çabalamalıdırlar. Bugünkü sorun, grev durumunda mali yardım almak değildir; ama bir ülkenin işçi sınıfı tehdit edildiğinde, daha geniş kitlelerin örgütleri olarak diğer ülkelerin sendikalarının hepsinin onun savunmasına gelmesi gerektiğidir; [yardıma gelmesi gereken sendikalar], kendi ülkelerinin burjuvazisinin, işçi sınıfına karşı mücadele eden ülkedeki burjuvaziye yardım etmesini imkansız hale getirmelidirler. Proletaryanın bütün ülkelerdeki ekonomik mücadelesi, her geçen gün daha da fazla bir devrimci mücadele halini alıyor. Bu nedenle sendikalar kendi ülkelerinde ve diğer ülkelerdeki tüm devrimci mücadelelere destek için bilinçli olarak güçlerini kullanmalıdırlar. Bu amaçla, yalnızca kendi ülkelerindeki mücadeleleri mümkün olduğunca merkezileştirmek için çabalamakla kalmamalılar, aynı zamanda Komünist Enternasyonal’e katılarak ve mücadeleyi ortaklaştıracak olup, birbirlerine destek olmayı sürdürecekleri farklı bölümleri olan tek bir orduda birleşerek bunu uluslararası ölçekte yapmalıdırlar.

Boris Kustodiyev, Petrograd’daki Uritski Meydanı’nda kutlanan Komintern’in II. Kongresi Festivali, 1921.