Nahuel Moreno ve Leninist parti kavrayışı
Geçtiğimiz yıl içinde yayımlanan “Arjantin solunun kurucuları” seçkisinde(1) ele alınan Arjantin işçi hareketinin başlıca on önderi arasında, Nahuel Moreno’nun belirleyici bir yer tutması kuşkusuz son derece önemli. Söz konusu biyografik eserin yazarı kısa ve özlü cümlelerle, “yorulmak bilmez bir mücadele insanı olarak” tanımlamakta Moreno’yu.
Bu tanımlama nesnel bir gerçeğe işaret etmektedir. Moreno yalnızca dünyanın pek çok yerinde sayısız devrimci partinin inşasına katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda sınıf mücadeleci bir temelde yüzlerce kadronun oluşturulmasında başı çekmiştir. Devrimci programın sınıf mücadelesinin çetrefilli sorunları karşısında sürekli güncellenerek sınanmasına yönelik çizginin ısrarlı bir savunucusu olarak, sayısız işçi mücadelesinin bizzat önderliğini üstlenmesi onu dönemi içinde özgün bir konumda ele almayı gerektirmektedir. Moreno, en elverişsiz koşullarda Leninist metodolojiyi sahiplenmekle kalmamış, aynı zamanda bu metodolojiyi sınıf mücadelesinin değişken ihtiyaçları bağlamında güncelleyip zenginleştirme gayretine girişmiştir.
Zorlu Başlangıç
Nahuel Moreno’nun işçi sınıfıyla teması, militanlığının ilk yıllarında gündeme gelecek ve politik metodolojisinin oluşmasında belirleyici ve organik bir faktöre dönüşecektir.
Daha henüz Troçki’nin hayatta olduğu 1939 yılında Troçkizme kazanılır. Dönemin Arjantin Troçkizmi yalnızca marjinallikle malul değildir, aynı zamanda ileriki yıllarda Moreno’nun çarpıcı bir dille ifade edeceği gibi, “tam bir bayram yeridir”. Bu dönemde Troçkist olmak, Buenos Aires’in çeşitli barlarında toplanan küçük burjuva entelektüellerinin bitip tükenmek bilmeyen toplantılarına katılmak ve değişik politik konular hakkında laflamaktan ibarettir.
Tam da bu nedenle genç, meraklı ve mücadele azmiyle yüklü bir militan olarak Moreno’nun Troçkizme o sıralarda hareketin sa arında yer alan az sayıdaki işçi militanlardan biri tarafından -Faraldo adlı bir liman işçisi- kazanılmış olması öğretici bir örnektir. Bu liman işçisi 1941 yılında Moreno’yu Alpargatas adlı bir tekstil fabrikasının -dönemin ülke çapında en önemli tekstil fabrikalarından biri- işçileriyle temasa geçirecektir.
Moreno, bu fabrikada ileriki yıllarda büyük bir güven ve işbirliği geliştireceği, Fidel Ortiz Saavedra adlı Bolivyalı bir işçi önderiyle tanışır. Fidel yarı okuryazar olmasına karşın üst düzey bir politik bilince sahiptir ve etkileyici bir hatiptir. Fidel, Moreno’ya bir süre sonra GOM’u (Grupo Obrero Marxista – Marksist İşçi Grubu) oluşturacağı genç ve mücadeleci bir işçi grubunu devrimci Troçkizme kazanmakta yardımcı olur.
Faraldo, Alpargatas fabrikası işçileri, Fidel Ortiz Saavedra, ağaç işçilerinin aynı zamanda Troçki ile de bir araya gelmiş önderi Matteo Fossa ve GOM’un genç işçileriyle kurulan ilişkiler zamanla Nahuel Moreno’yu devrimci inşa kavrayışını tümüyle belirleyecek ve onu emsallerinden ayrıştıracak bir sonuca taşıyacaktır. “Troçkizmin işçi sınıfının dışında yaşaması olanaklı değildir.”
Uzun Yürüyüş
Nahuel Moreno’nun 1987 yılında ölümü üzerine, Dördüncü Enternasyonal sa arında tas yeci tutumlarına karşı sistematik bir mücadele geliştirdiği Ernest Mandel tarafından yayımlanan mesajdaki vurgular manidardır. Mandel, Moreno’nun II. Dünya Savaşı sonrasında, Troçkist hareket tümüyle yalıtılmış bir konumdayken ve son derece elverişsiz koşullar altında, Troçki’nin mücadelesinin sürekliliğini garanti altına alan bir avuç adanmış kadrodan biri olduğunu vurgulamaktadır.(2)
Troçki, IV. Enternasyonal’in (DE) inşasına girişirken, hareketin geniş yığınlar nezdindeki izole konumunun farkındaydı. Ama bu durumun kısa süre sonra değişeceğine inanıyordu. DE kurulmamış olsa Bolşevik metodolojiyi referans alan devrimci örgüt ve program anlayışının tüm izlerinin Stalinizm ve faşizm tarafından silineceğinin bilincindeydi. Troçki’ye göre, II. Dünya Savaşı, birinci dünya savaşının Bolşeviklerin önüne açtığı türden bir devrimci yükseliş dalgasını beraberinde getirecekti, dolayısıyla da DE’in bir kitle enternasyonaline dönüşmesinin koşulları olgunlaşmaktaydı.
Troçki bir anlamda haklı çıktı, Savaşın sonunda faşizmin ezilmesi, daha önce görülmemiş türden bir devrimci sürecin önünü açmıştı. Ne var ki, bu yeni dalga umulduğu gibi DE’in değil, Ekim devriminin kazanımlarının ve faşizme karşı kazanılan zaferin prestijini kuşanan Stalinizmin güçlenmesini sağladı.
Öte yandan Troçki’nin Stalinist bürokrasi tarafından katledilmesi, Bolşevizm deneyiminin bu yaşayan son büyük önderinin kaybı da öznel ve belirleyici faktöre dönüştü.
Troçki’nin ölümüyle başlayan gerileme, Dört açısından niteliksel önemdeydi. O Dünya devriminin sevk ve idaresine ait yarım yüzyıllık bir tecrübenin kristalize olduğu bir kişiydi ve onun yokluğu Dördüncü Enternasyonal açısından, yarım yüzyıllık bir gerileme anlamına gelmekteydi… Ölümünün ardından Dört, başlangıç noktasına, neredeyse sıfır noktasına geri döndü. Görece zayı ığı, mutlak bir zayıflığa dönüştü. Aşırı derecede zayıf ama anıtsal bir önderliğe sahip bir uluslararası örgütten, baştan ayağa, her düzeyde zayıf bir örgüte dönüştü.(3)
Troçkist hareket açısından bunun anlamı marjinalliğin birkaç on yıl boyunca sürmesiydi. Bu gerçeklik, içinde Moreno’nun da bulunduğu ikinci dünya savaşı sonrası Troçkist militan kuşağını kuşatan temel etmen olacaktı.
Kitlelere…
Marjinallik, II. Dünya Savaşı sonrası Troçkist hareketin çok sayıda sektörünü dejenarasyona taşır ve pratikte Troçki’nin vurguladığı gibi devrimci bir programdan hareketle, kitlelere ulaşma çizgisinden hızla uzaklaştırır. Nahuel Moreno’nun devrimci inşa anlayışını belirleyen ilk etmen bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Moreno, devrimci mücadeleye katıldığı ilk andan itibaren, söz konusu marjinalliğe uyum sağlamayı kesin olarak reddeder. Politik metodolojisine damga vuran temel hedef, devrimci inşayı temel olarak işçi sınıfı ve kitlelere taşıyacak yöntemleri bulmaktır; bir başka deyişle, Bolşevizmin başlıca temsilcileri olarak, Troçkistler ile kitleler arasındaki bağı kuracak taktikleri ve sloganları geliştirmek onun devrimci inşa yaklaşımının ilk adımıdır.
Nahuel Moreno’yu çok faktörlü ve dinamik bir politik sürecin özgün bir ürünü olarak değerlendirmek gerekiyor. Siyasi mücadeleye adım attığı ortamda, işçi sınıfı ve halk hareketleri nezdinde Marksist geleneğin son derece sınırlı oluşu, uluslararası ölçekte DE’in bir politik referans olarak krizli görünümü, ulusal planda ise yeni bir olgu olarak yüzleşilen Peronizm gerçeği, savaş sonrası kitle hareketlerinin denetimini ele geçiren sosyal demokrat ve Stalinist önderliklere karşı son derece kısıtlı imkanlarla Troçkizmde cisimleşen Bolşevik anlayışa bir alan açma mücadelesi, Moreno’nun parti, program ve devrim anlayışlarını belirleyen özgün birer etmene dönüşmüşlerdir.
Moreno’nun uluslararası Troçkist hareket içersinde, III. Enternasyonal’in ünlü çağrısına uyarak “kitlelere” giden yolu arayan yegâne önder olduğunu ileri sürmek adil bir yaklaşım olmaz. Moreno’yu emsallerinden ayrıştıran unsur, onun bu arayışı ısrarla devrimci Troçkist program çerçevesinde sürdüren ve zenginleştiren az sayıdaki önder arasında seçkin bir yeri olmasıdır.
Devrimci Parti
Moreno, 1947 yılında GOM’un inşasına giriştiği dönemde kaleme aldığı Parti adlı broşürden itibaren kendini şu soruların yanıtlarının geliştirilmesine hasretti: Kitlelerin verili bilinci ve eylemi ile iktidarın devrimci zaptı ve sosyalist toplumun inşası arasındaki köprü nasıl kurulabilir? Kitle hareketine müdahale ve devrimci partinin inşası hangi temel kriterlerin üzerinde yükselir? Bütün bunlar ne tip bir eylem programında somutlaştırılmalıdır? Bu sorulara yönelik olarak geliştirdiği yanıtların tümü, onun parti inşa çizgisinin ayırt edici yönünü oluşturan üç temel faktörde cisimleşmekteydi. İlkeler, taktikler ve strateji.
Moreno’nun devrimci parti ve kitle örgütleri ilişkisine yönelik yaklaşımının temelini, işçi ve kitle hareketlerinin örgütsel biçimlerinde yaşanmakta olan sürekli değişim oluşturur. Bu değişim süreçleri yansımasını işçi sınıfındaki yapısal dönüşümlerde bulan geniş ölçekli tarihsel aşamaların ürünüdür.
Marx’ın yaşadığı döneme dair, işçi sınıfının ancak tek bir partiye sahip olabileceği yönündeki yaklaşımı, Moreno’ya göre modern proletaryanın oluşmasına ve ortaya çıkışına değin bir süre daha geçerliliğini korumuştur. Daha o zamanda birçok burjuva partisinin bulunduğu geçen yüzyılda Marksistler proletaryanın içinde tek bir partinin varlığını kolaylaştıran güçlü bir eğilimin bulunduğunu savunmuşlardır, çünkü o dönemde işçi sınıfı sömürücü sınıftan çok daha homojendir.
Ne var ki, İçinde bulunduğumuz yüzyılda ve özellikle de emperyalizmin ortaya çıkışıyla birlikte durum çok daha karmaşık bir görünüm kazanmıştır. Moreno’ya göre, gelişkin kapitalist ülkelerde oluşan işçi aristokrasisi, modern orta sınıfların doğuşu, burjuvazinin arasında olduğu gibi işçi sınıfının içinde de, sınıfın değişik kesimlerini temsil eden değişik işçi partilerinin varlığı gibi etmenlerden ötürü, işçi sınıfının tek bir partide birliği mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede klasik Leninist-Troçkist çizgiyi savunur.
Tek bir partide birlik mümkün değil. Bugün değil. Bu, iktidarı aldıktan sonra, tüm işçi sınıfı aynı yaşam düzeyine ulaştıktan sonra mümkün olabilir. Tarihin bir aşamasında böyle bir birliğin var olduğu, ama emperyalizmin ve geri ülkelerde proletaryanın gelişmesinin Marx’ın varsayımını günümüz için geçersiz kıldığını ve dünya kapitalizminin gelişmesiyle birlikte yeni yasaların işlemeye başladığını söylememin nedeni bu.(4)
Moreno, Troçkizmin sınıf mücadelesinde temsilini üstlendiği temel kesimleri ise şöyle tarif eder;
…Ben Troçkizmin politik olarak proletaryanın en fazla sömürülen kesimini temsil ettiğine inanıyorum, ama Troçkizm her zaman bütün işçilerin, en geri kesimlerinden en aristokrat kesimlerine kadar tüm işçi sınıfının seferberliği için çaba gösterir. Bu nedenden ötürüdür ki Troçkizmin, işçi sınıfının şu ya da bu kesiminin değil, bir bütün olarak tüm sınıfın tarihsel çıkarlarını temsil ettiğini söyleriz.(5)
Emekçi sınıfların bilinçli eylemleriyle dünyayı dönüştürmesinin ön koşulu, sınıf mücadelesinin çeşitli sektörlerinin, proletarya önderliği altında birleştirilerek iktidarın zaptı hedefine yönlendirilmesinden geçecektir. II. Dünya Savaşı sonrasında karşıdevrimci önderliklerin dünya düzeyindeki geniş devrimci seferberlikleri imha etme yönündeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda Moreno, sınıfın bu mücadeleyi ancak önderlikleri sayesinde nihai hedefe dek taşıyabileceğini vurgulamaktadır. 1917 Ekim devriminin istisnai karakteri düşünüldüğünde sınıf, parti ve önderlik arasındaki diyalektik bağın doğru bir biçimde kurgulanması bu yüzden mücadele sürecinin en önemli halkasını teşkil etmektedir.
Son tahlilde bu stratejik amaca, ancak sınıfın örgütlü öncüsü ve hafızası olma işlevini üstlenebilen devrimci bir parti önderlik edebilir. İşçi sınıfının gündelik mücadelelerinin sonuçlarının silinip gitmemesi, bu mücadelelerin birleştirilmesi, öncü işçilerin örgütlenmesi, yükseliş dönemlerinde sınıfın burjuvaziden bağımsızlaşmasının koşullarının yaratılması ve kitle seferberlik organlarının ve özörgütlenmelerinin oluşturulması aşamalarında, devrimci partinin belirleyici bir önemi vardır.
Bu çerçeveden hareketle Örgütlenme Sorunları adlı eserinde Moreno, devrimci partinin bir dizi temel özelliğini şöyle resmeder:
a- Sınıf mücadelesinin tüm koşullarına uyum gösterebilmeye ve gerektiğinde politik ve örgütsel sürekliliği garanti altına alabilmek için yasal konumdan gizliliğe geçmeye uygun, kitle hareketinin tüm güçlerini ayaklanma yoluyla iktidarın zaptı hedefine yönlendirebilecek, Lenin’in merkezi ve disiplinli olarak tarif ettiği bir yapıdır.
b- Bu yapı kendisini sosyalist olarak tanımlayan tüm akım ve programları saflarına kabul etmez. Aksine, reformistlerle devrimciler arasında kesin ve aşılmaz bir hat çizer. Devrimci parti kendini reformist akımlardan ayrıştırmalıdır.
c- Partinin merkezi faaliyeti seçimler değil, sınıf mücadelesine müdahale ve sınıf seferberlikleri içinde devrimci partinin adım adım inşa edilmesidir. Partinin günlük ödevi, işçi sınıfının ve sömürülenlerin günlük mücadelesine müdahale ve eşlik etmek, bu mücadelelerin partide merkezileşmesini sağlamaktır. Büyük küçük ayrımı yapmaksızın, anlık patlamalar da dahil parti, bu mücadelelerde işçilerin yanında olmaya, onlara önderlik etmeye ve örgütlemeye çalışmalıdır.(6)
Troçkistlerin temel görevi, bütün kitle mücadeleleri içinde yer almak ve onların önderliklerini ele geçirmek için çaba harcamak, bunun için gerekli sloganları bulmak ve yükseltmektir. Bu, kitlelerin her günkü pratiği içinde yaşanan amansız ve sürekli bir mücadeleyi, sabırla çalışmayı gerektirir. Bu çalışma, bir yandan kitle içinde öte yandan da üstyapılar arasında eşzamanlı olarak sürdürülmelidir.
Nahuel Moreno açısından, devrimci partinin inşası süreci ulusal ve uluslararası sınıf mücadelesinin dinamiklerince belirlenecek, çok faktörlü ve diyalektik bir evrim izler. Zira, Troçkizmin programı temelde seferberlik halindeki işçi hareketinin programıdır. Eğer işçi seferberliği yoksa Troçkizm de kökleşemez.
Bana göre inşa süreci, doğası gereği doğrusal bir çizgi izlemez. Parti inşasında bazı aşamalar vardır. Bunlardan biri teori aşamasıdır, programı geliştirme ve gerçekliği çözümleme aşamasıdır. Bu çok karmaşık bir süreçtir, çünkü bir dünya tahlili ve bir dünya örgütü olmadan doğru ulusal tahliller yapılamaz.
Aynı şekilde, bir işçi hareketine yerleşme aşaması vardır. Bu ikisinin arasında da bazı başka evreler bulunabilir. Örneğin bir dönem için parti sol kesimleri Troçkist pozisyonlara kazanabilmek için öğrenci hareketi içindeki çalışmasına ağırlık verebilir. Ama kısa vadede, iki, üç, dört sene içinde, hedef proletaryaya yönelmektir. Çok sayıda işçi militanı olmayan bir Troçkist örgüt, son derece yetkin ve yetenekli yoldaşlardan oluşuyor olsa bile, sürekli bir krizin içine sürüklenir. Çok parlak, ama genç ve işçi mücadelesi içinde deneyim kazanmamış yoldaşlardan oluşan bazı partilerimizde durum böyledir.(7)
Demokratik Merkeziyetçi İşleyiş
Moreno’nun 40 yıllık mücadele deneyimi boyunca yalnızca Arjantin ve Latin Amerika düzeyindeki inşa deneyimleri çerçevesinde değil ama aynı zamanda DE sa arındaki sapmalara karşı titizlikle yürüttüğü mücadelenin ana eksenlerinden biri de, partinin demokratik merkeziyetçi işleyişine yaklaşım sorunudur.
Moreno’nun yaklaşımında, demokratik merkeziyetçilik, bir iç işleyiş modeli olmanın yanı sıra, bir savaş örgütü olarak partinin yürütme gücüyle silahlandırılmış bir önderliğe ve iç disipline sahip olması anlamını taşır. Ona göre sıkı ve merkezi bir disiplin ihtiyacı, sınıf mücadelesinin kendine özgü koşulları tarafından dayatılmış iki nesnel zorunluluktan kaynaklanmaktadır:
Birincisi, partimizin en önemli görevi, iktidar ele geçirilene ve daha sonra sosyalizm inşa edilene değin önderliğine aday olarak kitle mücadelesine yol göstermek ve sürekli bir temelde kendisini inşa etmektir. Bu ölümcül mücadeleyi ancak bir ordu gibi çelik bir örgütlenmeyle başarıyla sürdürebiliriz… İkinci neden, işçi hareketinin içinde karşıdevrimci partilerin ve bürokratik aygıtların bulunuyor olmasıdır; bunlar bizim için düşman cephesindedir. Demokrasi adına dağınıklık, düzensizlik içinde, düşman örgütlere karşı koyamayacağımızı anlatmaya çalışıyoruz.(8)
Devrimci parti açısından işleyişte bir iç demokrasinin tesisi ihtiyacı, öncelikle parti ile kitle hareketi arasındaki nesnel ve diyalektik ilişkiden kaynaklanmaktadır. Politik çizgisini kolektif olarak belirginleştirebilmesi için parti demokrasiye ihtiyaç duyar. Moreno’ya göre, politik çizginin netleştirilmesi birkaç zeki ya da iyi eğitimli bireyin eseri değil, partiyi oluşturan ve kitle hareketinin farklı sektörlerinin temsilcisi durumundaki tüm militanların görüşlerinin bir ürünü olmalıdır.
Ama bir kez belirlendiğinde, bu politik çizgi, parti gruplarının her birinin, bireylerin ve bir bütün olarak partinin militan etkinliği aracılığıyla gerçeklikle yüzleştirilir. Oylanarak kabul edilen politik çizginin doğru ve yanlış yönlerini açığa çıkaran yegâne etmen bu etkinlik ve hataların düzeltilmesini olanaklı kılan da bu etkinliğin sonucunda elde edilen değerlendirmelerin demokratik tartışılmasıdır.(9)
Bir mücadele örgütü olarak devrimci partinin merkezi ve disiplinli yönünü vurgulayan Moreno, işleyiş açısından demokratik ve merkezi olan arasındaki diyalektik ilişkiyi öne çıkartırken, Stalinizmin parti kavrayışında geliştirdiği derin tahribata karşı, Leninist deneyimin bütüncül karakterini ortaya koymaya çalışmaktadır. Parti yaşamının belirgin bir aşamasında bu iki kutbun hangi oranlarda bulunacağını saptamak için hazır reçeteler yoktur.
Parti önderliği açısından merkeziyetçi yönün ağırlık kazanması sürekli bir inşa sürecinde olan partinin nesnel pozisyonuyla doğrudan ilişkilidir. Bu dengenin belirlenmesinde,
Temel unsurlardan biri de, parti önderliğinin militanlar karşısında kazanmış olduğu politik prestijdir. Şematik olarak söyleyecek olursak, önderliğin politik prestiji ne denli yüksekse merkeziyetçilik o denli güçlü olur… Bunun tersine, politik başarısızlık güvensizlik yaratır ve bu da hoşumuza gitsin gitmesin, disiplin ve merkeziyetçilik üzerinde olumsuz etki yaratır. Son tahlilde, demokratik merkeziyetçilik formülü yalnızca bir moral örgütsel ifade değil, bir politik- moral-örgütsel ifadedir.(10)
Parti, Kitle Hareketi ve Öncü İlişkisi
II. Dünya Savaşının ardından Dördüncü Enternasyonal içinde doğan pek çok yol ayrımı, partinin temel çalışması olan ajitasyonun nasıl ve hangi kesimlere yönelik olarak sürdürüleceği konusunda cisimleşmiştir.
Dördüncü Enternasyonal içinde yaşanan yol ayrımının temel tartışması, Moreno ile Ernest Mandel arasında benzer bir konuda yoğunlaşmış; politik çalışmanın ekseninin “öncü içinde ve onun gereksinimleri doğrultusunda” oluşturan Mandel’e (DE Birleşik Sekreterlik sözcüsü) karşı Moreno, sürekli olarak “kitle içinde ve kitle hareketinin gereksinimlerinden yola çıkan politik çalışma” anlayışını savunmuştur.
Uzun yıllara yayılan bu tartışma bir ölçüde Lenin’in ekonomistlere ve kendiliğindencilere karşı yürüttüğü tartışmayla paralellik taşır. Lenin’in mücadelesi, ajitasyonun içeriğine yönelik sınırlamalardan hareketle başlamış; “teorisyenler, propagandacılar, ajitatörler ve örgütçüler olarak nüfusun bütün kesimleri arasına girilmesi gerekliliği” Lenin tarafından sürekli vurgulanmıştır.
Öncüyü Troçkist politikalara kazanmak, devrimci partinin inşa stratejisi ve programı doğrultusunda, her bir döneme uygun olarak belirlenmiş sloganların kitle hareketi içindeki ajitasyonuna kazanmak anlamına gelir.
Troçkistler, öncü kesimlere, kitle seferberlikleri esnasında, Stalinist, gerillacı, reformist, vb. diğer partilerin sloganlarının yanlışlığını, onların kitle hareketinden kopmamaları gerektiğini ve bir partide örgütlenmeleri gerektiğini bıkmaksızın anlatırlar. Bununla da yetinmezler ve “öncü”yü, partiyi birlikte inşa etmeye, programı kabul etmeye de çağırırlar.
Yapı-üstyapı ve kitle-öncü arasındaki diyalektik ilişkiden hareketle, devrimci faaliyetin ve ajitasyonun ile propagandanın yerini net biçimde belirleyen Troçkizmin kendisini bu biçimde konumlandırışı, örgütsel çalışmalara da damgasını vurur.
Ajitasyon çalışmasının, toplumun bütün kesimleri içinde ısrarla sürdürülmesi iradesi, Troçkist partinin inşa ve gelişim sürecinde yaşamsal önem taşır. Bu, farklı sınıf ve sektörler içinde sürdürülen çalışmanın (ajitasyon) örgütlenmesi öncelikli görevine dayanır. Böylesi kapsamlı bir ajitasyon çalışması örgütlenmenin biçimini de belirler.
Tam da bu anlayıştan ötürü Moreno’nun parti kavrayışında, sınıf hareketine nüfuz etmiş olmanın ve militanların tutumunun hayati bir önem kazandığı görülecektir.
…işçi hareketi içinde bir taktik hatası felakete yol açabilir, her şey yitirilebilir. Oradaki militan ciddi, sorumlu olmalı, sınıf mücadelesi manevralarını iyi bilmelidir. Bunun bir savaş olduğunun farkında olmalıdır. Bunu gerçeklikte görmelidir, kitaplarda değil. Bu nedenden ötürüdür ki devrimci önderler, işçi sınıfı yaşamının ve onun mücadelelerinin dışında hiçbir yerde yetişemez.(11)
Bir yandan ajitasyon çalışmasını sürdürecek militanların sayısını ve niteliğini geliştirme gereği, diğer yandan da öncü sektörlerin Troçkist politikalara kazanılması amacı düzenli bir propaganda çalışmasının varlığını dayatır. Söz konusu çalışmayı sürdürecek militanların yetiştirilmesi ve bunların kitlelere yönelik ajitasyona tabi kılınması, vb. çalışmaların üzerinde yükseldiği anlayışlar ve hedefler, partinin örgütsel karakterini belirler.
Devrimci parti, sınıf içinde ve kitle hareketi üzerinde hegemonyasını oluşturmak zorundadır. Bu, onlarla birlikte çalışmak sayesinde, onlar için oluşturulan politikaların onlara mal edilmesiyle başarılabilir. Bürokrasi, yalnızca bu yolla bozguna uğratılabilir ve yalnızca bu yolla parti kapitalizme karşı mücadele içinde işçi sınıfının öncüsü, devrimci partisi olma hakkını tarihsel olarak kazanır.
Son olarak Moreno’nun devrimci partinin inşasında hayati bir önem atfettiği enternasyonal karakteri vurgulayalım. Proletaryanın önderlik krizinin üstesinden gelebilmekte en önemli görev, her ülkede kitle desteğine sahip devrimci Marksist partiler inşa ederken, bir yandan da sosyalist devrimin dünya partisini, yani IV. Enternasyonal’i inşa etmektir. Bu partiler, ancak kitle mücadeleleri içinde tüm bürokratik ve küçük burjuva milliyetçi önderliklere karşı amansız bir savaş vererek inşa edilebilir. Bu önderlikler, Geçiş Programı’nda öngörüldüğü gibi, bazı istisnai durumlarda tabanın baskısıyla burjuvaziden koparak ileri ya da devrimci mücadelelere doğru kaysalar ve hatta bir işçi-köylü hükümeti kurma noktasına gelseler bile, onlara karşı bu mücadele kesintisiz sürdürülmelidir.
Profesyonel Kadrolar
Leninist parti modelinin tutkulu bir izleyicisi olarak Moreno, devrimci partinin amatörlerin, devrimciliği bir boş vakit hobisi olarak değerlendirenlerin üzerinde değil, ancak hayatının merkezine proleter devrimini yerleştirenlerin, devrimciliği bir yaşam biçimi olarak gören ve kelimenin bu anlamıyla profesyonel devrimci olan militanların üzerinde yükselebileceğini vurgular. Ama özellikle 1970’li yıllarda DE saflarında iyiden iyiye kristalize olmaya başlayan sapmalara karşı yürüttüğü polemiklerde sorunun can alıcı bir başka yönü su yüzüne çıkmaya başlar. Moreno neredeyse saplantılı bir şekilde profesyonel kadrolar sorununa eğilmektedir.
Marksizm materyalisttir. Lenin de öyleydi. Lenin’e göre ileri işçinin parçalı bilincinin üstesinden gelebilmesi, zihinsel değil maddi bir süreçtir; bunu tüm yanlarıyla –gerek kuramsal, gerek eylemsel açılardan- başarabilmesi için profesyonel devrimci olarak serbest zamana gereksinimi vardır. Amaç, onun işçi olarak maruz kaldığı zor ve iğrenç baskılara yeni bir çetin ve ağır yükümlülük eklemek değildir. Amaç, ileri işçiye boş zaman sağlayarak gerçek yaşamda parçalı bir işçi olmaktan kurtulup kendisini devrimci etkinliğe adayabilmesini olanaklı kılabilmektir.(12)
İşçi sınıfının mücadele partisi, toplumun tüm ezilen kesimlerinin en ileri unsurlarını sa arına toplayacak olsa da esas olarak işçi sınıfının en ezilen ve mücadeleci kesimlerinin üzerinde yükselmeliydi. Günümüz koşullarında 8 saatlik işgünün bir yalandan ibaret olduğu aşikârdır. 12-14 saatlik mesailer bir gerçeklik halini almıştır. Esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının yaygınlığı, kriz koşullarının kadın ve erkek emekçilerin çalışma koşullarına getirdiği eşitsizlikler, göçmen işçiler gerçekliği vb. göz önünde bulundurulduğunda profesyonel işçi kadrolar yaratma ihtiyacının devrimci partinin inşasında yaşamsal önemini koruduğu anlaşılacaktır.
Moreno bu yaklaşımıyla temelde Lenin’in “azıcık yeteneği olan, bir şeyler vadeden bir işçi ajitatörün fabrikada 11 saat çalışmasına izin verilmemelidir” sözlerini referans almaktadır.
Çünkü devrimci faaliyet kısmi değil, bütünsel bir dikkat ve eğitim gerektirir. Tam anlamıyla yetişmiş bir devrimci, partinin, bir bölgenin ya da alanın önderliğindeki bir kadro, sınıf mücadelesinin herhangi bir durumunda ortaya çıkan politik sorunları kendi araçlarıyla çözebilmelidir. Durumu tahlil etmeyi, buna karşılık gelen sloganları formüle etmeyi, uygun örgütlenme biçimlerini ileri sürmeyi, partinin güçlerini kendi alanında ya da cephesinde dağıtmayı, faaliyet yürütülecek temel sektörleri belirlemeyi, öncü içindeki propagandayı özel durumlara uyarlamayı, temel Marksist eğitim vermeyi ve parti içine giren yeni kesimleri uygun biçimde örgütlemeyi bilmesi gerekir.(13)
Dolayısıyla Moreno açısından profesyonellik sorunu ikili bir karakter taşımaktadır. Militanların kendilerini parçalı değil, bütüncül olarak devrim davasına vakfetmeleri ölçüsündeki profesyonellik ile, Leninist kavrayışın bir gereği olarak, artan oranda mücadeleci öncü işçinin profesyonelleştirilerek devrimci etkinlikte belirleyici roller üstlenebilmesini öngören parti profesyonelleri kavramları birbirine karıştırılmaması gereken, ama aynı zamanda devrimci parti kuramının bir gereği olarak birbirlerini tamamlayan birer olguyu oluştururlar.
İkinci düzeydeki profesyonellik olgusunun partiyi Stalinizmin yol açtığı türden bir bürokratik deformasyona taşımasına izin verilemez. Moreno bu tehdide karşı gerek ulusal devrimci partiler gerekse enternasyonal düzeyde profesyonel kadroların somut görevler ve net takvimlerle sınırlandırılmış bir deneyim yaşamalarını savunur. Önerisi kadroların sürekli profesyonel olarak istihdam edilmelerini engellemek, belirli bir dönem profesyonel çalışma yürüten militanların edindikleri deneyimle birlikte, yeniden sınıf mücadelesinin gerçekliğine dönmelerini sağlayarak, yerlerine yeni öncü işçilerin profesyonelleştirilmesidir.
Eleştirel Bir Teorisyen Olarak Moreno
Nahuel Moreno 40 yıla yayılan mücadele hayatının ürünü olarak, geride birçok devrimci işçi partisi, uluslararası bir politik eğilim ve zengin bir külliyat bıraktı. Söz konusu külliyat, Marksist mantık ve modern bilimler ilişkisinden, devrimci Marksizmin yüzleştiği ciddi tarihsel, politik ve teorik sorunların derinlikli analizine dek geniş bir düzlemi kapsar. Arjantin tarımının durumu, Latin Amerika’nın İspanyollar ve Portekizliler tarafından sömürgeleştirilmesi üzerine tezler, Marksist mantık ve modern bilimler, proletaryanın devrimci diktatörlüğü, parti ve devrim türünden kapsamlı eserleri bir yana, 70’li yılların ilk yarısından itibaren metodolojisini farklı bir yöntemle dile getirmeye başladığına tanık oluruz Moreno’nun: Kadro okulu notları, tezler ve söyleşiler.
Bu yöntemin, bilinçli bir şekilde tercih edildiğine şüphe yoktur. Moreno böylesi bir yöntemle devrimci Marksizmin yüzleştiği karmaşık ve güncel sorunların, işçi militanlar ve devrimci parti inşasının sorumluluklarını üstlenen kadrolarca daha berrak ve anlaşılır bir şekilde kavranmasını hedeflemiştir.
Nahuel Moreno’nun, zengin teorik çalışma ve katkılarının yanı sıra bir başka özelliğini de vurgulamak gerekiyor; o da yeniyi ve değişmekte olanı incelemeye dair tutkusudur. Bu tutku, onu devrimci Troçkist metot doğrultusunda en uygun sonuçlara ulaşmak ve müdahale etmek için mevcut gerçekliği sistematik olarak analiz etmeye iten bir etmene dönüşür.
Moreno, uluslararası Troçkist hareket içinde yalnızca bir işçi önderi, parlak bir enternasyonal kadro olarak sivrilmez, aynı zamanda, eleştirel bir teorisyen olarak ayrıcalıklı ve saygın bir konuma sahiptir. Entrizm taktiklerine ilişkin değerlendirmelerinden, devrim dönemleştirmelerine, Şubat devrimi kategorilerinden, devrimcilerin birleşik cephesi taktiklerine dek yürüttüğü polemikler, Troçkizmin esasını oluşturan İlkeler, Taktikler ve Stratejiler bütününü referans alan ve tıpkı Lenin gibi devrimci partinin ve Enternasyonalin inşasında politik fırsatlardan yararlanma hedefine odaklanmış cesur, zengin ve güncel çalışmalardır.
Genel olarak söylenecek olursa, Troçkist olmak sosyalizmin, Marksizmin ilkelerini savunmak demektir. Gerçekten Marksist olmanın ne anlama geldiğinden başlayalım. Mao ya da Stalin’e yapılmış olduğu gibi bir kült yaratmak durumunda olamayız. Troçkist olmak, Troçki’nin her yazdığını ya da her söylediğini aynen kabul etmek değil, tıpkı Marx, Engels ve Lenin gibi onu da eleştirmek ve aşmak anlamına gelir. Çünkü Marksizmin amacı bilimsel olmaktır ve bilim bize mutlak gerçeklerin bulunmadığını öğretir.(14)
Aralık 2009
Dipnotlar:
1.) Colleccion fundadores de la izquierda Argentina, Buenos Aires. Capital intelectual, 2008 Dubkin, Claduia. Brienza, Hernan.
2.) www.ernestmandel.org/en/works/txt/1987/moreno.htm.
3.) Nahuel Moreno, LIT-CI Kuruluş Tezleri, Tez 10, bkz.: http://www.archivoleontrotsky. org/phl/www/arquivo/mveocr/mve-10 .pdf.
4.) Conversaciones con Moreno, Ediciones Antidoto, Buenos Aires,1986, s, 36.
5.) Ibid., s.39.
6.) Moreno, Nahuel, Problemas de Organizacion, Cuadernos de Solidaridad, Buenas, Aires 1984. s. 14.
7.) Conversaciones con Moreno, Ediciones Antidoto, Buenos Aires, 1986, s,48.
8.) Nahuel Moreno, Parti ve Devrim, Atölye Yayınları, Ankara 2002, s. 107.
9.) Ibid., s.107.
10.) Ibid., s.109.
11.) Conversaciones con Moreno, Ediciones Antidoto, Buenos Aires,1986, s.48.
12.) Nahuel Moreno, Parti ve Devrim, Atölye Yayınları Ankara 2002, s.104.
13.) Ibid., s. 106.
14.) Nahuel Moreno, Ser Trotskista hoy, http://www.nahuelmoreno.org/pdf/sertrot.pdf.