Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası ile görüşme
Hazırlayan: Sedat Durel
***
Kryvyi Rih, Avrupa’nın en uzun şehri olduğu söylenen şehir. Yaşayanları Kryvyi Rih’in 125 km uzunluğunda olduğunu söylüyor. Şehir pek çok maden ve endüstriye ev sahipliği yaparken gerçekten de bir merkezden diğerine gitmesi epey zaman alıyor.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) heyeti olarak başlattığımız yardım kampanyası kapsamında Kiev’den yola çıkıp Kryvyi Rih’e varıyoruz. Yardımlarımız yalnızca Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası ve Ukrayna Bağımsız Demiryolu İşçileri Sendikası’nın talep ettiği insani yardımları içeriyor: kışlık kıyafet, ilkyardım malzemeleri, eldivenler, termal içlik, taşınabilir şarj aleti ve radyolar.
Sabaha karşı vardığımız şehir bizi elektrik kesintisi ile karşılıyor. Rusya ordusu daha öncesinde buraya 15 km kadar yaklaşmış. Halkının büyük direnişi karşısında kara operasyonunda yenilgi belirdiği anda şehir Rus ordusu tarafından çok yoğun bir bombardımana tabi tutulmuş. Barajlardan birinin bombalanması sonucunda şehrin bir kısmını -en yoksullarının yaşadığı kesimini- sular basmış. Sonuç olarak işgalci-yayılmacı Rusya politikalarının bir kez daha en çok işçi ve emekçileri hedef aldığını ve olası bir Rusya galibiyetinin, direngen bir geleneğe sahip olan bu bağımsız sendikaların imhası anlamına geleceğini bir kez daha vurgulamalıyız.
Kryvyi Rih Ukrayna’nın Rusça konuşulan şehirlerinden biri. Bu şehirde Rusça konuşan insanlar Rus istilasına karşı seferber olarak saldırıyı geri püskürtmeyi başardılar. Sadece Kryvyi Rih’e bakarak bile Rusya’nın Ukrayna’daki Rusları ve Rusça konuşanları “Nazi”lerden kurtarmak için hareket ettiği söyleminin ne büyük bir yalan olduğunu anlaşılabilir.
Kryvyi Rih’in tarihi pogromlar, yıkım, çalışma seferberlikleri gibi acılı olaylarla dolu. 17. yüzyılda kurulmasına ve 1880’lerde endüstrileşmenin başlamasına rağmen Sovyetler döneminde tam manası ile bir işçi şehri haline gelmiş.
Gün içerisinde defalarca hava saldırısına karşı sirenler çalıyor. Kryvyi Rih’te sirenlere, elektriksizliğe ve mobil bağlantı kesintilerine rağmen hayat devam ediyor. Siren seslerinin arasında yaşamda olağanüstü bir değişiklik görmüyoruz. Yuri’nin arabası, hava saldırısına karşı uyarıda bulunan son siren sesinden yalnızca iki dakika sonra geliyor. Sonradan anlayacağımız üzere o sırada Rusya tarafından Ukrayna geneline çok ciddi bir füze saldırısı gerçekleşmiş. Koşulların en iyi olduğu yer olan Kiev dahi karanlığa gömülecek. Ertesi gün gideceğimiz Zaporijya’da gün boyu devam eden ve akşam saatlerinde yoğunlaşıp hayatı kilitleyen saldırılara şahit olacağız. O sırada Putin, içinde bulunduğu duruma inanamayarak Ukrayna halkının direnişine ceza kesercesine eldeki tüm füzelerin aynı anda Ukrayna’ya yağdırılması emrini veriyor olmalı.
Bizi sendika lokaline götüren Bağımsız Maden İşçileri Sendikası lideri Yuri bizlere Troçki’nin buradan yalnızca 80 km güneydeki Bobrynets’te doğduğu bilgisini veriyor. Yuri’nin arabasında “en uzun şehir”de yaptığımız zaman alan yolculukta gayet iyi bir blues rock ve klasik rock müziği seçkisinden oluşan çalma listesi eşliğinde konuşmaya devam ediyoruz. Söyleşinin bir noktasında bu bilginin önemini kavrayacaksınız. Yuri bize Troçki hakkında başka bilgiler de veriyor. Troçki’nin politik faaliyetleri ve ilk hapishane deneyimini nerede yaşadığını yol üzerinden yönleri göstererek anlatıyor. Bulunduğumuz bölgenin Rus devrimi sırasında ünlü anarkokomünist Nestor Mahno’nun faaliyet alanı olduğunu söylüyor.
19. yüzyılda Kryvyi Rih’teki en büyük bina bir sinagogken Çarlık propagandası ile şehirde büyük bir pogrom yaşandı. Her yanına işçi kültürü sinmiş şehir I. Dünya Savaşı ve Rus Devrimi sırasında büyük acıların yaşandığı bir yer olmayı sürdürdü. Rusya, Avusturya-Macaristan, anarşistler, Beyaz Ordu ve nihayetinde Bolşevikler tarafından kontrol edilirken büyük zararlar gördü. 2. Dünya Savaşı’nda ise Nazi işgali altında kalıp büyük acılar çeken, Nazi yanlıları tarafından yönetilen şehir ancak Sovyet ordusu tarafından neredeyse tamamen yıkıldıktan sonra yeniden inşa edilebildi.
Yuri’nin bizi aldığı, bulunduğumuz bölgenin merkezinde gökdelene benzeyen koca bir bina var. Bakınca plazaya benzetiyorsunuz, ama hayır. Burası yerin 1,5 km derinine inilen madenin bir parçası. Bina da madenin giriş yapısı. Bulunduğumuz bölgenin merkezinden madenciler parkını ve maden işçileri kültür merkezini yürüyerek geçip madene kadar ilerleyebiliyoruz. Tüm şehir madenlerin etrafında kurulmuş ve gelişmiş. Kryvyi Rih’te dört maden var. Burası Avrupa’nın en büyük demir-çelik endüstrisinin olduğu merkez. Demir-çelik ihracatı Ukrayna’nın tarım ürünlerinden sonraki en büyük ihracat kalemi ve Kryvyi Rih bu üretimin başını neredeyse tek başına çekiyor.
Aşağıda okuyacağınız “söyleşi” aslında tam olarak yazılı bir söyleşi olsun diye hazırladığımız bir şey değil. Bu yüzden diyaloglardaki kopukluklar ve kimi yerlerde kırılan devamlılık günlük sohbetin doğasına verilmeli. Cevaplanmamış kimi önemli soruları da hiç değilse okurun aklında kalması adına elemedim. Bu teknik sorunlara rağmen Ukrayna Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nda yapılan görüşmenin okurlar için de çok değerli bilgiler içerdiğini düşünüyorum. Okuduğunuz metin serbest bir konuşmada elimden geldiğince cümle cümle tutmaya çabaladığım notlarımın temize çekilmiş hali. Verileri düzenli olarak kontrol etmeye çabaladım, bir hata olduğunu sanmıyorum ama yazılanlarda en ufak bir teknik hata dahi olsa bu konuşanın değil benim üzerime yüklenmeli.
Sohbetimize sendikadan üç kişi aktif olarak dahil oldu. Konuşmayı baştan sonra dinleyen iki kadın sendikacı da sürekli masamızdaydı. Bu iki kadından biri veda vakti geldiğinde bizi gözyaşları ile uğurladı. Yaptığımızın çok önemli olduğunu ve bugünleri beraber atlatacağımızı söylerken bizi “cesur insanlar” diyerek selamladı. Oysa -en azından benim- üzerimdeki cesaret Ukrayna oligarklarına ve Rus emperyalizmine karşı kahramanca savaşan örgütlü emekçilerden bulaşmıştı.
Sohbetimizi sizlere aktarırken işçilerin Rus işgalini, sınıf mücadelesini sürdürebilmek adına yenilgiye uğratmak zorunda oldukları bilincini ve oligarşiye duydukları nefreti biraz olsun eksik iletmemiş olmayı umuyorum.
Sohbetin tüm çevirisini yorgunluk tanımaz ve erdemli bir çaba ile Sergei yoldaş yaptı. Masada sadece Viktor Sergeyoviç Ukraynaca konuşurken geri kalan herkes Rusça konuştu.
Yuri Samoilov: Kryvyi Rih maden bölgesi içerisindeyiz. Bu şehirde dört maden var ve toplam 6.000 maden işçisi çalışıyor burada. Onların 700’ü bizim sendikamıza üye. 6.000 maden işçisinin 1.000’i şu anda cephede. Bunların 130-140 kadarı bizim üyemiz. Ayrıca yüzlercemizin yakını, akrabası da cephede.
Sendikamız 30 yıldır burada örgütleniyor. Kryvyi Rih’teki demir madeninde ana sendika biziz. Biz bağımsız bir sendikayız ve burası henüz özel değilken bile vardık. Sovyetler çöktükten sonra madenler oligarklar tarafından ele geçirildi. Bu sürecin ardından bulunduğumuz fabrikalarda neredeyse her yıl direniş oldu. Savaş başlayana kadar durumumuz buydu. Durum o kadar kötüydü ki 2020’de işçilerle 48 günlük bir maden işgali yapmıştık. Bu hâlâ bir dünya rekoru. Başlangıçta 500 işçi madenden çıkmayı reddetmişti. Ukrayna hükümeti de o dönemde bizi yasaları çiğnemekle suçlamıştı ancak direnişimizi sürdürerek davaları da kazandık. Biz sürekli mücadele halinde olan bir sendikayız.
Bir sendika olarak buradaki tek örgüt tabii ki biz değiliz. Stalinist sendika sisteminin devamcıları da burada olmaya devam ediyorlar. Bunlar inanılmaz eski kafalı sendikalar. Şimdi bir biçimde madenlerde de faaliyet göstermeye çaba sarf ediyorlar.
Kryvyi Rih şehri, öylesine demiyorum, gerçekten de işçi hareketinin kalbi. Sizin yaptığınız şey, buraya gelmeniz de göstermelik bir iş yapmadığınızı ispatlıyor. Burada olmanız gerçekten de çok anlamlı, önemli.
Ukrayna’da genel olarak işçi mücadelesinin seyri oldukça zorlu. Bir de şu anda Rusların saldırısı ile de uğraşmak zorundayız. Bu zorlu noktada sizin gibi uluslararası bağlantılar bize uluslararası işçi mücadelesinin varlığını gösteriyor. Bu mücadelenin karşısında da emperyalistlerin saldırıları duruyor.
Josep Lluis: Sizinle ortak olarak bulunduğumuz bir önceki toplantıda (Mayıs 2022) bir söyleşi yapabilmiştik ve o söyleşide cephedeki işçilerin durumu hakkında çok endişeli olduğunuzu söylemiştiniz. Hem savaş sırasındaki durumları hem de savaş bitince dönüp ne yapacakları ile ilgili kaygılarınız vardı. Şu anda durum nedir?
Yuri Samoilov: Birkaç ek bilgi de vermeliyim. Bizim sadece bir madende 100’ün üzerinde üyemiz cephede. Demir zenginleştirme yapan başka bir fabrikada 500 kadar işçi daha cephede. Bu fabrika da Ukrayna’nın en büyük oligarkı Ahmedov’un fabrikası. Onun fabrikasında meşru bir varlığımız var, istediğimizi yaptırabiliyoruz ama yasal olarak örgütlenmemizi tamamlayamadık. Böyle bir fabrikadaki işçiler dahi cephede.
Büyük fabrikalarda, çok işçinin çalıştığı fabrikalarda seferberliğe dahil olmak kolay. Büyük işletmelerin her birinde seferberlik için sorumlu tuttuğumuz birileri var. Bu süreçte savaşın ilk aylarında örgütlenmek çok kolay olmuştu. Büyük fabrikalarda cepheye gidenlerin sayıca ve oran olarak yüksek olmasının sebebi bu.
Şimdiye dek 42 üyemiz cephede yaşamını kaybetti. Bunların ikisini iki gün önce kaybettik. Fabrika sahiplerinin stratejisi şimdi de şu: bizim öncü işçilerimizi Rusların kurşunu ile öldürtmek!
Vladimir Paulin: Benim bu konuda iyi bir örneğim var. Bizim bir fabrikamızda bir işçi seferberliğe katılıp cepheye gitmek istedi. Ama patron “Sana ihtiyacımız var, sen çok kilit bir işçisin” diyerek onu durdurdu. Gerçekten de kalifiye bir işçiydi. Ama bununla karşılaşınca bu işçi arkadaşımız işyerinde sorular sormaya başladı. Koşullar niçin kötü, havalandırma ve ışıklandırma sistemleri niçin böyle vb. Bir gün içerisinde madende bu soruları sormaya başlayınca madenden çıkar çıkmaz bu kilit önemdeki işçinin seferberliğe katılmasına izin verildi. Bu durumda bizim de bir numaralı görevimiz cephedeki üyelerimize destek olup hayatta kalma şanslarını artırmak.
Viktor Sergeyoviç: Bu durum, şirket yönetimlerinin işçilerin direnişlerine karşı mücadelede kullandıkları bir strateji. Bakın biz çok direnişe geçtik. Mesela 2020’de örgütlediğimiz başarılı grev çok ses getirdi. Madenler çok derin, yerin 1,5 km derinine gidiyor. İndikçe de koşullar berbatlaşıyor. Buna karşı işçiler kendilerini günlerce madene kapattılar. Günlerce orada kalmanın yaratacağı sağlık sorunlarını bilip göze alarak bunu yaptılar.
Yuri Samoilov: Rus istilasından sonra durum daha da kötüleşti. Bu kez hükümet işçilere yönelik saldırılara başladı. Emek karşıtı yeni yasa uyarınca sendikaların pek çok yetkisi kısılmaya çalışıldı. Mesela eskiden patron istediği gibi işçiyi işten atamıyordu. Sendikanın onayını alması lazımdı. Şimdi hükümet bunu değiştirdi ve biz bu koşullarda bu yasalara karşı da mücadele ediyoruz. Şimdi patron sendikaya sormadan işçi atabiliyor yasal olarak. Buna rağmen biz tepkimizi çok net gösterdiğimiz için, güçlü bir örgütlülüğümüz olduğu için birini atmadan önce patron hâlâ bize sormaya devam ediyor. Sormazsa hemen eylem yapacağımızı biliyor çünkü.
Josep Lluis: Biz de bu konuda İspanya’da Avrupa sendikaları ile beraber Zelenski’nin işçi düşmanı yasalarına karşı bir kampanya yapmıştık…
Yuri Samoilov: Genel olarak biliyoruz ki bu tip saldırılar 60’ların sonundaki Şikago Okulu saldırıları. Şili’deki bunun ilk örneğiydi, şimdi burada da bunu uygulamaya çalışıyor mevcut Ukrayna hükümeti. Yarın başka ülkelerde de benzer denemeleri yapacaklar. Durumu anlatmak çok kolay değil. Hükümet temsilcileri iyi konuşuyor, iyi giyiniyor ve çok güçlü uluslararası bağları var. Bizim ise buna karşı tek silahımız var: örgütlülüğümüz.
Sergei: Cephedeki duruma geri dönecek olursak…
Viktor Sergeyoviç: Durum ve ihtiyaçlarımız şöyle değerlendirilebilir: Her bir birliğin içinde bulunduğu durum ve ihtiyaçlar farklı. Hükümet de bunlara faklı ölçülerde tedarik gönderiyor. Tabii ki cephenin en önünde, sıfır noktasında olanlara daha çok destek gitmeli. Bunu anlayabiliyoruz ancak sıfır noktasının gerisinde 1-2-3. seviyede olanlar için de koşullar aslında aynı. Kış herkes için kış. Pek çoğunun kışlık kıyafetleri, eldivenleri ve uyku tulumu yok. Bunun dışında çok büyük bir yozlaşma içerisindeyiz. Cephedeki askerlerin, üyelerimizin yeterli kıyafeti yokken bu kışlık asker kıyafetleri görüyoruz ki mağazalarda var! Bu çok yanlış bir şey. Bu durum da eski Stalinist geleneğin bir mirası. Yetkililere bu nasıl olur diye sorduğumuzda kimse sorumluluk almak, yanıt vermek istemiyor.
Esther del Alcazar: Cephedeki işçiler nasıl maaş alıyor? Devlet mi yoksa şirket mi maaşlarını karşılıyor?
Yuri Samoilov: Şu anda bizim en güçlü olduğumuz, burada bahsettiğimiz maden yüzde 50 kapasite ile çalışıyor. Ahmedov’unkisi ise yüzde 30 kapasite ile. Öte yandan maaşlar da kendiliğinden, enflasyondan ötürü eriyor. Cephedeki işçilerin maaşı da birkaç parçadan oluşuyor. 20.000-40.000 Grivna arasında bir meblağ hükümet-Savunma Bakanlığı tarafından işçilere veriliyor. Cephedeki durumlarına, yaralanmalarına vb. göre maaşları değişiyor.
Bana sorduğunuz kaygıya gelince. Bu yaz çıkan yasaya göre işçiler savaştayken de resmen eski çalıştıkları yerin işçileri olmayı sürdürecekler ve dönebilecekler. Biz bu yasanın geçmesinden önce de bastırarak fabrikanın cephedeki işçilere bir miktar daha ödeme yapmalarını sağladık. Üyelerimiz işletmeden de bir miktar maaş alabiliyorlar. Ancak çoğu işletme bunu yapamıyor.
Viktor Sergeyoviç: Yeni emek yasası imzalanınca durum epey değişti. Kapitalizmin temsilcileri daha çok haklara sahip oldular. İşçilerin aleyhine durumları güçlendi. İşçilerin durumu biraz daha zor. Şimdilik üretim yarı yarıya düştü, ArcelorMittal’de[1] ise yüzde 20-30’a kadar düşmüş olsa da tam ücret almaya devam edebiliyoruz.
Cephedeki işçiler için ise başka bir sorunumuz daha var. Cephedeki işçiler savaştan dönünce ne olacak? Sakatlanan, kalıcı hastalıkları olan kişiler nasıl çalışacaklar? Resmi statüde onlar hâlâ buranın işçileri evet ama sorun şu, burası tehlikeli işkolu sınıfında. Sakatlanırlarsa yasa onların madende çalışmalarını yasaklıyor. Bu büyük sorunu çözmek için ortak bir yol, yeni bir çalışma koşulu bulmak zorundayız. Bu sorun sadece cephede sakatlananlar için değil çalışırken kaza geçirip sakat kalanlar için de yeni bir çözüm yaratabilir. Yeni bir çalışma koşulu bulmalıyız.
Bir de siz Ukrayna’da oligarklar ne durumda, gittiler mi diye sordunuz daha önce. Onu da yanıtlamak isterim. Oligarkların hepsi gitti. Zelenski bile bunu söylüyor, onlara soruyor. Monako’da olanlar bile var ve ülkeleri için hiçbir şey yapmıyorlar. Tamam, Monako’dasın, savaşmıyorsun ama bari parayla falan yardım gönder. Bunu bile yapmıyorlar. Oligarkların kaçıp hiçbir şey yapmaması ve benim ailemin cephede olması anlaşılır gibi değil! Benim durumumu çok kişisel görebilirsiniz ama yine de söylemek istiyorum. Oligarkların kendi iyilikleri için her neredelerse hep orada kalmaları, asla geri gelmemeleri çok iyi olur! Gelmesinler. Bizim de onların gelirlerine el koymamız gerekiyor. Niçin buradan onlara para gitsin ki? Alamasınlar buradan hiç para. Benim çocuğum cephede, Yuri’nin damadı cephede, bu masadaki herkesin ailesinde cephede birileri var. Bizim durumumuz bu ama oligarkların böyle bir durumu yok!
Yuri Samoilov: Tüm bunların, savaşın yanı sıra, durumumuzun sınıf mücadelesi ile ilişkisi ne? Bunu da konuşmalıyız. Sonuçta bizler de politik insanlarız. Öncelikle üyelerimizi sendikaya üye tutmayı sürdürmeliyiz. Şu anda bir asker (er) sendikası kurmak imkânsız. Ama alt tabakadaki rütbesiz askerlerin büyük çoğunluğu sendika üyesi. Bir gün bunların hepsi geri dönecek. Hem de askeri bir deneyimle dönecekler. Mücadeleci sendikalarda savaş deneyimi olan işçilerin olması çok önemli bir şey. İşçilerin içerisinde olduğu sosyal medya gruplarına erişimimiz var. Şimdi askerlerin de böyle grupları var. Burada enformasyon ilk elden geliyor. Örneğin maaşların ödenmesi ile ilgili sorun, maaş ödemelerinin sonlandırılması ihtimali var. Askerde olan işçiler, bununla ilgili olarak sendikayı derhal hazırlamamız gerektiğini söylüyorlar. Kryvyi Rih’te 2012’deki ilk seferberlik de sosyal medya üzerinden örgütlenmişti. Facebook değil de Rus Facebook’u üzerinden haberleşiyorduk. 2018-2020 arası bu platform Ukrayna’da kapanınca Facebook’tan örgütlenmeye başladık. Bu gruplarda 6.000 aboneli gruplar var. Neredeyse tüm fabrikalardan işçiler var buralarda. E dolayısıyla sendikaların da buralarda etkisi oluyor.
Esther del Alzacar: Maaşların alınamaması gibi bir ihtimal var ve buna karşı hazırlık yapılıyor dediniz. Nasıl bir hazırlık yapılıyor?
Yuri Samoilov: Bu fabrikada nasıl çalışıldığını anlatayım. Örnek olarak, bir sorun varsa sosyal medyada küçük bir paylaşım yapıp ufak bir eyleme çağrıda bulunuyoruz. Bu çağrıyı yapınca zaten herkes geliyordu. Şimdi de bu gruplarda şu konuşuluyor: Şimdi maaşlarımızın bir kısmını kaybedebiliriz. Biz ne yapacağız veya sendika ne yapacak?
Viktor Sergeyoviç: İşyerlerinde oligarklar bütün öncü işçileri işten atmak için mazeret arıyor. 2020’den beri biraz öne çıkan herkes için geçerli bir durum bu. Sorduğunuz hazırlıklar da bu süreçlerle ilgili. Tartışıyoruz ve eyleme geçebileceğimizi gösteriyoruz.
Sedat Durel: Siz hem Zelenski’nin işçi düşmanı yasalarına, hem oligarklara hem de Rus istilasına karşı mücadele ediyorsunuz? Sizce bu üç mücadele arasında nasıl bir bağ var?
Vladimir Paulin: Zelenski’ye karşı savaşıyoruz demeyelim. Biz işçi sınıfına karşı olan tüm yasalara karşı çıkıyoruz, onlarla mücadele ediyoruz. Biz işçilerin daha iyi koşullarda yaşamaları için, iyi bir iş yasası için kavga veriyoruz. Örneğin yasal olarak 7 saat çalışmamız lazım ama biz 10 saat çalışıyoruz. Bir de yeraltına inip çıkmanın hazırlığı var, iş için 14 saat zaman geçiriyoruz. Eskiden 7 saatte bir tane su alma hakkımız vardı. Şimdi daha çok çalışmamıza rağmen daha çok su vermiyor şirket. 12 saat çalışmamıza rağmen ekstra bir su bile alamıyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz.
Yuri Samoilov: Zelenski konusuna gelince. Biz buradaki işçiler olarak Zelenski’nin büyükanne ve büyükbabasını tanıyoruz. Büyükannesi doktordu, büyükbabası da polisti. Beni 70’lerde uzun saçlı olduğum ve rock dinlediğim için köşeye çeker laf söylerdi. Batı medeniyetinin yozlaşmış değerlerine kanıp onları temsil ettiğimi ifade ederdi. O dönemlerde küçük Zelenski’yi görüyorduk. Tanıyoruz. O zamanlar herkes sıkı bir komünizm eğitiminden geçmek zorundaydı. Zelenski de dedesinden bu eğitimi çok ciddi şekilde aldı. Ama şimdi bu geçmişini saklıyor. Muhtemelen büyükbabası onu Lenin okumaya epey zorlamıştır. Şimdi Zelenski bunun konuşulmasından pek zevk almaz. Zelenski buralı. O yüzden genel olarak işçiler ona karşı söz söylemek istemiyorlar. Bu da normal.
Josep Lluis: Biz İUB-DE olarak yardımları sürdürmeyi istiyoruz ama şu koşullarda ülkenin yeniden inşası süreci bağlamında oldukça endişeliyiz. Şu anda savaş bitince sorunlar bitecek diye bir yanılgı var. Biz bunu Bosna’da da gördük. Oraya yardım götürürken de bu tartışmayı sürdürmeye çabaladık. Yeniden inşa zorlu bir süreç.
(Bu noktada Yuri, Ukrayna’daki etnik çeşitlilik hakkında bilgiler veriyor. Yugoslavya’da ise sorunun farklılığını anlatıyor. Yugoslavya halklarını sayıp ayrıntılandırırken Esther benim Boşnak olduğumu söyleyince açıklamayı bırakıyor. Gülüşüyoruz. Bu önemli tartışma o an için masada derinleşemiyor. İsmini not almayı atladığım masadakilerden biri araya girip şunu söylüyor.)
Rusya’ya karşı savaşımız niçin önemli? Biz burada Gestapo istemiyoruz. Biz gerçekten de demokratik bir toplum olabiliriz. Rusya’ya karşı koymak birincil görevimiz. Savaş zamanı ülkenin ekonomik sorunları ve savaşın ihtiyaçları arasındayız.
Viktor Sergeyoviç: Önceliğimiz bu savaşı kazanmak, yoksa yaşayamayız. Ama savaş biter bitmez oligarkları yenmemiz gerekiyor. Şimdiden de buna hazırlanıyoruz. İşyerlerimiz eğer bugünkü gibi vahşi olursa bizim de cevap vermemiz, buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. Yine de şu an bunun için harekete geçmenin zamanı değil.
Şimdi benim hakkımda oligarkların açtığı iki dava var. Sendika ve işçi haklarını savunuyorum diye oluyor bunlar. Ruslar çocuklarımı öldürmeye çalışırlarken oligarklar da peşimde. Tüm sendika liderleri benzer bir durumda. Rahata kapılma şansımız yok. Genel olarak durumumuz bu ve hazırlıklı olmak için çalışıyoruz. Sizlerin de bu destekleri bize daha çok dayanma gücü veriyor.
[1] ArcelorMittal, dünyanın en büyük çelik üreticilerinden biri. Şirket 2018’den beri Hindistan menşeli bir firma tarafından satın alınmış durumda. Kryvyi Rih’teki ArcelorMittal ise 2004’te özelleşirken oldukça düşük bir miktara, sözü sıkça geçen Ahmedov’a satılıyor. Yozlaşmanın boyutu açığa çıkınca yeniden satışa çıkarılarak Hindistanlı dev tröstün eline geçiyor.