İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE/UIT-CI) Brezilya seksiyonu Sosyalist İşçi Akımı’nın (CST), Arjantin seksiyonu Sosyalist Sol (IS) ve İUB-DE önderlerinden Mercedes Petit ile gerçekleştirdiği söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz. Petit, söyleşide 24 Mart 2025’te, 80. yaşına az bir süre kala hayatını kaybeden ve Brezilya’daki Morenist Troçkist hareketin kurucularından biri olan Zezé, yani María José Lourenco da Silva ile arasındaki politik ilişkiye dair önemli bir anlatı yer alıyor. Söyleşide ayrıca Morenizmin politik yönelişi ve Nahuel Moreno’nun mirasının güncelliği üzerine süren tartışmalara da değiniliyor.
São Paulo’daki CSP-Conlutas genel merkezinde Zezé’nin onuruna düzenlenen ortak etkinlik, Brezilya’daki parti inşasının Punto de Partida (Başlangıç Noktası) dönemi, Liga Operaria (İşçi Birliği) ve Convergencia Socialista (CS) süreçlerinde birlikte mücadele etmiş eski kuşak devrimcileri bir araya getirdi. Bu inşa süreci, uluslararası düzeyde, henüz 1980’lerni başında UİB-DE/LIT-CI (Uluslararası İşçi Birliği-Dördüncü Enternasyonal) kurulmadan önceki FLT (Leninist Troçkist Fraksiyon) ve Bolşevik Fraksiyon dönemlerinde başlamıştı.
Mercedes Petit, IS ve İUB-DE’nin önderlerinden biri olarak, bu etkinliğin uluslararası konuşmacılarından biriydi. Nahuel Moreno’nun kurduğu gelenekte her zaman yer alan Petit, Troçkist harekette uzun bir mücadele geçmişine sahip.
Brezilya’daki CST, bu vesileyle onunla bir söyleşi gerçekleştirdi. Petit ile yapılan bu söyleşi Morenist Troçkizmin zengin deneyimini yakından tanıma fırsatı sunuyor. Aynı zamanda Morenist hareketin çalışmalarının güncelliğini ve bugün Troçkist olmanın ne anlama geldiğini tartışmak için de değerli bir zemin sağlıyor.
Zezé ile nasıl tanıştınız?
Yarım yüzyıldan da uzun bir zaman önceydi! Zezé, Brezilya’daki askeri diktatörlüğün baskılarından dolayı, Salvador Allende’nin ve Halk Birliği’nin (Unidad Popular) iktidarda olduğu Şili’ye sürgüne gitmişti. Orada başka yoldaşlarla birlikte, Troçkizme katılan ve Nahuel Moreno’nun akımıyla temas kuran Punto de Partida adlı küçük bir grup kurmuşlardı. Onunla ne zaman tanıştığımı hatırlamam kolay çünkü Zezé, 1973’te Pinochet’nin soykırımcı darbesinin zaferinden sonra Buenos Aires’e gelmişti. O dönemde, 24 Kasım Sokağı’nda bir buluşma yerimiz vardı; orada, hem PST’nin (Emekçilerin Sosyalist Partisi, Arjantin) hem de uluslararası akımımızın önderleri Nahuel Moreno ile buluşurdu. Zezé ve ben aşağı yukarı aynı yaştaydık.
Daha sonra Zezé bir süreliğine Brezilya’ya geri döndü, çünkü 1974’te São Paulo’da İşçi Birliği’ni (Liga Operária) kurmaya karar vermişlerdi. Mart 1976’da Arjantin’de darbe oldu ve o yılın haziran-temmuz aylarında, Moreno ve diğer yoldaşlarla birlikte sürgün olarak Bogotá, Kolombiya’ya gitmeye başladık. Zezé de 1977 ya da 1978’de bize katıldı, tam olarak hatırlamıyorum. Bu onun, uluslararası Morenist hareketinin önderliğine katıldığı dönemdi; birlikte geçirdiğimiz çok güzel mücadele yıllarıydı.
Ve orada Zezé, hayat arkadaşı olacak kişiyle, yani bir zamanlar hapse atılmış, ardından sürgüne gitmiş ve Bogotá’ya yerleşmiş olan PST militanı Jorgito Sprovieri ile tanıştı.
Konuşmanızda, Zezé Kolombiya’da sürgündeyken birlikte yürüttüğünüz faaliyetlerden bahsettiniz. Moreno önderliğindeki Troçkist hareketin o dönemine dair bize daha fazla bilgi verebilir misiniz?
O zamana kadar, 1976’da Bolşevik Eğilim’i, ardından 1978’de Bolşevik Fraksiyon’u kurmuştuk. Dördüncü Enternasyonal’in (Birleşik Sekreterlik) içinde, Mandelizmin ve ABD’deki SWP’nin (Sosyalist İşçi Partisi) oportünist çoğunluk kanadına karşı mücadele ediyorduk. Fikir ayrılıkları ve tartışmalar gittikçe keskinleşiyordu. 1979 Temmuz-Ağustos’unda, 10. Dünya Kongresi’nin hemen öncesinde bir ayrılık yaşandı.
O sırada Nikaragua’da, Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) gerilla ordusunun önderlik ettiği Somoza diktatörlüğüne karşı halk seferberliği büyüyordu. Bogotá’dan, Kolombiya PST’sinin ve tüm Bolşevik Fraksiyon’un desteğiyle Moreno, silahlı mücadeleye katılmamız için Simón Bolívar Tugayı’nı kurmamızı teşvik etti. Bu tugay, FSLN ile birlikte güney cephesinde, Kosta Rika sınırından başlayarak savaşa katıldı. Ayrıca, Atlantik kıyısındaki Bluefields kentinde bağımsız bir operasyon da yürütüldü ve bu şehir Simón Bolívar Tugayı’nın bir birliği tarafından kurtarıldı.
19 Temmuz’da Somoza kaçtı ve diktatörlük devrildi. FSLN, Somoza karşıtı burjuvaziden Violeta Chamorro ve Alfonso Robelo ile birlikte bir hükümet kurdu. Mandel kanadı ve SWP (ki bunlar uzun süren diktatörlük karşıtı mücadeleye hiç katılmamışlardı), bu burjuva hükümeti destekledi. Öte yandan, Fidel Castro bizzat 26 Temmuz’da Sandinista önderliğine burjuvaziyle ittifakı sürdürmelerini, devrimi derinleştirmemelerini ve kamulaştırma yapmamalarını, bunun yerine kapitalist ekonomiyi ve silahlı kuvvetleri yeniden inşa etmelerini tavsiye etti.
Ağustos ayında Sandinista hükümeti tugay üyelerini tutukladı ve Panama’ya sürdü. Bunun ardından bir ayrılık yaşandı, çünkü SWP ve Mandelci eğilimler, Simón Bolívar Tugayı’na yönelik baskıları desteklediler. Bu, Troçkist çevrelerdeki süregelen fikir ayrılıklarında bir dönüm noktasıydı, çünkü artık ilkesel konular ihlal ediliyordu: örneğin, bir burjuva hükümetin baskısına karşı kendimizi savunma hakkı. Bu olay bizi, Birleşik Sekreterlik’in Dördüncü Enternasyonali’yle yolları ayırmaya götürdü.
Bu kopuş süreci aynı zamanda bizi, Fransız Troçkizminin önemli bir eğilimi olan Lambertizm ve başka ülkelerdeki örgütlerle yakınlaşma sürecine soktu. Zezé ile birlikte, Aralık 1980’de Paris’te Dördüncü Enternasyonal–Uluslararası Komite’nin (CI-CI) kuruluşu ve birleşme toplantılarına katıldık. Ne yazık ki bu birleşme süreci, Lambert ve ekibinin, sosyal demokrat Mitterrand’ın sınıf uzlaşmacı “halk cephesi” hükümetine teslim olması ile başarısız oldu. Biz de Bogotá’ya döndük ve Ocak 1982’de UİB-DE’yi kurduk.
1974’te Brezilya’da kurulan Morenist Troçkist örgüt için Enternasyonal’in önemi nedir? Ve sonrasında Convergencia Socialista (CS) için?
Enternasyonal örgütün varlık nedeni, her ülkede Troçkist partilerin gelişimini ilerletmektir. Bu, sıradan bir laf ya da bir ritüel söz değil; aksine Morenizm içinde her zaman bu şekilde hareket ettik. Çünkü bizler, ne kadar küçük olursa olsun bir Enternasyonal olmadan devrimci bir partiyi inşa etme görevinde başarı sağlanamayacağı inancıyla şekillendik ve eğitildik.
Enternasyonal önderlik ise bu gelişimi yalnızca teorik ve politik üretimle, dergiyle, uluslararası belgelerle değil seyahatlerle, toplantılarla, sürekli temasla birlikte takip ederek beslenir ve olgunlaşır. İşte bu yüzden, Zezé ile birlikte, Bogotá’da akımın önderleriyle pek çok toplantı ve görüşme gerçekleştirdik. Ben de gençken çok seyahat ettim. Bu, tüm Morenist gruplar için ve Enternasyonal önderliği için öteden beri geçerli olan genel bir ilkedir.
Ayrıca Moreno’nun Zezé’ye duyduğu özel sevgi ve kişisel dostluk ilişkisinin de ötesinde, size iki şey söyleyebilirim: Birincisi, Brezilya’da Troçkist bir parti inşa etme girişimini desteklemek, diktatörlük koşullarında bunu kararlılık ve cesaretle üstlenen bir grup yoldaşla birlikte hareket etmek anlamına geliyordu. İşçi Birliği (Liga Operária) ve ardından gelen Convergencia Socialista (CS) bu çabanın ürünüdür. Brezilya’da sadece 1960’larda (darbe 1964’te oldu) değil, 1970’lerin başında da baskı çok ağırdı. Zayıflamanın ilk işaretleri ancak 1970’lerin ortalarından itibaren görülmeye başladı.
İkincisi, genç ve dinamik Brezilya işçi sınıfına verdiğimiz önemden dolayıydı. Moreno her zaman şunu söylerdi: “Keşke Brezilya’nın São Paulo, ABC ya da Belo Horizonte bölgelerinde örgütlü ve Arjantin’deki gibi bir deneyime ve geçmişe sahip bir partimiz olsaydı.” Brezilya’nın yeni işçi sınıfının o canlılığı, 1978-79’da başlayan grev dalgasıyla, fabrika işgalleriyle ve PT’nin (İşçi Partisi) kuruluşuna yol açan tüm devrimci süreçle birlikte kendini güçlü bir şekilde göstermeye başladı. CS, 1979’da Lins’teki o tarihi kongrede verdiği önergeyle, bu sürecin en başından itibaren PT’nin kuruluşunda yer aldı[1].
Ardından, “pelego” (işbirlikçi sendika bürokratı) yöneticileri süpüren yeni mücadeleci sendikaların öne çıktığı süreçte, CUT’un (Birleşik İşçi Merkezi) kuruluşunda ve kitlelere ulaşmasında da yer aldı. Bu da Troçkistlerin São José dos Campos’ta, Minas Gerais’teki Belo Horizonte/Contagem bölgelerinde ve bizzat CUT’un önderliğinde önemli roller üstlenebilmesini sağladı.
Yaşça büyük bir yoldaşımız bize 1978’deki uluslararası kampanya[2] sırasında yaşanan gözaltılar dönemindeki faaliyetlerinden bahsetmişti. Moreno’nun Arjantin diktatörlüğü tarafından öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı doğru mu? Bu konuda bize bir şeyler söyleyebilir misiniz?
Kesinlikle doğru. Bu tehlike çok gerçekti. Moreno, Mart 1976’dan önce bile AAA[3] tarafından “mahkûm” edilenler listesinde yer alıyordu. PST, 1975’ten itibaren katı gizlilik kuralları altında faaliyet gösteriyordu ve özellikle Moreno’nun hareketleri oldukça kısıtlıydı. 1978’de Bogotá’dan São Paulo’ya seyahat ettiğinde, CS liderliğinin büyük bir kısmı, Arjantin liderliğinden Ritita ve Portekiz partisinin bir üyesiyle birlikte tutuklandı. Tutuklananlar arasında, yakın zamanda hayatını kaybeden sevgili yoldaşımız Zezoka da vardı. Eğer Moreno Buenos Aires’e sınır dışı edilseydi, hayatı büyük bir tehlike altına girerdi çünkü iktidarda soykırımcı askeri cunta bulunuyordu. Kaçırmalar ve kayıplar her gün yaşanan olaylardı. Biz güçlü bir uluslararası kampanya yürüttük ve onları Kolombiya’ya “sınır dışı ettirmeyi” başardık. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği, São Paulo’daki Kolombiya Konsolosluğu’na güvenli bir şekilde ulaşana kadar onlara eşlik etti. Sonra Bogotá’ya döndüler.
1985’te, CS liderliği ve özellikle 1978’de hapsedilen yoldaş Ze Cretton, Moreno’nun 1978’deki sınır dışı edilmesinden sonra ülkeye tekrar giriş yasağının kaldırılması için polisle ve hükümet görüşmelerine önemli çaba harcadı. O dönemde São Paulo’da yaşıyordum ve Zezé ve Jorge ile Moreno’yu yeniden São Paulo’da karşılamanın büyük sevincini yaşadık.
Konuşmanızda Brezilya’daki faaliyetlerinizden de bahsettiniz. Bu dönem hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz? Askeri diktatörlük hâlâ iktidarda mıydı?
CS’nin gizli faaliyet yürüttüğü dönemde Bogotá’dan birkaç kez seyahat ettim. Örneğin 1981 başlarında, CS liderliği ve kadrolarıyla birlikte CI-CI Tezleri’ni[4] okumak ve tartışmak için bir eğitim düzenledik. Katılım ve coşku çok yüksekti. Kısa süre sonra bu birlik dağıldı ama CS ve o dönemdeki tüm UİB-DE bunun üstesinden gelmeyi bildi ve ilerlemeye devam ettik. Lambertist grup ise bu ayrışmadan sonra zayıfladı.
Zeze ve Jorge, yanlış hatırlamıyorsam 1980 veya 1981’de Brezilya’ya geri döndü. Mücadelelerin yükselişiyle birlikte, yeni sendikal hareket içinde önemli kazanımlar elde etmeye başladık. Bu nedenle 1984’ten 1985 sonuna kadar partinin inşasına eşlik etmek ve işçi hareketinin yeniden örgütlenmesi sürecinde kampanya yürütmek için São Paulo’ya gitmem gerekti. CUT’un (Birleşik İşçi Merkezi) kitleselleşmesi ve başlangıçta öncü işçilerin partisi olarak doğup zamanla kitle desteği kazanan PT’nin (İşçi Partisi) kuruluşunun ilk adımları yaşanıyordu. Grevdeki işçiler toplantılarını futbol sahalarında yapıyordu.
Brezilya’da Moreno ile yaptığınız toplantılardan da bahsettiniz. Bunlar önderlik ekiplerinin inşasına dair tartışmalardı. Morenist Troçkist bir partide ekip kurmanın önemi nedir?
Lenin’in ve Bolşeviklerin deneyimlerinden bize miras kalan parti anlayışında, militanlar “hücre” veya “ekip” dediğimiz nispeten küçük örgütler içinde faaliyet gösterirler. Bu nedenle ekip, parti politikasını ve faaliyetlerini hayata geçiren kolektif tartışma ve eylem alanıdır. Bu, önderlik işleyişi için de geçerlidir. Görevleri dağıtmak, her üyenin yeteneklerini geliştirmek, birlikte güncel durumu takip etmek, politika üretmek ve partiyi ve onun ekiplerini inşa etmek için çalışmak gerekir. Grup büyüdükçe, parti için tam zamanlı çalışan ve parti profesyonelliği yapan lider kadrolar oluşur. Yukarıdan aşağıya her şey örgütlerde tartışılır ve kolektif olarak verilen kararlar uygulanır.
Biz buna demokratik merkeziyetçilik diyoruz. Bu, Stalinist dikeyciliğin tam tersidir. Stalinist modelde “genel sekreter” unvanlı bir zorba (devrimci politikaya ve programa ihanet eden, SSCB’yi ve “reel sosyalizm” denilen her şeyi çöküşe ve kapitalizmin geri dönüşüne sürükleyen Stalin gibi), korkunç bürokratik bir aygıtın başıdır. 1920’lerde Lenin’in ölümünden sonra bu gerilemeye ve bürokratlaşmaya karşı mücadeleyi sürdüren Troçki oldu. Böylece Troçkizm ve Dördüncü Enternasyonal ortaya çıktı.
Yeni kadroların sınıf mücadelesine müdahale etmek üzere teorik eğitimine büyük önem verdiğinizi biliyoruz. Zezé ve eski yoldaşlar, Arjantin’deki efsanevi kadro okullarından bahsediyorlar. Devrimci bir partide teorik eğitimin önemi nedir?
1970’lerden bu yana Brezilyalı militanlar kurslara ve kadro okullarına katılmak için geliyorlardı. Önemli bir anı, 1982 sonrası Peru Caddesi’ndeki çok büyük binada düzenleyebildiğimiz okullar olabilir. Bu okullara “teorik okul” diyorduk ve bunlarda temel Marksist konular işleniyordu. Tarihsel materyalizm, “Feuerbach Üzerine Tezler”, yabancılaşma ve diğer başlıkları çalışıyorduk. Ayrıca 20. yüzyılda gerçekleşen çeşitli devrim süreçleri üzerine başka konuları da inceliyorduk. Kışın bizi ziyaret ettiklerinde eğitim ya da toplantılar için gelenler her zaman soğuktan çok şikâyet ederdi; yün şapkalar, eldivenler takmış ve atkılara sarınmış olurlardı.
Trump’ın olduğu, Gazze’deki soykırımın ve direnişin sürdüğü, Çin’de “komünist” bir partinin kapitalist bir diktatörlüğü yönettiği kaos içindeki bir dünyada Nahuel Moreno’nun teorik ve politik mirası hâlâ geçerli mi?
Moreno 1987’nin Ocak ayında öldü. Yaklaşık 40 yıl geçti. 20. yüzyılın sonu ile 21. yüzyılın başında Moreno’nun tanık olmadığı yeni olaylar ve büyük siyasi gelişmeler yaşandı. Örneğin Berlin Duvarı’nın yıkılması, eski SSCB’nin dağılması, burjuvazinin tasfiye edildiği ülkelerde kapitalizmin geri gelişi gibi. Ayrıca dünya genelinde aşırı sağın yükselişi ve kapitalist çevre yıkımının ilerlemesi söz konusu. Ancak Nahuel Moreno’nun teorik ve politik mirası özünde hâlâ geçerliliğini koruyor. Devrimci Marksizm çerçevesinde yaptığı teorik ve politik katkılar, yeni devrimci kuşaklar için büyük önem taşımaya devam ediyor.
Moreno, yazılarında kapitalizmin hâlâ Lenin ve Troçki’nin I. Dünya Savaşı’ndan beri analiz ettiği çöküş sürecinde olduğunu ısrarla vurguladı. Ernest Mandel gibi, kapitalizmin gelişebileceğini savunan oportünist ve revizyonist sol kesimlerle ve Troçkistlerle mücadele etti. 1968’den itibaren bu çöküşün derinleştiğini ve kronik bir ekonomik krizin başladığını savundu. Onun ölümünden on yıllar sonra insanlık hâlâ aşırı sömürü, yoksulluk ve küresel bir pandemi gibi felaketler yaşıyor. Kapitalizm, tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Bunun bedelini milyarlarca insan mutlak yoksullukla ödüyor. Moreno, Karl Marx’ın artan sefalet eğilimi yasasının geçerliliğini yeniden teyit etti. 21. yüzyılda, kapitalist çevre felaketi, bu krizi daha da kötüleştiriyor. Bu nedenle Moreno, Troçki’nin “Ya sosyalizm ya barbarlık/felaket!” uyarısını hep vurguladı. Bu alternatif bugün de geçerlidir.
Onun mirasının bir başka temel yönü ise, 1938’de kurulan Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş ilkelerinin hâlâ geçerli olduğunu doğrulamasıdır. En büyük görev, devrimci önderlik krizini aşmak ve işçi ve halk mücadelelerine müdahale ederek dünya çapında devrimci partiler inşa etmektir.
Morenizm kökenli olup farklı görüşleri olan akımlar var ve 2. Dünya Savaşı’ndan başlayarak her şeyin yeniden analiz edilmesi ve düşünülmesi gerektiğine inanıyorlar. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tekrar analiz etmeye ve düşünmeye her zaman ihtiyacımız var; bunu bize Moreno’nun kendisi öğretti. Yeni gerçekliklerle yüzleştiğimizde Marksizmin açık görüşlü olması gerektiğinde ve analizlerimiz Marksist metodolojinin temellerine uygun olduğu sürece, önceden belirli kalıplarla hareket etmememiz gerektiğinde ısrarcıydı.
Mesela Moreno’nun göremediği yeni fenomenler sonucunda kendisinin bazı hipotezleri gerçekleşmedi. Moreno, kriz ve Stalinizmin düşüşü ile kitlesel devrimci hareketlerin ortaya çıkması ve bunun büyük devrimci partilerin inşasına yarayacağı ihtimali üzerinde duruyordu. Ne yazık ki bu tahmin en azından şimdilik gerçekleşmedi.
Ancak bu tür tekil örnekler, onun teorik ve politik mirasının genel geçerliliğini hiçbir şekilde değiştirmez. Biz bu tutumu, Morenizmin 90’ların başında içine girdiği krizden itibaren daha da güçlü biçimde savunuyoruz. Çünkü Moreno’dan sonra, onun yokluğunda liderliği üstlenenler olarak hepimizin hataları bu krizin nedeni oldu. Biz bunu akımımız İUB-DE içerisinde uzun tartışmalardan sonra kabul ettik. 1997 yılında 1987-92 dönemine dair özeleştirel bir bilanço çıkardık ve bunu yıllar önce kamuoyuna açıkladık. Bildiğimiz kadarıyla Moreno’nun vefatı ardından gelen o kriz yıllarında kendi hataları, kusurlu politikaları ve yöntemlerinin eleştirisini yapanlar yalnızca bizlerdik. Bu yüzden, örneğin, 90’ların başındaki kriz ve bölünmeden sonra LIT-CI/UİB-DE adını elinde tutan ve hâlâ kendisini “Morenist” olarak sunan akımın, Moreno’nun çalışmalarının büyük bir bölümüne yönelttiği eleştirileri çok hatalı buluyorum.
Bu akımın önderliği kendi internet sitelerinde paylaştıkları “Ulusal ve Uluslararası Sınıf Mücadelesi Üzerine” başlıklı uzun bir yazıda Moreno’nun en önemli çalışmalarını sorguladılar. Elbette, metinlerinde şaşırtıcı bir şekilde değindikleri her şeye yanıt verecek yerim yok. Eleştirilerinin ve revizyonlarının çarpıklığını ve temelsizliğini göstermek için sadece iki noktaya değineceğim. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra devrimci olmayan önderliklerin burjuvazinin mülksüzleştirildiği devrimlere (Yugoslavya, Çin, Küba, Vietnam) liderlik etmesi gerçeğiyle karşılaştık. Aynı şekilde Kızıl Ordu’nun Doğu Avrupa’da ilerlemesinde (Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Çekoslovakya ve Doğu Almanya) bunu gördük. Bu süreçlerin hiçbirinde işçi sınıfı toplumsal özne değildi ve de başlarında Marksizmin önerdiği gibi devrimci Marksist bir parti yoktu. Troçki, Geçiş Programı’nda bu ihtimali “en olasılık dışı olan” istisnai bir durum olarak nitelendirmişti. Fakat beklentisinin aksine, bu olasılık gerçekleşti. Savaş sonrası yeni gelişmeler konusunda Troçkizmde yaygın bir kafa karışıklığı yaşanırken, Moreno bu öngörülemeyen gerçekleri fark edip, karşıdevrimci Stalinist veya küçük burjuva (Küba) liderliklere uyarlanmadan bu gelişmeleri doğru bir şekilde yorumlayabildi. Moreno “gerçekliğin biz Troçkistlerin düşündüğünden çok daha Troçkist” olduğunu söyledi ve bu yeni duruma yol açan o dönemdeki kitlelerin devrimci seferberliğinin gücüne vurgu yaptı. Troçki’nin uzak bir ihtimal olarak gördüğü şey, hemen savaş sonrası dönemde “norm” veya “yasa” haline gelen yeni kamulaştırma biçimleri olmuştu. Devrimci zaferleri ve mülksüzleştirmeleri inkâr eden bir sekterliğe ya da karşıdevrimci önderlikleri güzelleyen bir oportünizme düşmeksizin bu gerçekliklerin analizini yaptı ve bunların ortaya çıkmasına yol açan nedenler bütününü açıkladı. UİB-DE önderliği ise metinlerinde Moreno’nun dediğini mutlak bir kural olarak yorumlayıp (metnin 14. maddesinde) çarpıttı. Bundan öncesinde ise Moreno’nun Troçki’yi bu gerçekleşmemiş öngörüsü nedeniyle eleştirdiğini iddia ediyorlardı. Bu tamamen yanlıştır, Moreno Troçki’yi bu öngörüsü nedeniyle eleştirmedi, zaten Troçki bu olaylar gerçekleşmeden beş yıl önce suikaste uğramıştı. Moreno sadece çelişkiye işaret etti ve kendi Marksist yorumunu sundu.
İkinci olarak, UİB-DE’nin mevcut önderliği Moreno’nun bunun bir “yasa” olduğu ve “bu sürecin gerekli sürekliliğini geleceğe yansıtmayı” önerdiği (bahsi geçen metnin 15. maddesi) yönündeki “hatalı” sonuca vardığını iddia ediyor. Bu iki misli yanlıştır çünkü Moreno metinlerinde asla “yasa” sözcüğünü kullanmamıştır (20. Yüzyıl Devrimleri veya Geçiş Programının Güncellenmesi) ve bunun bundan sonraki dönemde hâkim eğilim olacağını söylememiştir. Bu yalnızca Moreno’nun ölümünden sonra basılan ve gözden geçirme şansı bulamadığı sözlü bir röportajda geçmektedir ve bu kendi yazdığı “istisnai” olma durumu ile çelişmektedir. Fakat en önemlisi, Moreno’nun sosyalist devrimler için mücadeleyi dışlayacak ve işçi sınıfına önderlik etmek için mücadele etmeyi bıraktıracak; işçilerin iktidarının ve mülksüzleştirilmesinin Stalinizm ve reformist liderlikler tarafından gerçekleştirileceği dolayısıyla devrimci partiler inşa etmeyi bırakacağımız bir “yasa”dan söz ettiği yanlıştır. Moreno’nun düşüncelerini bu şekilde çarpıtan bir yazının kendilerine hâlâ Morenist diyen kişiler tarafından yazılmış olmasına inanmak güçtür. Bu çarpıtmalar, PTS (Sosyalist İşçiler Partisi/Troçkist Fraksiyon) veya PO (İşçi Partisi, Arjantin) gibi Moreno’yu sürekli devrim teorisini aşamacı bir şekilde revize etmekle suçlayan akımlara fırsat vermektedir.
Metnin başka bir bölümünde, UİB-DE önderliği 40 yıl sonra Moreno’nun objektivist olduğunu ve bundan dolayı bu “ciddi analiz ve karakterizasyon hatalarını” yaptığını keşfediyor (bahsi geçen metnin 91. maddesi). UİB-DE önderliğine göre objektivizm “devrimci krizin hızla aşılacağı ve devrimci partilerin kitleselleşeceği” beklentisine yol açtı ve (…) “görevlerimize ilişkin tanımlarda yapmış olmamız muhtemel hata sayısını hayal etmek yeterlidir.” Ama dikkat çekici bir şekilde, Moreno hayattayken yaşanan hatalardan neredeyse hiç söz etmiyorlar. Sadece 1990 Tezlerini anıyorlar, ki bu da Moreno’nun artık hayatta olmadığı bir döneme ait. Yani Moreno’yu, ölümünden sonra yaşanan hatalardan dolayı suçluyorlar. Bizim özeleştirel değerlendirmemizde söylediğimiz gibi, bizim günahımız Moreno’nun öğretilerine karşı gitmiş olmamızdır. Dahası dürüst olmak gerekirse, metin UİB-DE önderliğinin, neredeyse 40 yıl sonra kendi krizlerini, başarısızlıklarını ve gerilemelerini Moreno’ya yüklemek istediği izlenimini veriyor. Biz, UİB-DE’nin sekter ve kendinden menkul yaklaşımlarını daha önce de eleştirmiştik. Fakat 1990’lardan beri süregelen, Morenizm içindeki diğer devrimci yapıları bile yok sayan bu sekter ve kendinden menkul anlayışın sorumlusu Moreno değildir. Moreno devrimcilerin birliğini, birleşik devrimci cepheyi, Dördüncü Enternasyonal’in yeniden kurulmasını önermiştir. Moreno oportünizme karşı savaştığı gibi sekterliğe ve kendinden menkul anlayışa karşı da mücadele etmiştir.
Bize bugün Troçkist olmanın ne anlama geldiğini kısaca açıklayabilir misiniz?
Bugün Troçkist olmak, her şeyden önce, işçi sınıfının ve emekçi halk kesimlerinin uzun sınıflar mücadelesi geleneğiyle uyum içerisinde ve tüm açıklığıyla mücadeleyi sürdürmektir. Aynı zamanda devrimci sosyalistlerin emperyalist kapitalizme karşı ve emekçilerin ezilen kesimlerin iktidarının zaferi ve sosyalizmin her ülkede ve tüm dünyada kazanması uğruna yürüttüğü mücadeleyi devam ettirmektir. Marx, Engels ve Komünist Manifesto’dan başlayarak bugünün sert ve acı gerçekliğine, tarihin en büyük kapitalist kriz ve çöküşüne kadar bazıları başarılı, bazıları başarısız bir buçuk yüzyıldan fazla deneyim söz konusudur. Bu bağlamda, biz Morenist Troçkistler olarak diyoruz ki, tüm haklı, demokratik ve antikapitalist mücadeleleri desteklemeli ve yeni alternatif önderlikler inşa etmek için mücadele etmeliyiz; devrimcileri birleştirerek Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası perspektifiyle hareket etmeliyiz. Bu kolay bir iş değil, çünkü önümüzdeki seçenek ya sosyalizm ya da yok oluş. Yine de bu hedeflere ulaşmak için en büyük çabayı harcamaya değer. Troçkizmin varlık nedeni benim için tam olarak budur.
Söyleşiye zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bitirmeden önce okurlarımıza bir mesaj iletmek ister misiniz?
Sadece bu fırsat için minnettarlığımı ifade etmek istiyorum. Ayrıca, Zezé’ye adanan bugünün tamamında hissedilen yoldaşça ve saygılı atmosferi de takdir etmek isterim. Çünkü biz devrimcilerin karşı karşıya olduğu büyük görevleri ve zorlukları aşabilmek için yoldaşça ve saygıya dayalı ilişkiler hayati öneme sahiptir.
[1] Sao Paulo metal işçilerinin 24 Ocak 1979’da gerçekleşen kongresinde, CS üyesi delegenin bir kitlesel işçi partisi kurulması önerisi kongrede kabul edildi ve bu karar PT’nin kuruluşuna giden yolu açtı. (ç.n.)
[2] Moreno ve yoldaşlarının 1978’de Brezilya’daki askeri rejim tarafından tutuklanmalarının ardından serbest bırakılmaları için gerçekleştirilen uluslararası kampanya kast ediliyor. (ç. n.)
[3] 3 A olarak bilinen Arjantin Antikomünist İttifakı (Alianza Anticomunista Argentina). Sağ Peronistler tarafından kurulan bu paramiliter faşist örgüt sola ve işçi hareketine dönük yaygın saldırılar gerçekleştirmişti. (ç. n.)
[4] Moreno’nun taslağını yazdığı bu tezler daha sonra Geçiş Programı’nın Güncellenmesi adıyla yayımlandı, Türkçesi 2014 yılında Enternasyonal Yayıncılık işbirliğiyle H2O Kitap tarafından basıldı. (ç. n.)