AKP’nin Aile Yılı

23 senelik AKP iktidarı, kendi makbul kadınlık anlayışının dışında kalan tüm kadın var oluşlarına saldırması ile meşhur. Aile içinde var olmayan, evlenmeyen, çocuk doğurmayan hiçbir kadın, AKP’nin gündeminde pozitif biçimde yer edinemiyor. Lgbti+lar için ise bir varlık/yokluk kavgasından söz etmek gerek, çünkü Erdoğan’ın deyimiyle “Yok öyle bir şey”. 

Bu politik çizgi AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana bir şekilde takip edilmiş olsa da Kadın Bakanlığı’nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldüğü 2011 yılı, 2018’de Başkanlık Rejimi’ne geçiş ve 2021 yılında bu değişikliğin güçlendirdiği iktidar imkânlarıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması çeşitli kırılma noktaları olarak ele alınabilir.1

Peki şimdi ne oldu da “aile”, iktidarın bütün bir yıla mal edebileceği ana gündem maddelerinden biri haline geldi? 2023 yılından başlayarak 81 ilde Aile Çalıştayları düzenlemiş, “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” ile önlerine 2024-2028 yıllarını kapsayan dört yıllık bir eylem planı koymuşlardı. Tek kişilik hanelerin çoğalması, boşanmaların artması, evlilik yaşının ötelenmesi, evlilik oranlarının ve çocuk sayısının azalması, nüfusun yaşlanması, geniş aile sayısındaki azalma, “cinsiyetsizleştirme” akımları gibi “sorun”ları ele aldıkları bu plan çerçevesinde neredeyse tüm devlet kurumlarının seferber edilmesi ve hatta bu plan doğrultusunda özel sektör ile işbirliği yapılması öngörülüyordu. Kadın cinayetlerinden ve kadına yönelik şiddetten söz edilmeyen bu belgede en önemli referans olarak On İkinci Kalkınma Planı işaret ediliyordu.

Yine son dönemde izlenen politikalarda “küresel cinsiyetsizleştirme” tehdidine vurgu yapılarak lgbti+ düşmanlığı pekiştiriliyor (İstanbul Sözleşmesi’nden de aynı yaygara ile çıkmışlardı); doğum ve evlilik oranlarının düşüşü, boşanma oranlarının ise artması kırmızı alarm olarak kodlanıyor. Aynı zamanda demografik yapıdaki değişimlerin işgücü piyasası üzerinde yük oluşturduğuna dikkat çekiliyor, bu sebeple genç ve dinamik nüfus hedefi öne çıkarılıyor.

Bu noktada mevcut ekonomik durumun aileci politikalardaki hatırı sayılır yükselişi bir miktar açıkladığını söylemek yanlış olmaz. AKP’nin izlediği bu politikaların köklü bir toplumsal sisteme -yani patriyarkaya- yaslandığını unutmayarak elbette. Belli ki biz kadınların değil sistemin ihtiyaçları, mevcut ekonomik durum parantezine aldığımızda ise Türkiye burjuvazisinin ihtiyaçları gözetiliyor. Tarif ettikleri sorunlar bizim sorunlarımız, çözümler bizim çözümlerimiz değil. İçinde bulunduğumuz ekonomik yıkım tablosunun kadınlar olarak bir kere daha aleyhimize işlediği, patriyarka-kapitalizm işbirliğinin hayatımızın çeşitli alanlarındaki eşitsizliği güçlendirdiği, özellikle de kadın emeğini farklı şekillerde kullandığı aşikâr.

Nitekim Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Göktaş durumu tasdikler biçimde “kadınların aileleri ve işleri arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaması” için esnek çalışma modeli üstünde durduklarını, aile ve iş yaşamını uyumlulaştırmak için çalıştıklarını söylüyor bir süredir.

AKP Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir ise, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir kongrede “kadın” politikalarını şöyle anlatıyor: “Biz sadece kadınlar güçlensin demiyoruz. (…) Hem kadın güçlensin hem aile güçlensin. Ailenin engelli, yaşlı, çocuk tüm bireyleri güçlensin diyoruz.”2 Bu sözlerin ne anlama geldiğini biliyoruz. Halihazırda kadınların omzundaki bakım emeği, karşılıksız ev içi emek ailenin ve devletin bekası uğruna sürdürülecek, muhtemelen de artarak… Devlet engelliler için, yaşlı ve çocuklar için sosyal politikalara bütçe ayırmak yerine, bu sorumlulukları hane içinde kadınlara zimmetleme derdinde.

Ayşe Keşir aynı zamanda “kadın devrimi” yaptıklarını söyleyerek kamu istihdamındaki kadın oranından övgüyle söz ediyor. Peki kadınların istihdama katılım oranları ve istihdamdaki yaygın rolleri ne? DİSK-AR’ın 18 Kasım 2024 tarihli raporuna göre kadınlarda resmi istihdam oranı yüzde 32,4 iken kayıtlı tam zamanlı istihdam oranı yüzde 19,6. Yani her beş kadından yalnızca biri kayıtlı ve tam zamanlı çalışan.3 Kadınlar hâlâ yaygın biçimde güvencesiz, kayıtdışı, sigortasız işlerde ve ancak aileye “ek gelir” sayılabilecek, babadan-kocadan bağımsız bir hayat kuramayacakları ücretlerle çalışmaya devam ediyor.

Erdoğan’ın Aile Yılı ilanı ve bu çerçevede verdiği bir dizi müjde, tam da bu koşullarda gelişiyor.4 Aile destek paketleri, evlilik teşvik kampanyaları, çocuk yardımları… Bütün bu sosyal yardımlar çok komik meblağlarda olsa dahi bize gösterdikleri gerçek şu: Başımızı bağlamaya ve çocuk doğurmamıza kafayı takmış durumdalar. Üstelik nasıl doğuracağımızı da belirlemeye çalışıyorlar. Sezaryen ve kürtaj karşıtlığı uzun yıllardır sürmekte olan AKP iktidarının Ekim 2024’te açıklanan Normal Doğum Eylem Planı’nı da hatırlayalım. Ayrıca nüfusu artırmaya, boşanma oranlarını düşürmeye ve evlilik oranlarını artırmaya yönelik politikaları geliştirecek ve uygulayacak yeni araçlar da tarif etmiş durumdalar: Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu ve Aile Enstitüsü. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın başkanlık ettiği Nüfus Politikaları Kurulu’nun ilk toplantısında “normal doğumu teşvik etme” kararı da yer alıyor.5 Aynı toplantıda genç çiftlere maddi destek, yeni çalışma modelleri ve küresel cinsiyetsizleştirme tehdidine karşı mücadele gibi aşina olduğumuz konular da ele alınıyor. Şimdiye dek bahsettiğimiz eylem planlarının hiçbirinde kadına yönelik şiddete ve kadınların güçlendirilmesine dair tek kelime edilmiyor. Hatta “kadın” kelimesine rastlamak dahi neredeyse imkânsız. Yani iktidarın önceliği, şiddet sarmalında yaşamamız pahasına da olsa aile kurumunu korumak.

4 Şubat’ta gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu 18. Toplantısı”nda Bakan Göktaş, 2026-2030 dönemini kapsayacak Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5. Ulusal Eylem Planı’nın hazırlıklarını tamamlayacaklarını, Eylem Planı hazırlığının ilk adımını da bu toplantı ile attıklarını söylüyor (Toplantı fotoğrafında Bakan Göktaş’ın hemen sağında Diyanet İşleri Başkanını görüyoruz).6 Özellikle oturup araştırmadıkça bu planlardan pek de haberdar olamıyoruz, zira kadına yönelik şiddetle mücadele AKP için aile politikaları gibi öncelikli, propagandası yapılacak bir gündem değil. Sonu gelmeyen eylem planlarının içinde kadına yönelik şiddetle mücadele yalnızca “ayrıntılarda gizli”. 2025 yılında açmayı hedefledikleri ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) sayısı 6, sığınmaevi sayısı ise yalnızca 2… Üstelik 2024 yılı için hedeflenen 1 (bir) sığınmaevinin dahi açılmadığını ve her geçen yıl Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ayrılan bütçenin azaltıldığını görüyoruz.

Bakanlık aynı zamanda aile içinde maruz kaldığı şiddetten kaçarak devlete sığınan kadınlara “aile eğitim programları” verilmeye başlandığını ifade ediyor.7 Ayrıca bakanımız mağduru korumak kadar faille çalışmanın da çok önemli olduğunu, bu doğrultuda erkeklere öfke kontrolü, çatışma çözme vb. temalı seminerler verdiklerini söylüyor. Faillerle çalışmalarının devamı nitelinde bir proje daha müjdeleniyor: Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psikososyal Müdahale Modelinin Geliştirilmesi Projesi. Her nasılsa erkeklerin öfkesi hep kadın ve çocukların üstünde patlıyor; güç, doğası gereği kendinden daha güçsüz olana yöneliyor. Bu basit ilişkiyi kavramak kadınları güçlendirici politikalar doğurmalı, değil mi? Hayır, kadınlara dönüp şunu söylüyorlar: “Mümkünse erken evlen, en az 3 çocuk doğur, bakımlarını sağla, kocanın şiddetini sineye çek çünkü aileni korumak senin hayatından daha kıymetli, onun psikolojisi bozuk.” Kadın odaklı, erkek şiddetini önleyici politikalar geliştirmeksizin “faillere psikolojik destek sunacağız” demek, erkek şiddetini toplumdaki patriyarkal güç ilişkilerinden kopararak psikolojikleştirmek demek.

Bugün Türkiye’de kadın kimliğine dönük saldırılar varoluşumuzu aile içine ve hatta anneliğe sıkıştırma amacı güdüyor. Lgbti+ları sapkın ilan ediyor, eylemlerde bahsinin geçmesini dahi gözaltı gerekçesi yapıyorlar. Cinsiyetimizin ve cinselliğimizin sınırlarını belirlemek, kadın ve erkek arasındaki farklılıkların “doğal bir eşitsizlik” yarattığı yönündeki çarpık bilinci beslemek, patriyarkayı doğallaştırarak meşru kılmaya çalışmak için var güçleriyle çalışıyorlar. 

Öte yandan kadın kurtuluş mücadelesi o kadar meşru ki, fıtrat türküsü söyleyen iktidarın uzantısı kabul edebileceğimiz KADEM (Kadın ve Demokrasi Vakfı) dahi kadın ve erkeklerin yaradılış itibarıyla eşit olduğunu söylüyor. Vakfın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme döneminde sözleşmeden yana aldıkları tutum hepimizin malumu. Fakat aynı KADEM; AKP iktidarının kadınlar için ilerici ve destekleyici olduğu propagandasından geri durmadığı gibi kadınlar için şiddet, istismar ve karşılıksız emek cehennemi olan aileyi canhıraş savunuyor. İlkeler Bildirgesi’nde “neslin ve nesebin korunmasından, aile kurumunun elzemliğinden” söz ediyor, “cinsel yönelimler üzerinden yürütülen toplum mühendisliği” gibi komplo teorileri ile lgbti+ları hedef alıyor.8 KADEM aynı zamanda iki senedir “Büyük Aile Buluşmaları” adı altında nefret mitingleri örgütleyen Büyük Aile Platformu’nun üyesi.

Devletin tüm kurumlarından KADEM’e dek izlenen politikaların ortaklaştığı, yoğunlaştığı esas mesele aileyi korumak, güçlendirmek. Peki ailenin güçlenmesi ne demek? Sözü edilen güç, mevcut aile yapısında kime veriliyor? Aile Yılı’na özel hazırlanmış logo bile bu sorunun cevabını fazlasıyla vermekte: devlet himayesinde “huzurlu” aileler. Anne baba ve üç çocuk.9 Devletin aile içindeki temsili, patriyarkadan aldığı güçten paye verdikleri ise elbette erkekler, evin “reisleri”…

Bir yanıyla bu politik tercih çok anlaşılır. Patriyarkal kapitalist düzenin en küçük birimi olan aile kurumu, hepimizin malumu olduğu üzere düzenin devamını sağlayan en temel unsur. Ailenin çözülmesi, sistemin dinamitlenmesi anlamını taşıyor. Öte yandan bu düzenin sürdürücüsü olan AKP, son yerel seçimlerden kendi tarihindeki en kötü sonuçlarla çıktı ve toplumsal meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Dolayısıyla iktidarının ömrünü uzatmak için her ne pahasına olursa olsun elinden geleni yapıyor, yapacak.

Peki ya biz ne yapacağız? Bu soru bu yazının kapsamını aşıyor olsa da ufak bir giriş yapmak mümkün. AKP’nin aile odaklı politikaları yeni değil evet, AKP öncesi iktidarlar da patriyarkayı çeşitli biçimlerde giyindiler ve “aile” en temel araçlarından biriydi. Fakat yine de son saldırı dalgasının rejimin ihtiyaçları ve olanakları ile bağı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bütün bu eylem planlarının, şaşaalı projelerin hızı ve gücü rejimin niteliğini ve aynı zamanda mücadele alanımızı işaret ediyor olabilir mi? Bugün kadın mücadelesi/feminist mücadele, bizzat bu kadın ve lgbti+ düşmanı politikalardan dayanak alan rejimin kendisine dönük bir mücadeleyi de içermek durumunda. Bununla sınırlı kalmadığı/kalmayacağı ve zaten kalmaması gerektiği ise hareketin mücadele birikiminde apaçık. Feminist harekette/kadın hareketinde bugüne dair değerlendirmeler ve dolayısıyla mücadele yol ve yöntemleri kimi farklılıklar gösterse de değişmeyecek olan gerçek, bizi bir arada tutan bir zamk gibi hep orada: Köklü bir toplumsal dönüşümü odağımıza koyarak, acil taleplerimiz etrafında kadınların fiili mücadelesini örmek; birbirimize ve mücadelemize güvenmek dışında hiçbir seçeneğimiz yok.

  1. Konu ile ilgili geçmişe dönük bir inceleme için Feride Eralp’in Çatlak Zemin’deki yazısına ve bu yazının referansı olan AKP Karnesi’ne bakılabilir: https://catlakzemin.com/secimlerin-esiginde-16-yilin-ozeti-ve-kadinlara-gelecek-vaadi-ailen-kadar-varsin/#_ftnref1 ↩︎
  2. https://akparti.org.tr/kadinkollari/ana-slider-haberleri/kamuda-istihdam-edilen-personelin-yuzde-49-u-kadin-%C4%B1ste-diyoruz-ya-zaman-zaman-kadin-devrimi-diye-%C4%B1ste-o-devrimlerden-biri-19-01-2025-23-44-51/ ↩︎
  3. https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2024/11/Issizlik-ve-Istihdamin-Gorunumu-2024-3.-Ceyrek-.pdf ↩︎
  4. https://www.akparti.org.tr/ana-slider-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-aile-yili-tanitim-programi-nda-konustu-13-01-2025-16-59-36/ ↩︎
  5. https://gazeteoksijen.com/turkiye/nufus-politikalari-kurulundan-cikan-kararlar-genc-ciftlere-maddi-destek-calisan-ebeveyne-ucretsiz-kres-232461 ↩︎
  6. https://www.aile.gov.tr/haberler/aile-ve-sosyal-hizmetler-bakanimiz-goktaskadina-yonelik-siddetle-mucadele-koordinasyon-kurulu-18-toplantisina-baskanlik-etti/ ↩︎
  7. https://www.evrensel.net/haber/535232/aile-ve-sosyal-hizmetler-bakanligi-butcesi-komisyonda-bir-yilda-bir-tane-bile-siginmaevi-acmadi ↩︎
  8. https://imzamiatarim.com/ ↩︎
  9. https://www.aile.gov.tr/haberler/aile-yilina-ozel-devlet-himayesinde-huzurlu-aileleri-temsil-eden-logo-tasarlandi/ ↩︎