Fransa’da yeni bir Halk Cephesi

6-9 Haziran tarihleri arasında yapılan Avrupa Parlementosu seçimlerinden sonra aşırı sağın bütün Avrupa genelinde yükselişe geçtiğine yönelik birçok yazı yazıldı, tartışma yürütüldü ve bunlar bir süre daha siyasetin ana gündemlerinden birisi olacak gibi görünüyor. En dikkat çekici gelişmelerden birisi de Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron’un, Ulusal Birlik’in (RN) yüzde 32 ile birinci gelmesi sonucunda “aşırı sağın yükselişi tehlikesine karşı” parlementoyu feshedip hızlıca genel seçimlere gidileceğini ilan etmesi oldu. 

Bu yazıda Macron’un amacını ya da Fransız burjuvazisinin bu merkez sağ hükümetten ne beklediğini ele almak yerine; daha kafa karıştırıcı bir alan olan Fransız soluna değineceğiz. Sosyalist Parti, Fransız Komünist Partisi, Boyun Eğmeyen Fransa, Yeşiller, Yeni Antikapitalist Parti ve başka birçok sol grubun tıpkı 2022 seçimlerinde kurmuş oldukları seçim ittifakı olan NUPES  gibi önümüzdeki günlerde gerçekleşecek seçimler için bir “Yeni Halk Cephesi” kurduğu görünüyor. Bu örgütlere ek olarak da Fransa’nın en büyük sendikal konfederasyonlarından birisi olan Genel Emek Konfederasyonu (CGT) da bu ittifakı dışarıdan destekliyor. Peki bu Halk Cephesi bahsedildiği gibi aşırı sağcı yükselişi engelleyecek bir programa sahip olacak mı? Bizce cevap basit: Hayır!

Fransız işçi sınıfı örgütlerinin programları ne olursa olsun yan yana gelmesi ve sınıfın taleplerini dillendirme iddiası her şeye rağmen işçi sınıfının birliğini sağlama hedefi açısından olumlu, fakat bu olumlu durum Sosyalist Parti ve Yeşiller gibi burjuva partilerin de bu ittifakın içerisindeki varlığı ile son derece olumsuz bir hâl alıyor. Marx’ın da ifade ettiği gibi “Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder.” Fransa’nın tarihinde Halk Cephesi (Front Populaire) 1936-1938 yılları arasında faşizm tehlikesine karşı bürokratik işçi önderliklerinin sözde “ilerici” olarak anılan burjuvazinin bir kesimi ile ittifakına dayanıyordu. Mücadeleci Fransız işçilerinin taleplerine sırt çevirerek polis baskısıyla fabrikalardaki seferberlikleri sönümlendirmek için her türlü antidemokratik yola başvuran ve bunlarla da yetinmeyip Fransız sömürgeciliğini bütün sömürgelerde tutarlı bir şekilde sürdüren bu Cephe nihayetinde çökmüş ve kendi emek düşmanı politikalarını sürdüren, Fransız sömürgeciliğini kesintisiz bir şekilde savunan yeni hükümetlere yol vermişti. Halk Cepheleri sadece 1936-38 Fransa’sında değil, iç savaş İspanya’sında ve ilerleyen yıllarda da birçok ülkede boy göstermiş ve o ülkeler başta olmak üzere genel olarak işçi sınıfının sınıf bağımsızlığı temelinde yükselmesi gereken önderliğini inşa etmekte gecikmelere, hatta yıkımlara sebebiyet vermiş; burjuvazinin önderlik krizini aşması için patronlar sınıfına geçici çözümler sunmuştu.

Yeni Halk Cephesi’nin programı

Yeni Halk Cephesi’nin uzlaşma üzerine hızlıca açıkladıkları programa göre Cephe’nin en önemli ekonomik vaatlerinin asgari ücretin net 1600 avroya çıkarılması, Macron hükümetinin gerçekleştirmiş olduğu emeklilik yaşını 60’tan 64’e çıkaran emeklilik reformunun iptali, beslenme ve enerji gibi temel ihtiyaçların fiyatlarının dondurulması ve süper kârların vergilendirilmesi olduğu söylenebilir. Ek olaraksa barınma hakkı ile kamu hizmetlerinin geri getirilmesine değinilmiş.

Lakin bir ailenin yoksulluk sınırının 2000 avroyu aştığı Fransa’da 1600 avroluk asgari ücret ancak bir sefalet ücreti olarak kabul edilebilir. Bir diğer dikkat çekici eksik ise programın tek bir kez bile kamulaştırma önlemlerinden bahsetmemesidir. “Halk”ın yararına olduğu iddia edilen bu program Fransız tekellerinin hiçbirisini kamulaştırmak, yani onları gerçek üreticileri olan işçilere vermek istemiyor, onları sadece makul düzeylerde kâr elde etmesini sağlayarak dizginlemek istiyor. 

Programda en geniş biçimde alan konu ise ekoloji politikaları. Bütün sanayinin yeniden ele alınarak yeşil bir forma büründürülmesinden tutun da birtakım iklim anlaşmalarının uygulanmasına kadar geniş bir bölümü kapsayan bu bölümlerde ise yine kilit bir eksik mevcut: Kamulaştırma. Bir enerji ülkesi olan Fransa’nın enerji tekellerini kamulaştırmadan yeşil bir dönüşüme gidebilmesi tek kelimeyle olanaksız.

Programın en belirsiz kısımlarından olan “6. Cumhuriyet’e Doğru” başlığı ise imlediğinin aksine Fransız burjuva demokrasisi rejiminin dışına çıkmayı asla konu edinmiyor. İşçi sınıfı bu cumhuriyetin içerisinde nerede konumlanacak, bu da büyük bir  muamma.  “Kurumların üzerindeki monarşik başkanlık etkisini” ortadan kaldırmayı hedef olarak öne süren program Macron’un emeklilik reformunu parlementodan direkt geçirmek için kullandığı anayasa maddesi olan 49.3’ü de kaldırmayı ve parlamentoyu canlandırmayı vaat ediyor. Fransız işçi sınıfının Fransız mali ve sınai sermayesinin rejimi diyebileceğimiz 5. Cumhuriyet’ten çıkış için bir işçi cumhuriyetine ihtiyacı var. Fakat Cephe’nin programı emekçileri bu burjuva diktatörlüğünden çıkaracak hiçbir seferber edici talep sunmadığı gibi, Fransız kapitalizminden kopuşu dahi vaat etmiyor.

Son olaraksa Filistin sorununda programın sahiplendiği tutuma değinmek gerek. Program 7 Ekim El Aksa Ayaklanması’nın kınanması şartıyla Filistin Devleti’nin tanınması gerektiğini ifade ediyor ve Netanyahu hükümetine yaptırımlar uygulanmasını, İsrail’e silah satışının yasaklanmasını vaat ediyor. Bu ikircikli tutumun dünya işçi sınıfı ve ezilen halklar lehine hiçbir faydası bulunmuyor. Öncelikle işgal altındaki Filistin’in özgürlük hareketi olan Filistin direniş örgütleri ile bir Nazi devleti olan İsrail arasındaki kategorik ayrımı reddediyor ve onları eşitliyor. Bu tutum tıpkı bir grev kırıcılığını andırıyor. Bir grev esnasında dışarıdan patronları ve grevci işçileri eşitleyen her tutuma karşı olunması gerektiği gibi sömürgecilere karşı gerçekleşen bir ulusal ayaklanma esnasında da koşulsuz bir şekilde bu ayaklanmaya destek verilmesi gereklidir, enternasyonalist olmak bunu gerektirir.

Barıştan yana bir dış politika öneren metinde NATO’dan çıkılmasının önerilmemesi ise başka bir gülünçlük! ABD ve Avrupa emperyalizmlerinin askerî kolu olan NATO’dan çıkılmadan ve onun yok edilmesi hedefe konmadan ne Avrupa’da ne de Ortadoğu’da barıştan bahsetmek büyük bir oksimoron. Tıpkı diğer başlıklarda olduğu gibi emperyalist politikalardan net bir kopuş sunmayan bu program işçi sınıfının kurtuluşa giden yürüyüşünde ancak bir köstek olabilir.

Bazı temel ölçütlerimiz

Bir siyasi ittifakı değerlendirirken bizim için en önemli ölçüt onun sınıf karakteri ve programıdır elbette. “Halk Cephesi”ni oluşturan bileşenler bugüne kadar Fransız işçi sınıfını defalarca kez yarı yolda bırakmış, bizzat bastırılmasında görev almış, grevlerini kırmak için şiddete başvurmuş ve hatta sömürge topraklardaki özgürlük mücadelelerini kökünden kazımak için çıkarılan savaşlara destek vermiş partilerdir. Özellikle Boyun Eğmeyen Fransa’nın lideri Jean Luc Melenchon’un Yeni Kaledonya’nın bağımsızlık hareketine karşı karışık sinyaller veriyor oluşuna, bağımsızlık hareketinin bugün tekrar sokaklarda olduğu esnada değinmek iyi olacaktır. FKP ise 1954’te patlak veren Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda Cezayir ulusal hareketinin yanında koşulsuzca durmak ve desteklemek yerine Fransız kapitalizminin yanında saf tutmuş ve antiemperyalist bir kalkışmanın bastırılmasında Fransız sermayedarlarına “yoldaşlık” etmişti. Keza Sosyalist Partili cumhurbaşkanı François Mitterand da 1980’lerde Fransız devletinin başat politikası olan sömürgeciliği sürdürmüştü. Bugün Cumhurbaşkanı olan Macron’un ise bir burjuva partisi olan Sosyalist Parti’den koparak kendi partisini inşa edip Fransız bankalarının hizmetkarı olduğunu da hatırlatmak gerek.

Daha önceki Halk Cephesi deneyimlerinde de gördüğümüz gibi Halk Cepheci politikalar burjuva devlet aygıtı ile hiçbir çatışmaya girmeye niyet etmiyor hatta onun bazı krizlerini işçi sınıfından gelecek devrimci saldırılara karşı minimum hasarla atlatması için ona önayak oluyor.

Bizse Fransız işçi sınıfının kurtuluşunun kendi sürekli seferberliklerine dayanacağını, kendi sınıf bağımsızlığı ve enternasyonalist önderliğini inşa ederek Fransız kapitalist rejiminden çıkabileceğini ifade ediyoruz. Bu işçi önderliği asla Halk Cepheci, yani sınıf işbirlikçi politikalara yedeklenmemeli ve halk cephelerine dahil olmamalıdır. Fransız emekçilerinin tıpkı diğer ülkelerdeki sınıf kardeşleri gibi gerçek düşmanını iyi bilmesi gerekiyor: Patron sınıfı.

Önderlik krizinin vücut bulduğu bir ülke: Önderliği olmayan seferberlikler önderliğini arıyor

Fransa, işçi hareketi ve diğer toplumsal hareketlerin oldukça güçlü olduğu bir ülke. Her yeni karşıdevrimci adımda sokakları dolduran Fransız halkı ve göçmenler zaman zaman kazanımlar elde ediyor, zaman zaman ise güven duydukları önderliklerin peşinden yenilgiye gidiyor. Örneğin son emeklilik reformunun yapıldığı aylarda Macron’un antidemokratik 49.3 yasasını kullanarak reformu meclisten oylamasız bir şekilde geçirmesi üzerine CGT başta olmak üzere reformist sendikal önderlikler tabanlarından gelen baskıya karşı koyamadıkları için genel greve gitmişlerdi. Fakat genel grev krizden tek başına bir çıkış sağlayamadı. Çünkü öfkeli kitleler ne kadar kararlı da olsa bu reformist önderlikler kitlelerin seferberliğini süreklileştirecek adımları atmamış aksine grev kararı ve grev ilan edilen günler arasına ciddi zaman farkı koyarak bu seferberliklerin gittikçe sönümlenmesine sebebiyet vermişlerdi.

Peki Yeni Halk Cephesi bu sendikal önderliklerin işbirlikçi tutumunu değiştirmeye çalışacak mı? Elbette hayır. Çünkü bu cephe tam da bu sendikal önderliğin siyasal alanda vücut bulmuş bir formu ve daha önce de olduğu gibi, bu işbirlikçi politikayı devam ettirmekten geri durmayacakları, açıkladıkları program metninden de görünüyor.

Fransız emekçilerinin, göçmenlerin ve sömürgelerin ise yukarıda açıkladıklarımızdan bambaşka bir programa ve mücadele hattına ihtiyacı var. Fransız kapitalizminin devlet aygıtını reforme etmek gibi eskimiş bir fikre sahip olan Halk Cepheci politikalardan dönüşsüz bir kopuş gerçekleştirilmeli ve kapitalist emperyalist Fransız rejiminden derhal kopmayı hedef alan bir hat Fransız emekçilerinin gündelik mücadeleleri ile birleştirilmelidir. Emeklilik reformundan enerji fiyatlarına, enflasyon sorunundan demokratik hakların savunusuna, göçmen haklarından sömürge ülkelerin özgürlüğüne kadar bütün sorunlar Fransız kapitalizminin özüne ilişkindir ve bu sermaye diktatörlüğü doğrudan hedef alınmayarak ortaya atılan reform programları, işçi sınıfını gerçek hedefinden şaşırtmaktan ve devrime olan yürüyüşü ötelemekten başka hiçbir anlam ifade etmez.

Fransız emekçilerini özgürlükleri ve refahları için sürekli bir seferberliğe götürecek bir program öncelikle ücretlerin enflasyon oranında 3 ayda bir artırılması, tekelci enerji şirketlerinin ve sanayinin kamulaştırılması, Fransız Bonapartist rejimine karşı bir işçi-emekçi hükümeti taleplerini içermelidir. İşçi sınıfının sınıf örgütleri olan sendikaları temel almalı ve onların önündeki tüm baskıcı uygulamalara karşı birleşmeyi öngörmelidir. Sendikalardaki işbirlikçi ve reformist bürokrasilere karşı tabandan işçi demokrasisi ilkesiyle örgütlenmiş bir mücadele ile işçi sınıfının önce sendikalarında sonra da bütün ülkede iktidarı ele geçirmesini hedef almalıdır. Göçmenlerin sendikalarda eşit bir şekilde temsil edilebilmesi ve gerçek bir enternasyonalizmin gereği olarak başta Filistin’de olmak üzere dünyadaki bütün sömürge karşıtı hareketlere koşulsuz bir destek açıklamalı ve işçi hareketi ile sömürgelerdeki özgürlük hareketleri arasında gerçek bağlar kurmayı amaçlamalıdır. NATO ile AB’den derhal ayrılmayı talep etmeli ve karşıdevrimci NATO ve AB ittifaklarının ortadan kaldırılması için bütün gücüyle seferber olmalıdır. Gerçek bir sosyalist ve antiemperyalist program, saydığımız bu ilkeleri ve talepleri gerektirir.

Referanslar

1.) Yeni Halk Cephesi’nin programı: Le-programme-du-Nouveau-Front-Populaire-date-du-14-juin-2024.pdf (humanite.fr)

2.) Halk-Cepheleri.pdf (trockist.net)

3.) Nahuel Moreno-Günümüz Programı, EK-1 Halk Cephesi Hükümetleri Karşısında Oportünizm ve Troçkizm syf 225-230