İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in 30 yılı

1995 yılı Nisan ayında, Barselona’da, Nahuel Moreno tarafından kurulan akımın devamı niteliğindeki Uluslararası Devrimci Akım (CIR) ile diğer enternasyonalist önderler ve militanların oluşturduğu Uluslararası Daimi Bağlantı Komitesi’nin (CEPI) çağrısıyla Uluslararası Açık Konferans düzenlendi.

Konferans, yeni bir uluslararası örgütün kurulmasına karar verdi: Böylece İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE/UIT-CI) doğdu. Konferans, devrimci seferberlikler yoluyla Stalinist diktatörlüklerin yıkılışını sahiplenen ve bunun büyük mücadelelerin yaşandığı bir döneme girdiğimizi gösteren “Siyasal Temeller” metnini onayladı. Bu metin, yeni kurulan devletlerin sınıfsal karakterine ilişkin tanımlamayı ise açık bırakıyordu. Ancak 2008 yılında Venezuela’nın Aragua kentinde gerçekleştirilen kongrede, eski SSCB, Çin ve Doğu Avrupa’da kapitalizmin yeniden tesis edildiğini tespit eden siyasi karar onaylandı. Daha sonraki yıllarda aynı yönde Küba ve Vietnam için de ilerleme kaydedildi ve hem Çin’in hem de Rusya’nın emperyalist ülkeler olduğu tanımı yapıldı. Bu konferans, devrimci önderlik krizinin aşılması mücadelesinde, demokratik merkeziyetçilik ilkesine sahip bir enternasyonalin ve partilerin inşası görevini teyit etti.

İUB-DE için iki sınama: Latin Amerika devrimi ve Arap baharı 

21. yüzyılın başında, İUB-DE büyük bir küresel sınamayla karşılaştı: Latin Amerika’daki muazzam kitle seferberlikleri ve yeni sınıf uzlaşmacısı hükümetlerin (Lula, Evo Morales, Kirchner) ortaya çıkışı karşısında ilkesel ve tutarlı bir şekilde politik müdahalede bulunmak. Özellikle de Fidel Castro ve Küba’nın desteğiyle “21. Yüzyıl Sosyalizmi”ni ilan eden Hugo Chávez hükümeti milyonlarca politik aktivist, mücadeleci militan nezdinde yanlış bir sempati yarattı. Bu hükümet, sahte bir sosyalizm söylemiyle, yükselen kitle hareketini engellemeyi ve onu kapitalizmin çerçevesi içinde sınırlamayı amaçlıyordu.

Venezuela’da akımımızın önderleri Orlando Chirino, José Bodas ve Miguel Ángel Hernández ilkeli bir politikayla hareket ettiler. 2002-2003 yıllarında ABD yanlısı darbeyi yenilgiye uğratmak için mücadelenin ön saflarında yer aldılar. Aynı zamanda, işçi sınıfının siyasal bağımsızlığını savunarak yeni mücadeleci işçi örgütlerinin inşasına öncülük ettiler. Akımımız, bu süreçte Troçkizm saflarındaki oportünizme ve sekterliğe karşı mücadele etti. Alan Woods liderliğindeki Militan akımı (IMT), Marea Socialista (Sosyalist Dalga, Arjantin’deki MST ve Brezilya’daki MES-PSOL ile bağlantılıydı) ve Mandelistlerin yönettiği Fransa’daki NPA (Yeni Antikapitalist Parti) gibi Troçkist kesimler, Chavez hükümetine siyasi destek çağrısında bulundular. Hatta destek vermenin ötesine geçerek iktidar partisi PSUV’e (Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi) katıldılar.

Troçkizmin diğer bazı akımları ise sekter bir tutum benimsedi; Brezilya’daki PSTU (Birleşik Sosyalist İşçi Partisi) ve uluslararası akımı LIT-CI, PTS’nin (Sosyalist Emekçilerin Partisi, Arjantin) Troçkist Fraksiyonu ve Arjantin’deki PO (İşçi Partisi) gibi akımlar, tüm politikalarını Chávez hükümetini kapitalist olarak teşhir etmeye indirgediler ve Chávez ile Chavizm’e umut bağlayan mücadeleci öncüyle diyalog kurmaktan kaçındılar. Ne var ki, PO ve PTS, Chávez’in Mart 2013’teki ölümünden sonra Chavizm’in siyasal çöküşü derinleştikçe şaşırtıcı bir dönüş yaparak sekterlikten, Maduro iktidardayken Chavizm’e önemli siyasi tavizler vermeye yöneldiler. 

İUB-DE ise açık bir sınıf bağımsızlığı politikası geliştirdi. Ne Chávez hükümetini destekledik ne de onun içinde yer aldık. Troçkizmin halk cepheci hükümetler karşısındaki  “teşhir ve talep” politikasını uyguladık. Bu doğrultuda, Orlando Chirino, 2012’deki başkanlık seçimlerinde, bizzat Chávez’e karşı, tek tutarlı, bağımsız, işçi ve sosyalist aday olarak yarıştı.

2011 yılında başka büyük bir devrim süreci İUB-DE için bir diğer büyük sınama oldu. Tunus’tan başlayarak Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinde, 30 yılı aşkın süredir iktidarda olan diktatörlüklere karşı büyük kitle seferberlikleriyle devrimler patlak verdi. Tunus’ta Bin Alinin, ardından Mısır’da Mübarek’in ve Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi, bu seferberliklerin ilk devrimci zaferleriydi. Suriye’de ise devrimci ayaklanma Mart ayında başladı, yıllarca sürdü ve ancak 2017’de, Beşar Esad diktatörlüğü tarafından, Rusya’nın hava bombardımanlarının desteğiyle, bilinen adıyla Halep katliamı veya “21. Yüzyılın Guernica’sı” ile bastırıldı. Fakat süreç 2024’te yeniden canlandı ve diktatörlük nihayet yıkıldı.

Bu mücadele süreçlerinin ortaya koyduğu zorlukların bilincinde olan İUB-DE, Suriye solunun önde gelen şahsiyetleri ve örgütleriyle birlikte, 2015 yılı Temmuz ayında İstanbul’da “Suriye Devrimiyle Uluslararası Dayanışma Konferansı”nı örgütledi. Bu önemli etkinlik, Esad diktatörlüğüne karşı burjuva muhalefeti Suriye Ulusal Konseyi’nden (SUK/SNC), emperyalizmden, gerici İslamcı milislerden ve IŞİD’den örgütsel ve siyasi olarak bağımsız bir tutumla mücadele edenlerin birliğine katkı sundu.

Devrimcilerin birliği: İUB-DE’nin asli özelliği

Bu büyük mücadele süreçleri ve özellikle Castro-Chavizm karşısında benimsenen ilkesel ve bağımsız tutum, neoreformist önderliklerle yüzleşme ve Arap devrimine ve Filistin davasına verilen destek, devrimcilerin birliği doğrultusunda ilerlemeler sağladı. Bu bağlamda İspanya devletinden Enternasyonalist Mücadele (LI), Türkiye’den İşçi Demokrasisi Partisi (İDP) ve bugün MAS (Sosyalizme Doğru Hareket) adını alan Meksika’daki POS’tan yoldaşlar İUB-DE’ye katıldı. Daha önce de Şili’den Sosyalist İşçi Hareketi (MST) bu birliğe katılmıştı. 2014 yılı Temmuz ayında Buenos Aires’te gerçekleşen Birleşme Kongresi’nde Latin Amerika, Avrupa, ABD ve Avustralya’dan toplam 14 ülke temsil edildi. Konuşmalar ve tartışmalar farklı dillerde yapıldı: Türkçe, İngilizce, Almanca, Portekizce ve İspanyolca. Böylece, dünya çapındaki mücadelelere destek sunmak ve devrimcilerin birliğini daha fazla güçlendirmek hedefiyle, güçlenmiş yeni bir İUB-DE ortaya çıktı.

O tarihten bu yana İUB-DE, yeni mücadele süreçlerine müdahale etmeye ve ortaya çıkan yeni sosyal ve siyasal olgular üzerine siyasi değerlendirmeler yapmaya devam etti. Böylece, sosyalist feministler bir perspektifle, 2015’ten beri büyüyen ve dördüncü dalga olarak bilinen ve önemli kazanımlar elde eden kadınların ve lgbti+’ların isyanının bir parçası haline geldi. Ayrıca, kapitalist çevre tahribatına karşı uluslararası hareket içinde de aktif olmaya başladı.  2020’deki 7. Dünya Kongresi’nde bu konuya ilişkin “Bizi Tehdit Eden Felaket ve Bununla Nasıl Mücadele Edileceği” başlıklı metin onaylandı. Arjantin’de ise Sosyalist Sol (IS, Izquierda Socialista) devrimci sosyalist bir programla siyasi ve sendikal düzeyde alternatif bir önderliğin inşasına ve aynı zamanda Troçkist solun birliği için dünyaya yayılması gereken bir örnek olarak FIT-U’nun (Sol Cephe’nin) güçlendirilmesine öncülük ediyor.

Putin ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ilişkin olarak, İUB-DE oybirliğiyle Ukrayna halkının silahlı direnişini destekledi. Bu destek elbette Zelensky’ye siyasi destek vermeden ve “NATO’ya Hayır” diyerek gerçekleştirildi.

Aralık 2023’te düzenlenen 8. Kongre’de, “tarihin en ağır küresel kapitalist krizi” içinde bulunduğumuzu tanımlayan metin kabul edildi. Bu kongrede, Portekiz’den Birleşen İşçiler (TU, Trabalhadores Unidos), İtalya’dan MLMR (Devrimci Marksist Birlik Hareketi) ve Dominik Cumhuriyeti’nden MST’nin (Sosyalist İşçi Hareketi) tam üye olarak katılımlarıyla, İUB-DE’nin inşasında yeni bir ilerleme kaydedildi. Bu kongreye davetli olarak Kolombiya’dan UNIR (Devrimci Sol Birlik) ise 2024’te İUB-DE saflarına katıldı.

İUB-DE’nin kuruluşundan otuz yıl sonra, kendinden menkul ve sekter tutumlara karşı mücadele ederek devrimcilerin birliğini ilerletmeye devam ediyoruz. Lev Troçki’nin 1938’de kurduğu Dördüncü Enternasyonal’in inşasını tamamlamış olmaktan henüz uzağız. Ancak atılan adımlar ve kaydedilen ilerlemeler, devrimci önderlik krizini aşmaya yönelik stratejik hedefe ulaşmanın yolunu göstermektedir.