Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden iki yıl sonra: Zalimlere karşı halkların yanında olmak

Rusya’nın 24 Şubat 2022’de başlayan Ukrayna işgalinin üzerinden neredeyse iki buçuk yıl geçti. Putin birkaç hafta içinde başkent Kiev’i ele geçireceğini ve işgali zafere ulaştıracağını hesaplıyordu. Rus liderliğinin bu kararı Ukrayna ya da NATO’nun oluşturduğu herhangi bir askeri tehdide yanıt değil, Putin’in var olmaması gerektiğine inandığı bir ülkeye boyun eğdirme girişimiydi. Putin bu saldırıyı, halkların kendi kaderini tayin hakkı konusunda Lenin’i eleştiren ve Stalin ile Büyük Rus şovenizmini yeniden ele alan sömürgeci bir söylemle meşrulaştırdı. Fakat Ukrayna halkı, Rusya’nın planladığı yıldırım işgaline kitlesel bir halk tepkisiyle karşılık verdi.  

İşte bu direniş sayesinde Putin’in başlattığı işgal zafer kazanamadı ve üçüncü yılına yaklaşmakta. Bu saldırganlığın kurbanı Ukrayna halkı oldu. 10 binden fazla sivil öldürüldü ve 18 bin 500’den fazlası yaralandı. 6.3 milyon kişi yurtdışına sığındı ve 3.7 milyon kişi ülke içinde yerinden edildi. Savaş sırasında yüz binlerce sağlık, barınma, eğitim ve spor tesisi tahrip edildi. Ülkenin tamamı korkunç bir yıkıma maruz kaldı. Ukrayna ekonomisine 300 milyar doların üzerinde bir hasara mâl olduğu tahmin edilen bu işgal bitse dahi sonuçları Ukraynalıların yaşamını yıllarca etkileyecek.

Rusya’nın işgal kararı, ne Rus halkının ne de Rus ekonomisinin hazır olduğu bir durumdu. Uzun yıllardır ekonomisi darboğazda olan Rusya’da her geçen gün yaşam şartları emekçi Rus halkı için zorlaşmaktaydı. Putin kendi bekasını sürdürebilmek ve diktatöryel rejimini güçlendirmek amacıyla bu savaşa tutundu ve savaşın akıbeti de kendisi açısından varlık yokluk mücadelesine dönüştü. Tam da bu nedenle savaşın kendisi Rus halkını baskı ve korku iklimi ile susturmanın aracı haline geldi.  OVD Info’ya göre savaş başladığından bu yana 1.980 kişi savaşa karşı çıktıkları için tutuklandı ve bunların 825’i cezai suçlamayla karşı karşıya; en az yarım milyon kişi ahlaki ve siyasi nedenlerle ya da zorunlu askerlik hizmetinden kaçmak için ülkeyi terk etti. Navalni cinayeti, Yevgeny Prigozhin’in ortadan kaldırılmasına yol açan Wagner paralı asker grubuyla yaşanan kriz de Putin’e karşı gelenlerin akıbetini gösteren örnekler ve savaşın uzamasıyla rejim içindeki kriz giderek derinleşiyor. 

İşgal başladığından bu yana, başta Stalinist hareketler olmak üzere dünya solunun önemli bir kısmı Putin’in ilerici olduğunu ya da ABD emperyalizmine karşı savaşmakta olduğunu iddia ederek Ukrayna halkına destek vermeyi reddetti. AncakPutin NATO’yu zayıflatmak bir yana, ona yeni bir hayat verdi. Oysa solun bu kafa karışıklığı yeni değil; “emperyalizme karşı mücadele” adı altında, Rusya ve İran’ın yardımıyla halkını katleden Suriye diktatörü Beşar Esad rejimini ehvenişer gören, İran’da Ayetullah rejimine karşı yürütülen Kadın Yaşam Özgürlüğü hareketini, dünyayı korkunç bir karşıt kamplar mantığıyla okuyarak, ikircikli bir şekilde destekleyen bu söylem; ezilen halkları zulme terk etmekten başka bir anlama gelmiyor. 

Gelinen noktada, Ukrayna’nın geçtiğimiz sene bahar ayında başlattığı karşı atak hedeflerine pek ulaşmış değil. Rusya’nın saldırılarına karşı beklenenden çok daha fazla bir şekilde cevap vermeyi başaran Ukrayna, işgal edilen topraklarını geri almakta zorlanıyor. Mevcut tabloda her iki taraf da Dinyeper Nehri’ne sıkışmış görünüyor. 2024’ün başından bu yana, sivil altyapıya yönelik bombardıman sadece cephe gerisinde değil, tüm ülkede yoğunlaştı ve Rusya’nın halkı yıldırma stratejisi devam ediyor. Ukrayna’daki askeri durum endişe verici ve ciddi iç gerilimlere neden oluyor. Zelenski hükümetinin patronların ve oligarşinin çıkarlarını korumak için uygulamaya koyduğu ve sendikaların karşı çıktığı işçi karşıtı önlemler de direnişe yardımcı olmuyor. Zelenski’nin sağlık ve eğitim gibi temel kamu hizmetlerinin ve diğer önemli işletmelerin özelleştirilmesini içeren kapitalist projesi direnen emekçi halkın hayatını daha da zorlaştırıyor.

Zelenski savunma politikasını emperyalistlere emanet etmekte. ABD’ye, Avrupa Birliği’ne siyasi bağımlılık ve Netanyahu ya da Milei gibi aşırı sağın en gerici kesimlerine verilen destek, Ukrayna halkının mücadelesine karşıdır. Ukrayna halkını Putin’in pençelerinden kurtaracak olan emperyalizm değildir. Ve bu kamplar, ilk anda Ukrayna’ya askeri yardımda bulunmadılar ve Zelenski’ye topraklarının bir kısmından vazgeçeceği bir müzakere başlatması için baskı yaptılar. Çünkü Amerikan ve Avrupa emperyalizminin politikası Ukrayna’nın büyük zaferini ve aynı zamanda Putin ve Rusya’nın büyük yenilgisini önlemektir. Putin ile anlaşmaya varmanın zamanının geldiğini ya da İsrail ve Filistin gibi başka bir çatışmanın kendi çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünürlerse, her an Ukrayna halkına sırtını döneceklerdir. 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasının hemen ardından, Mart 2022’de Troçkist’in 4. Özel Sayısını tümüyle bu konuya ayırmış ve orada bu emperyalist saldırı karşısında devrimci Marksistlerin tutumunu şu sloganlarda özetlenebilecek biçimde açıklamıştık: “Ukrayna halkıyla uluslararası dayanışmayı sürdürmeliyiz. İşgale, bombardımana hayır! Rus birlikleri Ukrayna’dan dışarı! Hükümetler Rusya ile ilişkilerini kessin! Ukrayna halkının direnişi zafer kazanmalı! İster Rusya’dan ister NATO, ABD veya AB’den gelsin, Ukrayna’daki tüm emperyalist müdahalelere hayır!”

Ve tabii enternasyonalist devrimciler olarak İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) çatısı altında hem Ukrayna emekçi halkıyla dayanışma kampanyasına katılmış hem de bizzat Ukraynalı ilerici ve devrimci güçlerle temaslarımızı sıkılaştırmıştık. Bugün Ukrayna halkı için durum daha da kötüleşirken, direnişin ihtiyaçları ve savunusu ilk günkü yakıcılığını koruyor. 

Ukraynalı işçileri ve halkları, baskıya ve askeri saldırganlığa karşı savunuyoruz. Gerici rejimlere karşı ayaklanan halkların yanındayız. Tıpkı Filistin’in, molla rejimine karşı mücadele eden İranlı kadınların ya da Suriye’deki cani rejime karşı ayaklanan halkların yanında olduğumuz gibi. Bu hiçbir zaman bir burjuva hükümeti olan Zelenski’yi ve emperyalizmin en büyük askeri örgütü olan NATO’yu desteklediğimiz anlamına gelmiyor. Yani Ukrayna’nın Rusya’ya karşı direnişini de önderliğinden bağımsız bir şekilde, yani Zelenski ve NATO’ya politik olarak destek vermeksizin askeri olarak destekliyoruz. Ve bütün dünya solunu Ukraynalı emekçilerle, sendikalarla, işçi örgütleri ile dayanışmaya davet ediyoruz.