Abraham Leon: Troçkist, Yahudi, anti-Siyonist, şehit

Abraham Wejnstok, 1918’de Polonya’nın başkenti Varşova’da dünyaya geldi. Daha sonra Abraham Leon ismini aldı. Leon genç bir Yahudiyken siyasal olarak Siyonist akımların etkisi altındayken Troçkizme kazanıldı. II. Dünya Savaşı’nın öncesinde ve savaş sırasında, oldukça zorlu ve ölümcül şartlar altında Belçika Troçkizminin ve partisinin yeniden kurulmasını sağladı, Yahudi işçi sınıfı içinde anti-Siyonist bir mücadele verdi ve Nazi işgaline karşı savaştı. Naziler tarafından 1944’te  Auschwitz Toplama Kampı’nda öldürüldü.

Leon’un ebeveynleri, kendi tarifiyle “resmî küçük burjuva Siyonizmin” takipçileri olarak, Leon henüz çocuk yaştayken, Siyonist idealleri hayata geçirebilmek için Filistin’e taşındılar. Ancak bu idealleri kovalayan birçok Yahudi aile gibi bu projeden hızla vazgeçtiler ve 1926’da Belçika’ya geçtiler.

Leon burada Hashomer Hatzair (Genç Muhafız) isimli emek merkezli, solcu bir Siyonist gençlik hareketine katıldı (Hashomer ismini kullanan Siyonist paramiliter çeteyle karıştırılmamalı). Leon 1936’da, Devrimci Sosyalist Parti’nin önderi olan Troçkist Walter Dauge’ın, o sırada oldukça militan mücadeleler vermekte olan Belçikalı maden işçilerine yaptığı bir konuşmayı dinledi ve Troçkizme kazanıldı.

1939’da imzalanan Hitler-Stalin Anlaşması Walter Dauge’ı, Belçikalı Troçkistleri ve Belçika Komünist Partisi’ni derin bir demoralizasyona sürükledi. Leon, belki de yeri doldurulamaz olan tarihsel rolünü burada oynadı: Belçika devrimci Marksizmini yeniden örgütlemeye, genç kadroları politik-teorik olarak eğitmeye, bir parti iskeletini oluşturmaya girişti.

20 Ağustos 1940’ta, Dördüncü Enternasyonal hareketinin önderi Lev Troçki’nin, Stalinist bir ajan tarafından, arkasından saldırıya uğrayarak suikaste uğradığı haberleri Belçika’ya ulaştığında, Abraham Leon, Belçika Troçkizminin ilk yasadışı broşürünü kaleme almaya başladı. Hızlıca, partinin Brüksel’de bulunan birtakım eski bölge önderleriyle iletişime geçti. Ernest Mandel’in deyişiyle “İlk önderlik şekillenmeye başladı. Yasadışı Troçkist örgüt, manevi babasının ölümünün ertesi günü doğdu.”

Bu sırada Leon, Avrupa Troçkizminin bir başka devasa figürü olan Martin Monath ile aynı evi paylaşıyordu. Monath, Leon’un yönlendirmesiyle, Wehrmacht’ın (Nazi Almanyası’nın kara kuvvetleri ve başlıca askerî gücü) Fransa’daki işgalci birlikleri arasında devrimci bir faaliyet örme görevini üstlenmişti.

Martin Monath (hareketteki ismiyle Paul Widelin veya Viktor) Alman bir Yahudi’ydi. Leon gibi, o da gençliğinde sosyalist-Siyonist örgüt Hashomer Hatzair’in bir üyesiydi ve daha sonra anti-Siyonizme ve Troçkizme kazanılmıştı. Monath, Dördüncü Enternasyonal Geçici Avrupa Sekreterliği’nin bir üyesi olarak “Alman faaliyetlerinden” sorumluydu. 1943’te Paris’te, Arbeiter und Soldat (Asker ve İşçi) gazetesini çıkarmaya başladı ve bu gazetenin Nazi ordusu içindeki dağıtımını organize ederek, Alman askerlerinden oluşan devrimci Marksist bir çekirdek inşa etti. Monath, Ağustos 1944’te Nazi polisi Gestapo tarafından yakalandı ve öldürüldü. 

Abraham Leon, Nazi işgali altındaki Belçika’da Troçkist partinin ilk yürütme komitesi kurulduğu andan itibaren siyasi sekreter olarak görev yaptı. Yasadışı Troçkist gazete La Voie de Lénine’in (Lenin’in Yolu) genel yayın yönetmeniydi ve bu gazetedeki birçok önemli makalenin yazarıydı.

Leon aynı zamanda Nazi işgali altındaki Avrupa’da bulunan Dördüncü Enternasyonal partilerinin kendi aralarında ve diğer seksiyonlarla iletişimi ve politik alışverişi sürdürebilmesini sağladı. Bu görev sırasında canını birçok kez tehlikeye attı. 1942’de Belçika ve Fransa partileri arasındaki ilk ortak konferansı organize etti.

Leon, Wehrmacht’ın üzerine asker üniforması geçirilmiş Alman askerleri arasında Troçkist hareketin yürüttüğü devrimci faaliyetin başlıca örgütleyecilerindendi. Yine bu sırada, Belçika’da yasadışı bir şekilde oluşturulmuş olan fabrika komitelerinin yeraltı toplantılarına katıldı ve bu toplantılarda faşizme karşı direnişin organize edilmesine yardımcı oldu. 

Benito Mussoli’nin İtalya’daki faşist rejimi bir proleter seferberlik sonucunda düştüğünde, Leon bunu Şubat 1944’te Dördüncü Enternasyonal Avrupa Konferansı’nı örgütlemek için bir fırsat olarak gördü. Müttefiklerin Avrupa kıtasına asker çıkarttığı haberleri kendisine ulaştığında Leon, nihayet Charleroi’daki evine dönmesinin güvenli olacağı zamanın geldiğine karar verdi ve yeraltından çıktı.

Ancak Nazilerin hedefi, yenilgiye doğru giderlerken dahi, mümkün olduğunca fazla Troçkist kadroyu fiziksel olarak imha etmekti. Leon’un evine döndüğü akşam, Avrupa’da Troçkist hareketin önderleri ölümcül bir Gestapo takibi altında yakalanmaya çalışıldıkları için, Nazi güçleri Leon’un evine baskın düzenlediler ve Leon tutuklandı.

Leon götürüldüğü hapishanede işkence gördü. Ancak hapishanede tutulduğu koşullar altında dahi, dışarıya politik mektuplar ulaştırmayı ve Belçika partisinin kadroları arasındaki iletişimi ve koordinasyonu yeniden kurmayı başardı.

Naziler hiç vakit kaybetmeden Leon’u Auschwitz Toplama Kampı’na gönderdiler; orada Leon, fiziksel olarak sakatlanana kadar işkenceye maruz kaldı. Daha sonra SS tarafından Auschwitz’teki gaz odalarından birine gönderilmek üzere seçildi. 

Abraham Leon, Eylül 1944’te, henüz 26 yaşındayken Naziler tarafından öldürüldü. 26 yaşına gelene dek daha sonra saflarından Ernest Mandel’i çıkartacak olan Belçika Troçkizmini inşa etmiş, Avrupa Troçkizminin kıta çapında örgütlü ve koordine kalmasını sağlamış, Belçika’da ve Nazilerin ordusu içinde çıkartılan devrimci gazetelerin genel yayın yönetmenliğini veya yazarlığını yapmış, Alman ordusu için proleter propaganda faaliyetleri yürütmüş, Belçika’daki yasadışı fabrika komitelerinde parti inşasına girişmiş ve Nazizmin Yahudi Soykırımı’nı gerçekleştirmekte olduğu, bunun yanı sıra Stalinizmin Siyonist projeye siyasal desteğini açıkladığı şartlar altında Troçkist bir Yahudi olarak, Dördüncü Enternasyonal’in anti-Siyonist pozisyonlarının politik ve teorik çerçevesini çizen, tarihsel öneme sahip bir eser kaleme almıştı.

Abraham Leon’un Yahudi Sorunu: Marksist bir Yorumlama adlı eseri, Yahudi halkının sosyoekonomik tarihi, antisemitizmin sınıflı toplumdaki kökenleri, Siyonizmin politik eleştirisi, Marksizmin anti-Siyonist tutumunun teorik açıklamaları başlıklarında, hala tarihsel olarak aşılabilmiş bir metin değildir.

Leon bu eserinde Yahudi ticari topluluklarının tarihsel materyalist bir analizini yapar ve Yahudileri, Marx’ın daha önce kendi Yahudi Sorunu kitapçığında yaptığına yaklaşan bir şekilde, bir “halk-sınıf” olarak tarif eder. Leon, Siyonizmin Yahudi sorununu, yalnızca antisemitizmin sebep olduğu acılarla sınırlı bir şekilde ele almaya çalışan yöntemini yerle bir eder ve tarihsel üretim ilişkilerinin evriminden erken dönem şehirleşmenin etkilerine dek, Yahudi sorununa dair kapsamlı bir açıklama getirir. Yahudi halkının ilkçağlarda yaşadığı büyük refah dönemlerini ortaya koyar, Yahudi ticaret sermayesinin genişleme olanağını bulduğu kapitalizm öncesi dönemleri kaydeder ve ekonomik işlevlerine bağlı olarak Yahudilerin tarihte sık sık krallar ve prensler tarafından korunduklarını aktarır. Bütün bunlar, Siyonizmin vakanivüslerinin resmi tarih yazımlarıyla aşılmaz bir çelişki içerir.

Leon öncelikle Siyonizmin, MS 70’te İkinci Tapınağın yıkılışı sonrasında yaşanan ve Filistin’in işgali için mazeret olarak kullanılan sözde “Yahudilerin sürgünü” yalanını çürütür. “Sürgün” tanımlaması bir uydurmadır zira Roma İmparatorluğu’nda ve dışında gelişen bir diaspora halihazırda mevcuttur. Leon şöyle yazar: “Yahudilerin çoğunluğu Roma eyaleti Judaea’nın dışında yaşıyordu”.

Ve Siyonizmin, son 2000 yıldır Yahudi halkının ancak Filistin topraklarında bir araya gelmesiyle korunabileceğini ve varlığını devam ettirebileceğini iddia etmesine karşın, ilkçağlar boyunca Yahudilerin asimile olmadan nasıl kültürlerini ve değerlerini koruduğu inceleyen Leon, Siyonizmin ideologlarını çıldırtan şu sonuca varır: “Yahudiler dağılmalarına rağmen değil, bu sayede korunmuştur.”

Ticari kapitalizmin ve ulus devletlerin gelişimi, yerel tüccarları doğurur ve bu, Yahudilerin bir halk olarak ekonomide oynadıkları rolü tehlikeye sokmaya başlar. Bu dönemle beraber Yahudilerin ülkelerden kovulması ve krallar ile prenslerin korumasını kaybetmesi başlar. Kapitalizm doğarken Yahudilerin geliştirdiği ekonomik ilişkileri ve ağları kullanır. Ancak onları bir kere kullandıktan sonra, bu araçlardan yerel varlıklı sınıfların yararlanmasını sağlamak için, Yahudileri sosyal bir ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz bırakır. Bu nedenle Leon şöyle yazar: 

“Yahudileri modern kapitalizmin kurucuları olarak görmek (…) yanlış. Yahudiler kesinlikle Avrupa’da mübadele ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır ancak onların özel işlevleri tam olarak modern kapitalizmin başladığı yerde sona ermektedir.”

Leon’un da ortaya koyduğu üzere Yahudilerin sürgünlerini mitolojide aramak saçmalıktır; bu halkın sürgünü ticari kapitalizmin yerel ve ulusal birimlerinin güçlenmesiyle başlar. Avrupa soylularının bankacıları rolüyle Yahudilerin kendi aralarında oluşturduğu ekonomik ekosistem, kapitalizmin olgunlaşmaya başlamasıyla çöker. Lev Troçki bu durumu şöyle tarif eder:

“Yükseliş çağında kapitalizm Yahudi halkını gettonun dışına çıkardı ve ticari genişlemesinde bir araç olarak kullandı. Bugün çürüyen kapitalist toplum, Yahudi halkını tüm gözeneklerinden sıkıştırmanın çabasındadır.” (Lev Troçki, “Imperialist War and the Proletarian World Revolution”, Mayıs 1940)

Leon’un analizleri burada Yahudi sorununun ve Siyonizmin kökenlerine ışık tutar ve bu konuya o dönemde, ondan daha tutarlı bir materyalist açıklama getirmiş kimse yoktur. 

Yahudiler 1290’da, resmî olarak kralın bankacısı oldukları İngiltere’den sürgün edilirler. İspanya’nın Amerika kıtasını keşfetmesiyle başlayan ticari zenginleşme, hemen ardından Yahudilerin bu ülkeden sürgününü getirir. Dolayısıyla Akdeniz tipi olsun, Anglo-Sakson tipi olsun, kapitalizmin gelişmeye başladığı coğrafyalarda, yeni ayrıcalıklı ticari sınıfların ve varlıklı sosyal kastların doğumuyla beraber, Yahudilerin eski ekonomik işlevlerinden mülksüzleştirilmeleri için, Yahudi halkının sürgün edilmesi başlar.

Leon, Yahudilerin feodal üretim ilişkilerinin daha güçlü bir şekilde muhafaza edildiği Doğu Avrupa’ya, özellikle de Polonya’ya ve Rusya’nın bazı bölgelerine göçünü, işte böyle açıklar. Leon, Siyonizmin köklerini, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Doğu Avrupa Yahudi topluluklarının özgün tarihinde ve sosyal şartlarında bulur; bu Yahudi topluluklar, kapitalizmin ticari ve sınai bir gönenç yaşamaya başlamasıyla, eski ekonomik rollerinin ilgası hedefiyle Doğu Avrupa’ya sürülürler. Yahudilere karşı işlenen pogromlar ve ortaya çıkan siyasal antisemitist akımlar Doğu Avrupa’da ve Rusya’da doğar.

Geç kapitalistleşen ülkelerden Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin, kendi sınai altyapılarını, ordularını ve sermaye ihraçlarını Batı Avrupa emperyalizmlerinin seviyesine çıkarma girişimleri ve sömürgecilik yarışında rakiplerine yetişme arzuları Nazizmi, Mussolini’yi, Franco’yu ve Salazar’ı yaratmıştı. Yahudi burjuvazisinin, eski ticari ayrıcalıklarına kapitalizm altında da sahip olma ve küresel ticarette Batı emperyalizmiyle rekabet edebilir hale gelme isteği de, faşizmin Alman, İtalyan, İspanyol ve Portekizli varyanlarının yanında, onun yeni bir türünü doğurmuştu: Siyonizm.

İşte Troçkist, Yahudi, anti-Siyonist Abraham Leon’a, akımımızın ve dünya işçi hareketinin borçlu olduğu Siyonizmin materyalist açıklanması budur. Bu perspektif sayesinde Dördüncü Enternasyonal, Kremlin’deki Stalinist bürokrasinin vahim ve trajik hatalarını, günahlarını ve sapmalarını deneyimlemek zorunda kalmaksızın, 1948’in öncesinde de sonrasında da, işçi hareketi içindeki en tutarlı ve devrimci anti-Siyonist kutup olmayı başarabilmiştir.

***

Kaynakça:

Ekler:

– Abraham Leon’un Yahudi Sorunu: Marksist bir Yorumlama adlı eserinin İngilizcesi:

https://www.marxists.org/subject/jewish/leon/

– Martin Monath’ın çıkardığı Asker ve İşçi gazetesinin sayıları:

https://www.marxists.org/history/etol/newspape/soldat/index.htm