Ukrayna konusunda tarafsız kalınamaz!

Devasa bir savaş aygıtına sahip olan Rusya, 150.000 kişiden oluştuğu belirtilen bir orduyla, adeta bir kerpeten gibi sıkarak Ukrayna’yı işgale girişti. Henüz çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen yüzlerce insanın hayatını kaybetmesi, binlercesinin yaralanması, yüz binlercesinin ülkeyi terk etmesi işgalin boyutunu göstermekte.

30 yıl önce ABD öncülüğündeki emperyalist güçler Saddam diktatörlüğü altındaki Irak’ı işgale giriştiğinde solda atılan kimi başlıklar “it dalaşı” ya da “yiyin birbirinizi” şeklindeydi. Kısaca, “bu bizim savaşımız değil” tutumu!

Bugün ise, farklı ve uç tutumlar söz konusu olsa da, 30 yıl öncesine göre sosyalist hareketin işgal konusunda çok daha net ve yakın tutumlar aldığı söylenebilir. 

Ukrayna’nın Rusya tarafından işgalinde ABD-AB-NATO’nun bir taraf olarak bulunması ise analiz ve tutum noktasında tartışmaların ve farklılıkların ana nedeni olarak ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla Ukrayna’nın işgali konusunda emperyalist güçlerin konumlarının ve rollerinin ele alınması, meselenin anlaşılması açısından elzem.

Dünyanın jandarması: ABD-NATO

ABD emperyalizmi NATO’yu bir hançer gibi Avrasya’nın böğrüne saplamak istiyor. Amaç belli: Güç ve zenginlik! ABD-AB emperyalizmlerinin Ukrayna politikasını bu gerçek belirliyor. Emperyalizmle ilgili en ufak bir yanılsama içinde olmamak gerekir.

Almanya Başbakanı Scholz’un şu açıklaması batı emperyalizminin konumunu göstermekte:

“Rusya imparatorluğu kurmak isteyen Putin’in saldırganlığına karşı özgürlük ve demokrasiyi korumak için 2022 bütçesinden askerî yatırımlar için 100 milyar avro tedarik edeceğiz.”

Emperyalizm özgürlük ya da demokrasi götürmez. Emperyalist demokrasi iddiasıyla son 30 yıl içinde girişilen ve bir kısmı halen devam eden emperyalist işgallerin yarattığı yıkım ülkeleri yok etti, toplumları paramparça etti. Emperyalizm bir şey götürdüğünde aldığı her zaman çok daha fazladır. Verdiği de işçilerin ve emekçilerin yararına değil, işbirlikçi yerel sermaye güçlerinin çıkarınadır.

Bu konuda taleplerimiz ve tutumuz net: ABD-AB emperyalizmleri elini Ukrayna’dan çekmeli, Avrasya’nın yakasından düşmeli. Emperyalist savaş aygıtı NATO dağıtılmalı. Türkiye de derhal tüm emperyalist askerî üsleri kapatarak NATO’dan çıkmalıdır.

Trump’ın yenilgisini ne kadar önemsiyor olsak da, kazananın Biden olmasıyla ilgili olarak hiçbir yanılsama içinde değiliz. Biden’ın demokratik gericilik oyunu hegemonya kaybı yaşayan ABD emperyalizmini yeniden tek süper güç haline getirmekten ibaret. Ukrayna politikasını da bu belirliyor. Hiçbir yanılsama ve kafa karışıklığı içinde olmamak gerekir.

Putin’in Rusyası

Putin önderliğindeki Rusya’ya gelince: Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgalini Ukrayna yönetiminin politik karakterine ve NATO’ya bakarak, kısaca Rusya’nın tehdit algısına göre haklı saymak yanlıştır.

Bu bakış açısıyla örneğin İsrail’in Filistin’i işgali de meşru görülebilir ve İsrail’in Hamas’ı bahane ederek Gazze’yi bombalaması haklı sayılabilir.

Belarus seçimleri ve Kazakistan halk isyanı sonrası Rusya güçlerinin bu ülkelerdeki kitle hareketlerine müdahalesi Putin’in Ukrayna işgalindeki niyetini de göstermekte: Bütün bir bölgeyi kontrol etmek ve bu amacının parçası olan gerici Bonapartist rejimleri ayakta tutmak. Olası serbest seçimlerde kazanamayacağı çok açık olan bu Bonapartist rejimlerin kendi halkını bastırmak için Rusya’yı ülkelerine davet etmesinin dolayısıyla herhangi bir meşruiyeti de yok. 

Nitekim Putin bugün ateşkes için “Faşist Ukrayna yönetimi istifa etsin” şartını öne sürerken Belarus ve Kazakistan politikası nedeniyle hiçbir inandırıcılığa sahip olamıyor. Putin’in demokrasilerini korumak için müdahale ettiği Belarus’un başında Lukaşenko var. 1994’den bu yana başkan. 28 yıl. Kazakistan’ın başında Nazarbayev’in veliahtı Kasım Cömert Tokayev bulunuyor. 29 yıl Nazarbayev yönetmişti, şimdi sıra Tokayev’de.

Bu ülkelerdeki siyasi rejimin ve tablonun bu olması Rusya’ya yaptıkları daveti gayri-meşru kılmaz deniyorsa, her şeye rağmen bu ülkeler bağımsız devletlerdir, kendi kararlarını kendileri verirler deniyorsa, Ukrayna’nın mevcut yönetiminin “faşist” olması nasıl işgalin meşru gerekçesi sayılabilir? Kuşkusuz meşru sayılamaz.

Dolayısıyla burada da yanılsama ve kafa karışıklığına yer yok. Rusya aynı ABD-AB-NATO gibi yayılmacı bir emperyalist anlayışla Ukrayna’yı işgal etti.

Putin’in işgali sonlandırmak ve ateşkes için “Ukrayna tarafsız kalma söz versin” şartı da bu nedenle kabul edilebilir değil. Putin bu şartı ileri sürerek Ukrayna benden ayrılabilir ama başka hiç kimseyle de birlikte olamaz demiş oluyor. Bu noktada meşhur boşanma hakkı meselesine geliyoruz. Oysa hem tarihsel süreç hem de yaşanan deneyimler sorunun çözümü için kendi kaderini tayin hakkının kilit unsur olduğunu gösteriyor.

İşgalin üç kritik başlığı

Kendi kaderini tayin hakkı: Ukrayna işgalinin öne çıkardığı üç kritik başlıktan biri bu nedenle kendi kaderini tayin hakkı meselesi. Biz birleşik, bağımsız ve özgür bir Ukrayna’dan yanayız. Donbass, Lugansk, Kırım gibi ulusal kimlik sorunlarının da ancak bu özgür ve gönüllü katılım çerçevesinde çözüme kavuşabileceğine inanıyoruz.

Kuşkusuz mevcut Zelenski ve Putin yönetimleriyle ya da ABD-AB-NATO müdahaleleriyle bunun olamayacağının da farkındayız. Bunu sağlayabilecek olan ancak bir işçi-emekçi hükümeti olabilir.

Derinleşen kapitalist kriz ve işgal: Ukrayna işgalini 14 yıldır aşılamayan dünya ekonomik krizinin siyasi-sosyal bir krize de dönüşerek aldığı biçimlerden biri olarak görüyoruz. Bir anlamda çöken neoliberalizmin, çürüyen kapitalizmin krizinin bir yansıması olarak böylesi bir işgalle karşı karşıyayız.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu halk isyanlarından milyonların meydanları doldurduğu kitle hareketlerine dek hepsinin aynı damardan beslendiğini düşünüyoruz. 

Aldığı biçim ne olursa olsun kitleler baskı rejimlerinden, yoksulluk ve sömürüden, dünyayı yok eden kapitalizmden kurtulmak istiyor ve kendi politik öznelerini arıyorlar. Bu açıdan bütün bu sorunları devrimci önderlik krizinin bir yansıması olarak da görüyoruz.

Çoklu krizden çıkış için işçi-emekçi hükümetleri: Ukrayna’nın işgali mevcut çoklu krizin daha da derinleşebileceğine işaret ediyor. Karşılaşan güçlerin sahip olduğu nükleer silahlar düşünüldüğünde gezegenin geleceği ve güvenliğinin dahi tehdit altında olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

Bu tehdit durdurulamaz ise emekçiler için bunun anlamı yoksullaşmanın, sömürünün, baskının daha da artması, Bonapartist rejimlerin güç ve taraftar kazanması, hatta kimi yerlerde doğrudan faşizmin devreye girmesi dahi olabilecektir.

Başta işçi sınıfı ve emekçi halklar olmak üzere bu sürece emek eksenli devrimci bir müdahale durumunda ise tam tersinin olmaması için hiçbir sebep yok. Bu nedenle her yerde gayretimiz, mücadelemiz işçi-emekçi hükümetlerinin kurulması için.

Ukrayna’da somut politika

Emperyalist genişlemeye de yayılmaya da net şekilde hayır diyor ve soruyoruz: Ukrayna’da şu anın somut ihtiyacı ve politikası nedir?

Rusya’nın işgalinin derhal durması! 

Rusya bunu yapmadığı koşulda Ukrayna direnişinin yanında, Rusya işgalinin karşısında durmalıyız. Şu an bu noktadayız.

5 Mart 2022