Troçki’nin öğretisi – (Farrell Dobbs)

Yazar: Farrell Dobbs

Çeviri: Cemre Sava

Görsel: Farrell Dobbs, Lev Troçki’yle Meksika’da.

ABD’li devrimci Marksist ve Sosyalist İşçi Partisi önderlerinden Farrell Dobbs’un 21 Ağustos 1941’de Minneapolis’te düzenlenen Lev Troçki’yi anma toplantısında yaptığı bu konuşma 12 Eylül 1941’de partinin yayın organı olan The Militant’ta yayımlandı. Marxists.org sitesinde yer alan metin İngilizce orijinalinden ilk defa Türkçeleştirildi.

Farrell Dobbs (1907 – 1983): Kuzey Amerikalı Troçkist önder, sendikacı ve tarihçi. Babası maden işçisi olan Dobbs gençliğinde muhafazakar bir Cumhuriyetçiydi. 1930’larda Büyük Buhran’ın etkisiyle politik görüşleri değişti. Kendisi de işçi olan Dobbs sınıf hareketinin yükselişiyle radikalleşti. 1933’te Pittsburg Kömür Şirketi için çalışırken Teamsters üyesi oldu. Teamsters ulaşım işçileri ile şoförlerin sendikasıydı. Sendikada Troçkist Dunne kardeşlerle (Miles, Vincent ve Grant Dunne) tanıştı ve kısa sürede hareketin o sıradaki ABD partisi olan Amerika Komünist Birliği’ne katıldı. 1934 Minneapolis Ayaklanması’nda öncülüğü üstlenen kamyon şoförlerinin önderliğini yaptı ve Teamsters sendikasından işçileri polislere karşı sopalarla silahlandırdı. Teamsters’ın ABD’nin en büyük sendikası olmasında Dobbs’un rolünün yeri doldurulamaz. 1939’da kurulan yeni Sosyalist İşçi Partisi’nde (SWP) profesyonellik yapmak için sendikadaki konumundan istifa etti. Meksika’ya giderek Lev Troçki ile tanıştı. II. Dünya Savaşı sırasında savaşa karşı olduğu gerekçesiyle diğer SWP önderleriyle birlikte tutuklandı. 1945’te serbest bırakıldıktan sonra partinin yayın organı The Militant‘ta editörlük yaptı. 1948’den 1960’a kadar partinin ulusal seçimlerde başkan adayıydı. 1953’te James P. Cannon’ın yerine geçerek ulusal sekreter oldu ve bu görevini 1972’ye kadar sürdürdü. 1983’teki ölümüne kadar parti üyesi olarak kaldı. Son senelerinde Mineapolis Ayaklanması’nda Teamsters’ın rolünü anlattığı dört ciltlik bir eser kaleme aldı. Aynı zamanda ABD’deki Marksist hareketin tarihine adanmış iki ciltlik bir başka eser daha yazdı.

***

Troçki yoldaş bir yıl önce Coyoacan’da çalışma masasına son kez oturdu. O ülkesi olmayan bir insan ve aynı zamanda bir dünya vatandaşıydı. Arkasında, dünya işçi sınıfının çıkarları için kırk dört yıl aralıksız sürdürdüğü mücadelesi vardı. On sekiz yaşında bir gençken hayatını proleter devrimine adamak üzere verdiği karardan asla vazgeçmemişti.

Dünya işçi sınıfının devrimci gezginleri için kutup yıldızı olarak parlayan büyük Ekim Devrimi’nin Lenin’le birlikte eş lideriydi. Şu anda Hitler’in silahlarının önünde kahramanca bir şekilde ayakta duran Kızıl Ordu’yu örgütleyen ve ona esin kaynağı olan Yaşlı Adamımız Troçki Yoldaş’tı. Kızıl Ordu’yu, Ekim Devrimi’ni zaferinin ilk saatinde ezmeye çalışan emperyalist yağmacılar karşısında zafere götüren Troçki idi.

Troçki yoldaş daha önce iki kez Çarlık rejimi tarafından sürgüne gönderilmişti. Bu kez, Rus işçilerinin zaferinden sonra, yine kendi topraklarından sürüldü, işçi devletinden menedildi. Bu kez, işçi sınıfı yenilgilerinin örgütleyicisi, Ekim’e ihanet eden Stalin’in ellerinde. Troçki, yürekli karısı Natalia ile birlikte çocuklarının Stalin tarafından teker teker öldürüldüğünü ya da intihara sürüklendiğini görmenin korkunç acısını çekmişti. Sekreterleri, birbiri ardına, Stalin’in GPU’sunun çılgın köpeklerinin kurbanları olmuştu. Troçki, Lenin’in merkez komitesinden arkadaşlarını, Lubianka mahzenlerine sürüklenip öldürülen bütün eski Bolşevik kuşağını görmüştü. Bu canice tasfiyeler aynı zamanda Stalin’in Troçki’nin adını iftiralarla lekelemeye ve katledilmesine zemin hazırlamaya çalıştığı kötü şöhretli Moskova “Duruşmaları’nın” zararlı meyveleriydi. Troçki bunların hepsini biliyordu; bunu diğer herkesten daha net anladı.

Zulümler karşısında yılmadan

O yine de bu korkunç darbelerden yılmadı. Devrimci çalışmalarını sekteye uğratmasına izin vermedi. Gözlerini geleceğe, işçilerin çözülmemiş sorunlarına çevirdi. Bu merkezî görevin önünde duran her şeye karşı çok sabırsızdı. İşçilere sorunlarının çözümü için gerekli programı sabırla anlatmak için dünyadaki olayları analiz etmeye devam etti. Stalinizm’in çöküşünden sonra devrimci hareketi yeniden inşa etmek için sürekli olarak mümkün olan en geniş güçleri aradı. Hareketin içine sızabilecek herhangi bir yanlış ideoloji zerresini ortaya çıkarmak ve teşhir etmek için her zaman tetikteydi. Her fırsatta, mevcut tüm araçlarla, sınıf mücadelesine açık çağrıyı güçlü bir biçimde seslendirdi. Troçki, günümüzün en büyük zihniydi, en sağlam kalbiydi ve kendini kayıtsız şartsız dünya işçi sınıfının hizmetine adamıştı.

Bir yıl önce bu büyük devrimci, Coyoacan’daki çalışma masasına son kez oturdu. Arkasında bir GPU temsilcisi duruyordu. Stalin’in cani eli nihayet Lev Troçki’nin huzuruna çıkmıştı. Stalin, tüm dünyada her şeyden çok korktuğu şeyi yok etmek için Troçki’nin beynine bir kazma indirdi.

Sonra o kahredici gece nöbeti, hayatını kurtarmak için çaresiz girişimler, umutlar, korkular, yüzyıllardan daha yavaş geçen o kısa saat süresinin acımasız kederi geldi. Ve son olarak son ölümcül mesaj: Sevgili İhtiyar’ımız artık yaşayanlar arasında değildi.

Stalin’in suçu sabittir

Bugün Troçki’yi kimin öldürdüğünü tüm dünya biliyor. Troçki, ölüm yatağında Stalin’i suçladı. 24 Mayıs saldırısı olaylarında Stalin’in suçunu zaten kanıtlamıştı. Suikast ve ardından suikastçıyı koruma çabaları, yaygın olarak bilinen GPU yöntemlerinin tipik bir örneğidir. Stalin’in güdüleri fazlasıyla ortada. Sovyetler Birliği, Çin, Almanya, Fransa, İspanya’daki işçi sınıfına, II. Dünya Savaşı’nda tüm işçi sınıfına ihaneti, bu sonsuz ihanetler zinciri Stalin’i işçi sınıfına karşı daha da büyük bir şiddete sürükledi. Bütün eski Bolşevik kuşağını öldürmekte tereddüt etmemişti ve diğerlerinden çok daha fazla korktuğu Troçki’nin ölümünü arzuluyordu. Stalin’in yöntemlerinin sadist şiddeti, bir döneğin bir zamanlar iddia ettiği şeyi temsil edenlere yönelik nefretinden kaynaklanmaktadır.

Hem Stalin hem de Troçki, insanlığın kayıtlı tarihinde yerini alacak. Stalin, kısa ve utanç verici bir paragrafta anılacak. Tüm zamanların en büyük ihanetçisi, mutlak bir Habil, Borjiya, Yehuda olarak tarihe geçecektir.

Yoldaş Troçki, Marx, Engels ve Lenin ile tarihsel bir düzlemde duracak. Emekçi kitlelerin şampiyonu, işçi sınıfının gladyatörü, yeni toplumun kurucusu, tüm zamanların en büyük yaratıcılarından biri olarak sevilecek.

Lev Troçki’nin ölümü korkunç bir kayıp oldu. Tarihin çok kritik bir noktasında geldi. İşçiler yine emperyalist savaşın kan banyosuna sürükleniyor. Kitle örgütlerinin liderleri tarafından yine yaygın bir aldatma ve ihanetle karşı karşıya kalıyorlar. Troçki’nin sağlam eline ve parlak zihnine büyük ihtiyaç var. Kahraman hayatının olaylarla dolu yıllarında kaydedilenlerden daha büyük işler yapabilirdi.

Stalin, Troçki’yi öldürdü ve onu acil çatışma mahallinden uzaklaştırdı. Ama onu yok edemedi, bunu beceremedi. Troçki’nin tamamı yazılarında korunmuştur. Proleter devrimci savaşçılar için geride tüm gerekli araçları bıraktı. Bize yardımcı olması için hâlâ ona sahibiz. Sadece bu araçların nasıl kullanılacağını öğrenmek ve sonra cesaretle uygulamak gerekiyor.

Yoldaş Troçki, derin fikirlerin yaratıcısıydı. Ancak büyüklüğünün bir kısmı da tümüyle yaratıcı olmadığı gerçeğinde yatıyordu. O aynı zamanda, başkalarından da öğrenirdi. Sözde bağımsız düşünürlerin, devrimci atalarının verdiği dersleri öğrenemeyecek kadar kendine hayranlık duyan küçük adamların, burun kıvıran gururunu küçümserdi. Her şeyin önüne büyük işçi sınıfı önderlerinden öğrenme gereksinimini koydu. Troçki; Marx, Engels ve Lenin’in fikirleri üzerinden ilerledi. Onların fikirlerini anlamayı ve yöntemlerinde ustalaşmayı öğrendi. Bu bilgiyi aldı ve günlük mücadelenin verili koşullarında uyguladı. Troçki’nin gücü, her şeyden önce Marksizm’in gücüydü.

Stalinizm’e karşı mücadele

Lenin’in ölümünden sonra, yükselen Stalinist bürokrasi, işçilerin Sovyetler Birliği’ndeki ve dünyanın her yerindeki öncüsünü korkunç bir kafa karışıklığına ve yönsüzlük bataklığına sürükledi. Bolşevik kadrolar arasında moral bozukluğu ve Stalinizm’in ahlaki kurbanlarının hızla büyüyen zayiat listesi yaygınlaştı. Tüm bunları Marksist analizin keskin bıçağıyla kesen ve Stalin’in politikalarının gerici karakterini ortaya çıkaran Troçki’ydi. Yükselen güneşin bir sabah sisini delip geçen göz alıcı ışığıyla parlayan bir programla öne çıkan Troçki idi. Marksist-Leninist Troçki kafa karışıklığını silip süpürdü, çıkış yolunu gösterdi ve böylece en iyi militanların çoğunu kurtardı.

İşçi devletinin Stalin yönetiminde yozlaşması, dünya işçi sınıfı arasında Sovyetler Birliği için ciddi bir sempati kaybına yol açtı. Her çeşit ve türden dönek, Sovyet işçilerinin kendi sınıfından tecridinin artmasına yardımcı oldu. Çoğu, bugün Sovyet Rusya’nın Hitler Almanya’sından çok az farklı olduğunu kanıtlamaya çalışan sözde Marksistler. Stalin’in dünya işçilerine karşı işlediği suçlar, her durumda, bu hatalı teorilerin, işçi kitlelerinin bu yönelim bozukluğunun temelini oluşturdu.

Rus Komünist Partisi içinde Stalin ile mücadelede başı çeken Troçki idi. Sonra, Alman fiyaskosu ve Hitler’in yükselişinin ardından, Rus partisi içinde meydana gelen niteliksel değişimi açıkladı: Komünist bir hareketin sadece bir karikatürü haline gelmişti. Bu nedenle Stalin devrimci yöntemlerle devrilmeliydi. Stalinizm’e karşı dünya çapında bir mücadele için devrimci hareketi yeniden örgütleme görevine bir an önce başlamak gerekiyordu.

Bununla birlikte, demokrasi ve ahlak anlayışı gibi sahte küçük burjuva kavramlara tutunan, Stalinizm’i Bolşevizm’in doğal ürünü olarak gören, Marksizm’den yalnızca burjuva demokratlara yönelmek ya da efsanevi bir Üçüncü Kamp uzlaşısı için feragat eden şarlatanlara keskin bir karşıtlıkla Troçki – tüm bu dar kafalıların tam aksine – işçi devletine, Ekim Devrimi’ne, Marksizm’e ve işçi sınıfının tüm geleceğine sırtını dönmeden Stalin’e karşı bir mücadele rotası çizebildi. Troçki, öncüye Stalin rejiminin devrilmesi için mücadele etmeyi, ancak aynı zamanda SSCB’nin koşulsuz savunmasını desteklemeyi de öğretti. Doğru, diye açıkladı, Stalin döneminde Sovyetler Birliği yozlaşmış bir işçi devleti haline geldi, ancak bu işçilerin kendilerinin düzeltmesi gereken bir mesele. Sovyetler Birliği yozlaşmış olsa da ekonomisi hâlâ kamulaştırılmış mülkiyete ve dış ticaret tekeline dayanıyor. Kapitalistler mülksüzleştirildiler ve hâlâ da öyleler. İşçiler bunu tüm emperyalist haydutlara karşı savunmalıdır.

Troçki’nin son büyük mücadelesi

Yoldaş Troçki’nin politik yaşamının son büyük siyasi savaşı, Sosyalist İşçi Partisi’nin küçük burjuva azınlığına karşı verildi. Partiyi, Sovyetler Birliği’nin savunusundan vazgeçmeye zorladılar. Örgütü sosyal demokrat bir tartışma topluluğu karmaşasına dönüştürmeye çalıştılar. Bu savaşta Troçki yoldaş, her ciddi proleter savaşçının dikkatle ve derinlemesine incelenmesi gereken bir dizi belge kaleme aldı. Bu belgeler günün en acil sorunları hakkında bir el kitabıdır.

Eğer bugün Troçki Sovyetler Birliği’nde olsaydı veya Troçkizm’in fikirleri Hitler’e karşı devrimci savaş başlatmak için uygulanıyor olsaydı, Alman ordusu Kızıl Ordu’nun siyasi ve askerî saldırısından önce kelimenin tam anlamıyla erimiş olacaktı. Alman işçiler, kendi faşist efendileriyle hesaplaşmak için evlerine dönecek ve kapitalizmin son kalıntılarını yeryüzünden süpürmek için dev bir devrimci dalga doğacaktı.

Troçki’nin proleter öncünün programında teorik netliği koruduğu tek konu işçi devletinin savunulması sorunu değildi. Yanlış ve haince bir Stalinist politika olan “Halk Cephesi’ni” ve Kremlin bürokratlarının tüm diğer canice manevralarını ifşa etmekte başı çekti. Parlak kalemi, burjuva demokratlar önündeki sefil teslimiyetleri nedeniyle anarşistlere ve sendikalistlere çarpıcı ve cevaplandırılamaz eleştiriler yağdırdı. Köhne sosyal demokratları, emperyalist savaş lordlarına verdikleri destekten dolayı rezil etti. Sınıf mücadelesindeki Marksist politikadan her türlü sapmaya karşı militanca ve durmaksızın savaştı.

“Burjuva demokratlarına güven yok!” diye bağırdı Troçki. “Demokratik savaş tacirlerine destek yok. Kapitalizm var olduğu sürece savaş kaçınılmaz ve faşizm sürekli bir tehlikedir. Kapitalizme karşı devrimci proleter mücadeleden başka yol yoktur.” Bunu birçok farklı olayla bağlantılı olarak defalarca açıkladı, ancak bu temel noktalara her zaman en sert şekilde değindi.

Troçki ve savaşta sendikalar

Son büyük katkılarından biri, emperyalist savaşın bu kanlı dönemi için bir proleter askerî politikanın oluşturulmasıydı: İşçi askerlerin ve işçi subayların sendika kontrolü altındaki askerî eğitimi. Bununla birlikte, bize tüm sendika sorununa ilişkin tamamlanmamış ama yine de önemli bir belge bıraktı. Tobinlerin, Greenlerin ve Hillmanların yardımıyla kapitalist sınıf, sendikaları devlet aygıtına bağlamanın yollarını arıyor. Kapitalist devletten tam destek alan diktatör Tobin’in Minneapolisli kamyoncuların ve onların müttefiki olan taşıma işçilerinin örgütlü olduğu CIO sendikasını parçalamak için yürüttüğü acımasız kampanya, hükümet ve sendikal hareketin üst düzey yetkilileri arasındaki böyle bir ittifakın işçileri bekleyen sonuçları açısından dokunaklı bir örnektir.

Troçki, sendikaları kapitalist baskı araçlarına dönüştürme eğiliminin büyük tehlikesine işaret ederek, sendikaların etkili işçi sınıfı araçları olması için kapitalist devletten tamamen bağımsız tutulması gerektiğini söyler. Bu ihtiyaçtan kaynaklanan ikinci bir görev, sendika demokrasisini korumak için sürekli tetikte olmak ve kesintisiz mücadele etmektir.

Troçki’nin Marksizm konusundaki ustalığı, bu fikirleri ve yöntemleri modern koşullara uygulama yeteneği, ona mükemmel bir analiz gücü ve net bir ifade yeteneği kazandırdı. Onun yöntemi, diyalektik analizin bilimsel yaklaşımıydı. Her olayı tarihsel zincir içinde anlamayı ve onları tüm tarihsel olgularla doğru şekilde ilişkilendirmeyi, böylelikle sınıf mücadelesindeki çatışan güçlerin hareketini açıkça ayırt etmeyi biliyordu. Her proleter savaşçı, dünyanın hangi köşesinden gelirse gelsin, Troçki’yle bir tartışma sırasında, kendi ülkesindeki ve dünya arenasındaki olaylara ilişkin daha derin ve daha zengin bir kavrayış bulacaktır.

Troçki’nin bu gücünün mistik hiçbir yanı yoktu. Bilgeliğini aldığı bilgi pınarı herkes için mevcut. Bundan daha fazlası, o bu devrimci öğrenimin hazine sandığını kendi katkılarıyla daha da zenginleştirdi. Hiçbirimiz Troçki olamayız. Devler arasında bile bir devdi. Başka ve muhtemelen daha büyük Troçkiler de olacak. Ancak bu başarı için zorunlu bir koşul değildir. Bize bıraktığı araçları elimizden gelen en iyi şekilde kullanmalıyız.

Roosevelt, Troçkistlere neden saldırıyor?

Troçki Yoldaş tarafından vasiyetini yerine getirme sorumluluğuyla görevlendirildik: “Dördüncü Enternasyonal’in zaferine güveniyorum. İleri!” Geçtiğimiz yıl yaptığımız çalışmalar, onun araçlarını kullanma ve son emrini yerine getirme yeteneğine sahip olduğumuzu gösterdi. Partimiz büyüdü. Yayınımız büyük ölçüde genişledi. Köklerimizi işçilerin saflarında daha da derinlere gömdük ve çağrılarımıza artan sayıda dönüş aldık. Kapitalist hükümettin dikkatini çekmemiz, ilerleyebilme yeteneğimizin güzel bir ifadesidir.

Büyük dünya krizi zamanlarındayız. Omuzlarımızda ağır sorumluluklar var. Roosevelt, Amerikan işçilerini apar topar sıcak bir savaşa sürüklemeye çalışıyor. Amerikan emperyalizminin savaş partisi, savaş programına yönelik kitlesel coşkuyu kamçılamakta çok zorlanıyor. Bu tavırla, işçi sınıfı isyanının uykuda olan tohumlarını seziyorlar. Bu tehlikenin yüzeye ne kadar yakın olduğunu söylemelerinin bir yolu yok. Kapitalist sınıfın ne kendisine ne de köhnemiş sistemine güveni var. Bu, özellikle en bilinçli kesimi için geçerli. İşçilere karşı ölümcül bir korkuları var. Böylelikle Roosevelt yönetimi, özellikle işçi sınıfı saflarında savaş karşıtı güçlere şiddetle saldırmak zorunda kalıyor.

Troçkistler olarak bizler, savaş kışkırtıcısı Roosevelt yönetiminin polis güçleri aracılığıyla saldırdığı ilk siyasi parti olma onuruna sahibiz. Federal hükümet tarafından ilk suçlanan biziz. Her şeyden çok bu, Troçki’nin fikirlerinin büyüyen gücüne tanıklık ediyor. Stalinistler bize beşinci kolcular (ç.n.– ülke içinde düşman adına faaliyette bulunanlar), faşistlerin ajanları diyorlar ve Roosevelt’i bize karşı sınırı aşmaya çağırıyorlar. Ama burjuvazinin kafası karışık değil. Onlar bizim ne olduğumuzu biliyorlar. Proletaryanın öncüsü olduğumuzu biliyorlar. Kapitalist devlet, önce en doğru ve dolayısıyla onlar için en tehlikeli programa sahip işçi sınıfı partisine saldırır. Roosevelt, önce biz Troçkistlere saldırdı.

Biz saklanmıyoruz, bu saldırı karşısında geri adım atmıyoruz. İhtiyar’ımızın örneğini takip ediyoruz. Sağlam duruyoruz. Ne ihtimal olursa olsun, mücadeleden kaçınmayacağız.

Yoldaş Troçki, işçi sınıfına sınırsız bir güven duyuyordu. Liderlerinin suçlarının sorumluluğunu işçilere bağlamaya çalışan zihinsel yetersizleri hor görüyordu. Birçoğu, işçilerin hak ettikleri liderliğe sahip olduklarını söyleyen küstah siniklerdir. Proleter kitleler olan kahraman savaşçıları küçümseyen, bu şatafatlı küçük ahmaklar ne ucubedirler. İhtiyar’ımız bize asla unutmamamız gereken bir örnek oldu. Yenilgiler için asla işçileri suçlamadı. Her zaman onlar için deneyimlerinin derslerini çıkarmaya, onlara öğretmeye ve ilham vermeye, onlara yetkin bir önderlik sağlamaya çalıştı.

Geleceğe güveniyoruz

Troçki’nin işçilere olan bu güveni, yüzeysel duygulara dayanmıyordu. O, proletaryanın dinamik gücünü anlamıştı. Sınıf mücadelesinin derslerini iyi öğrenmişti. Öldüğü sırada tam da bu konuyla ilgili bir makale yazıyordu. İktidara yönelik faşist bir girişimin olabilmesi için bunun öncesinde işçilerin kitlesel radikalleşmesinin bulunuyor olmasının tarihsel bir yasa olarak kabul edilebileceğini belirtti; faşizm, ancak proleter öncü bu radikal kitleleri kapitalizmin yıkılmasına ve sosyalizmin kurulmasına götürmede başarısız olursa zafer kazanabilir. Böyle bir kitlesel radikalleşme aşaması, Amerikan işçilerinin gündeminin üst sıralarında yer alıyor. Bu tarihî fırsatı kaybetmemekte kararlıyız. Hazırlıklarımızda Troçki yoldaşın örneğini takip ediyor ve onun güveniyle ilerliyoruz.

Marksizm’i tüm döneklere ve revizyonistlere karşı savunacağız. Burjuva fikirler bize tamamen yabancıdır. Küçük burjuva kafa karışıklığının asansöründe saflarımıza nüfuz etmeye çalışabilecek bu yabancı sınıf etkisinin her izini yok edeceğiz. Troçkizm’in fikirlerinin ve yöntemlerinin tam anlamıyla özümsenmesi için çabalamak bizim kesin kararımızdır. Bunları verili koşullar içinde geliştireceğiz ve sonra bunları tutarlı bir şekilde mücadele içinde uygulayacağız.

Yoldaş Troçki, sık sık Hegel’in şu sözlerini alıntılardı: “Bu dünyada tutku olmadan büyük hiçbir şey yapılamaz.” Bu kanlı topyekûn mücadele çağında, sınıf savaşının ön saflarında yer alıyoruz ve yer almaya devam edeceğiz. Proletaryanın öncü kolunda yerimizi hiç çekincesiz alıyoruz. Bizim için hiçbir şey daha önemli değil. Kapitalizmin can çekişmesiyle alevlenen bu dünyada kişisel güvenlik konusunda hiçbir düşünceye sahip değiliz. Tüm insanlığın geleceğinin kendilerine bağlı olduğunun bilincinde olan kadın ve erkeklerin yakıcı tutkusuyla savaşıyoruz. Devrimci işçi sınıfı aracılığıyla insan türünün kurtuluşu için mücadele ediyoruz. Zaferden eminiz.