İsrail’in uyguladığı soykırıma karşı küresel seferberlik büyüyor

İsrail, Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullanarak soykırımı sürdürürken, Filistin halkını desteklemek ve Siyonist varlığa karşı çıkmak için dünya çapında seferberlik büyüyor. İsrail dahil, dünyanın dört bir yanında binlerce kişi sokağa çıkıyor. Sanatçılar, sporcular, entelektüeller, anti-Siyonist Yahudiler ve sendikalar İsrail’i kınıyor; bu da ülkenin uluslararası izolasyonunu ve siyasi krizini derinleştiriyor.

(15/9/2025). İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırganlığının başlamasından neredeyse iki yıl sonra, soykırımın boyutlarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seren tüyler ürpertici rakamlar ortaya çıkıyor: 64 binden fazla Filistinli öldürüldü, 163 bini yaralandı. Yetersiz beslenme nedeniyle 382 Filistinli yaşamını yitirdi; bunların 130’dan fazlası çocuktu. Beş yaşın altındaki 43 binden fazla çocuk yetersiz beslenmeden mustarip; ayrıca 55 binden fazla hamile ve emziren kadın da aynı durumda. Hamile kadınların yüzde 67’si anemik ve 21 bin çocuk bombardımanlar sonucu sakat kaldı.

Dünyanın önde gelen soykırım araştırmacılarından oluşan Uluslararası Soykırım Uzmanları Derneği (IAGS), 1 Eylül’de, İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını resmen ilan etti.

Kıtlık ve etnik temizlik sürüyor

IAGS’nin bu kararından önce; Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Forensic Architecture (Adli Mimarlık) araştırma ajansının yanı sıra işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları özel raportörü Francesca Albanese ve hatta B’Tselem ile İsrail İnsan Hakları İçin Doktorlar gibi İsrailli insan hakları örgütleri bile Gazze’de bir soykırım yaşandığını kabul etmişti.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te Ekim 2023’ten bu yana Siyonist ordu ve yerleşimciler yaklaşık 1000 Filistinliyi öldürdü. Cinayetler; binlerce zeytin ağacının yok edilmesi, evlerin yıkılması ve yeni yasadışı yerleşimlerin kurulmasıyla birlikte devam ediyor.

Hava, kara ve denizden ayrım gözetmeksizin yapılan bombardımanlara ve 2023’te Gazze Şeridi’ni işgal eden ordunun saldırılarına ek olarak İsrail, yılbaşından bu yana Gazze halkına uyguladığı abluka ile gıda, ilaç, su ve yakıtın bölgeye girişini engelleyerek açlığı bilinçli biçimde bir savaş silahı olarak kullanıyor. Ağustos ayında BM tarafından tanınan gıda güvensizliği sınıflandırma sistemi, Gazze’nin bazı bölgelerinde kıtlık yaşandığını doğruladı. 20 Ağustos’ta Siyonist ordu, Gazze Şehri’ne -yani şeridin ortasında ordunun henüz girmediği bölgeye- kara harekâtı başlattı. Aynı zamanda, kuzeydeki Cibaliye’de ve Gazze Şehri’nin en büyük mahallesi Zeytun’da bombardımanlar şiddetlendi. Siyonist ordu, Filistin halkını sürgüne zorlama politikasının bir parçası olarak bir milyondan fazla insana güneye göç etmelerini emretti.

Aynı zamanda, Kudüs’ün doğusundaki yeni yerleşim projelerinin inşasını hızlandırma planları onaylandı; bu da işgal altındaki Batı Şeria’ya erişimi fiilen engelleyecek. Bu kapsamda, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich kararı onaylarken, bunun “iki devletli çözüm” illüzyonunu ortadan kaldırdığını ve Yahudi halkının İsrail topraklarının merkezindeki hâkimiyetini pekiştirdiğini söyledi. Smotrich ayrıca, “Her yerleşim, her mahalle, her ev, bu tehlikeli fikrin tabutuna çakılan yeni bir çividir,” ifadelerini kullandı.

Proje, 1967’den bu yana işgal altındaki topraklarda sürdürülen apartheid rejiminin bir parçası olarak, Filistinlilerin İsrail’e giden trafiğini ayıracak yeni bir yolun inşasını da içeriyor.

Ancak bombardımanlar, Gazze Şehri’ne yönelik kara harekâtı ve Batı Şeria’daki yerleşimlerin ilerleyişinin ötesinde asıl dikkat çeken -niteliksel olarak öne çıkan- şey, Vietnam Savaşı yıllarındaki uluslararası dayanışmayı anımsatan ve tüm dünyada katlanarak büyüyen muazzam dayanışma hareketidir.

Filistin’le dayanışma için yükselen muazzam küresel hareket

Dünya halklarının Filistin’i desteklemek ve Siyonist soykırımı kınamak için ayağa kalkması, küresel dayanışma seferberliğinde yeni bir aşamayı temsil ediyor. Yürüyüşler, mitingler ve çeşitli dayanışma gösterileri yayılmaya devam ediyor. Gazze’deki soykırımı açıkça kınayan sanatçıların, sinemacıların, sporcuların, entelektüellerin, sendikacıların ve diğer ünlülerin sayısı giderek artıyor.

Futbol stadyumlarında veya sanatçıların sahneye çıktığı tiyatrolarda binlerce kişi “Filistin kazanacak” diye haykırıyor ya da İsrail aleyhine bayrak veya pankart dalgalandırıyor. Üniversitelerin mezuniyet törenlerinde öğrenciler Filistin bayrakları açıyor. Örneğin İtalya’da Filistin destekçisi bir aktivist, İsrail’i destekleyen bir mağazada alışveriş yapanlara satın aldıklarını iade etmelerini haykırıyor. Böylece bireylerin ya da binlerce kişinin kahraman Filistin halkına desteklerini ifade ettikleri yer ve durumlar çoğalıyor.

20 Ağustos’ta Berlin’de, Almanya’daki Arap ve Filistin topluluklarının yoğun katılımıyla büyük bir yürüyüş düzenlendi. Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi olan ve İsrail’e silahların yüzde 30’unu sağlayan Almanya’da İsrail’e ve işlediği soykırıma karşı tepki artıyor. Ağustos ayında yapılan Politbarometer anketine göre Almanların yüzde 76’sı İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin haklı olmadığını, yüzde 83’ü ise hükümetin İsrail’e silah ihracatını durdurması gerektiğini söylüyor.

23 Ağustos’ta Belçika’nın Brüksel kentinde binlerce kişi sokaklara dökülerek İsrail ile silah ticaretinin sona erdirilmesini talep etti. Finlandiya’nın Helsinki, Kanada’nın Ottawa ve İngiltere’nin Londra kentlerinde de binlerce kişi yürüyüş düzenledi.

24 Ağustos’ta İsrail, kendisine askeri olarak karşı çıkan tek Arap ülkesi olan Yemen’in başkenti Sana’ya saldırdı. Aynı gün Melbourne, Brisbane, Sidney ve Güney Avustralya eyaleti başkenti Adelaide dahil olmak üzere Avustralya’nın 25 şehrinde 200 binden fazla kişinin katıldığı kitlesel gösteriler düzenlendi. Bu gösteriler, Avustralya hükümetinin Filistin devletini tanıyacağını açıklamasından birkaç gün sonra gerçekleşti.

Senegal, Malezya, Yunanistan, Danimarka, Milano ve Güney Kore’de sokaklar protestocularla doldu. Sonraki günlerde Frankfurt ve İsveç’te de gösteriler düzenlendi. Güney Kore’nin Seul kentinde binlerce kişi İsrail’in Gazze’de gazetecileri öldürmesini protesto etti.

Yakın zamanda Buenos Aires’te iki büyük protesto düzenlendi. İlki ağustos başında “Hepimiz Gazze’nin çocuklarıyız” sloganıyla 10 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleşti. İkincisi ise 30 Ağustos Cumartesi günü “Soykırıma son” sloganıyla düzenlendi.

İsrail’in reddedilmesi ve Filistin halkıyla dayanışma, on yıllardır Filistin için seferber olan geleneksel örgütlerin ve aktivistlerin ötesine geçiyor. Hareket bugün, her gün televizyonda ve sosyal medyada yayımlanan, açıkça işlenen soykırıma tepki gösteren çeşitli kesimleri kapsıyor. Televizyon ve sosyal medya, Siyonizmin her gün uyguladığı bombardıman ve planlı açlık yüzünden ortaya çıkan açlık, çaresizlik, yıkım ve ölüm görüntülerini yayımlamak zorunda kalıyor.

Kısa süre önce İspanya’da düzenlenen bisiklet turunda Bilbao’da Filistin bayraklı yüzlerce protestocunun etabı kesmesi ve turun tamamlanmasını engellemesi şok ediciydi. Protestocular, soykırım suçlusu Başbakan Netanyahu ile yakın bağları olan Siyonist işadamı Sylvan Adams’ın sahibi olduğu Israel-Premier Tech takımının çekilmesini talep ediyordu. Asturias’ta (İspanya) da Filistin yanlısı protestocular bisikletçilerin yolunu kesti. Bu durum, Asturias başkanının İsrail takımından “İspanya Bisiklet Turu’ndan çekilmesini” talep etmesiyle sonuçlandı. Ayrıca Gazze’deki soykırımı protesto etmek için, hiçbir hükümet üyesinin Asturias’ta gerçekleştirilen tur etaplarına katılmayacağını bildirdi.

İtalyan Futbol Antrenörleri Derneği ise İtalya Futbol Federasyonu’na başvurarak İsrail’in UEFA ve FIFA’dan çıkarılmasını talep etti. Haziran ayında Münih’te Paris Saint Germain’in yüzlerce taraftarı, Şampiyonlar Ligi finalinin oynandığı Allianz Arena stadyumunda “Gazze’deki soykırıma son” yazılı dev bir pankart açtı. Maçın sonunda PSG taraftarlarının Filistin bayrağı taşıyarak ve İsrail aleyhine sloganlar atarak şehrin sokaklarında yürüyüş yapması çok etkileyici bir görüntüydü.

2 Eylül’de Marea Palestina: Educación contra el genocidio (Filistin Dalgası: Soykırıma Karşı Eğitim) hareketinden bir grup öğretmen kendilerini Madrid’deki Círculo de Bellas Artes kültür merkezine kapatarak bakanlardan İsrail’e silah satışına tam ambargo uygulamalarını talep etti.

Büyük bir grup İspanyol sanatçı, Gazze’deki soykırımı protesto ederek İspanyol hükümetinden İsrail ile tüm ilişkilerin kesilmesini talep eden Artistas con Palestina (@ArtistasconPalestina) adlı kolektif eylemin videolarında yer aldı. Bu sanatçılar arasında Pedro Almodóvar, Javier Bardem, şarkıcı-söz yazarı Rozalén ve daha birçokları sayılabilir.

Dünya çapında İsrail’i kınayan ve kahraman Filistin halkını destekleyen gösteriler devam ediyor ve Siyonist varlık giderek daha fazla izole ediliyor. Filistin lehine uzun bir aktivizm geleneği olan ünlü aktris Susan Sarandon, kısa süre önce Barselona’dan Gazze’ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan Küresel Sumud Filosu’na destek verdi. 88 yaşındaki Vanessa Redgrave, tekerlekli sandalyesinde, elinde tencereyle, diğer aktivistlerle birlikte Londra’daki bir kamu binasında Gazze’deki açlığa karşı düzenlenen protestoya katıldı.

Liste uzayıp gidiyor: Dua Lipa, Roger Waters, Mark Ruffalo, Salma Hayek, Pedro Pascal, Liam Cunningham, Eric Clapton, Coldplay, İrlandalı Kneecap ve Fontaines D.C. gibi müzik grupları, yazarlar Laura Restrepo ve Rosa Montero, ressam Diana Dowek, Billie Eilish, Ariana Grande, temmuz ayında İspanya’nın Benicàssim kentindeki FIB festivaline ve La Coruña kentindeki Morriña Fest festivaline (her iki festival de İsrail’in askeri teknoloji, gözetleme ve casusluk sistemleri şirketlerine finansal destek sağlayan ve işgal altındaki Filistin topraklarında gayrimenkul projelerini finanse eden KKR yatırım fonuyla bağlantılı olduğu için) katılımını iptal eden eski Calle 13 üyesi Residente…

Sumud: tarihin en büyük filosu

Filistin halkıyla dayanışmanın belki de en çarpıcı ifadesi, ağustos sonunda İspanya’nın Barselona kentinden yola çıkan Küresel Sumud Filosu’dur. Bu filo, 2008 yılında İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı kırmaya çalışan ilk gemi misyonunun düzenlendiği tarihten bu yana oluşturulan en büyük filo olma özelliğini taşıyor.

44 ülkeden aktivistlerin katılımıyla 30’dan fazla gemi ve yaklaşık 300 kişi, İsrail’in Gazze Şeridi’ne uyguladığı ablukayı kırmak amacıyla insani yardım malzemeleriyle Barselona limanından yola çıktı. 30 binden fazla kişi gemilere binmek ve lojistik ile organizasyon işlerinde yardımcı olmak için kayıt yaptırdı.

İtalya’nın Cenova limanından da dört gemi yola çıktı. Yaklaşık 50 bin kişi gemilerin kalkışına eşlik etti. 30 Ağustos’ta 700’den fazla kişi, ertesi gün Barselona’dan yola çıkacak olan Sumud filosuna destek olmak için Porto Marghera’dan Venedik’in Lido plajına kadar yelken açtı.

İsrail’in filo üyelerini “terörist” olarak suçlayarak yaptığı tehditler karşısında, her yıl İsrail’e 14 bin konteynerin sevk edildiği Cenova limanındaki işçiler, filo ile iletişim kesilirse veya İsrail filoya saldırırsa limanı kapatacakları uyarısında bulundular.

Siyonizmin krizi derinleşiyor

Rehinelerin geri dönmesini talep eden hareket, son aylarda İsrail’de katlanarak büyüyor. Artık eylemler sadece cumartesi günleri değil, her gün yapılıyor. 17 Ağustos’ta İsrail’de şimdiye kadar yapılan en büyük gösterilerden biri gerçekleşti. Tel Aviv’de yaklaşık 300 bin kişi, savaşın sona ermesini ve rehinelerin geri dönüşünü garanti altına almak için Filistin direnişiyle bir anlaşma imzalanmasını talep ederek protesto düzenledi.

Savaşın sona ermesini ve Filistin direnişinin elindeki rehinelerin geri dönmesini talep eden İsraillilerin giderek daha geniş kesimlerinin harekete geçmesi, Siyonist rejim ve aşırı sağcı Netanyahu’nun kabinesi içinde güçlü çelişkiler yaratıyor. Gösteriler, bitmek bilmeyen bir siyasi krizin arka planını oluşturuyor.

Mayıs ayında Netanyahu, İsrail’in iç güvenlik servisi Şin Bet’in başkanının görevine son verdi. Şin Bet, başbakanın danışmanlarının Katar’dan ödeme alarak İsrail basınına 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da düzenlenmesi için kampanya yürütmelerini sağlayan “Qatargate” skandalıyla ilgili soruşturma yürütüyordu.

Geçen yıl haziran ayında Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’un istifasıyla kriz, savaş kabinesine de yansıdı. Her ikisi de Likud hükümetinin ana muhalifi olan Ulusal Birlik Partisi’nden geliyordu.

Daha yakın zamanda eski Başbakan Ehud Olmert, nisan ayında verdiği bir röportajda İsrail’in “tarihinin en ciddi krizini” yaşadığını söyledi. Ardından “İsrail’in şu anda Gazze’de yaptıkları savaş suçu sınırında” dedi.

Emekli asker, milletvekili ve Demokratlar Partisi lideri Yair Golan da İsrail medyasına yaptığı açıklamada “Mantıklı bir ülke sivillere karşı savaşmaz, bebekleri eğlence için öldürmez ve bir halkı sürgün etmeyi hedeflemez,” dedi. Golan, “İsrail, Güney Afrika’nın (apartheid döneminde) olduğu gibi bir parya devlet haline gelme yolunda ilerliyor,” diye ekledi.

Bu açıklamalar Netanyahu kabinesinde soğuk duş etkisi yarattı ve İsrail kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

Olmert, Golan, Gantz, Eisenkot ve Netanyahu hükümetini eleştiren diğer liderler Siyonist olsalar da soykırıma karşı dünya çapındaki seferberlik ve İsrail hükümetine karşı devam eden protestolar, Siyonizm içinde büyük bir siyasi krize yol açıyor. Bu kriz kendini çelişkiler ve politik farklılıklar ile gösteriyor. İki devletli çözümü savunan Golan, Olmert, Gantz gibi isimler, Filistin direnişiyle mücadele yöntemi ve hızı konusunda Netanyahu ve aşırı sağcı bakanlarla çatışmaktalar.

İsrail, hiç olmadığı kadar izole

İsrail, tarihinin hiçbir döneminde uluslararası alanda bu kadar izole olmamıştı. “Ortadoğu’nun tek demokrasisi” yalanı, Gazze’de işlenen soykırımın görüntüleri ve Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşimlerinin ilerlemesi karşısında yerle bir oldu. İsrail’in küçük, kuşatılmış ve kendini savunmak zorunda kalan bir ülkeymişçesine sahte imajı artık sürdürülemez ve uluslararası medya tarafından gizlenemez hale geldi. Uluslararası medya, İkinci Dünya Savaşı yıllarından beri görülmemiş bir şekilde her gün ölen çocukların ve Gazze’nin barbarca yıkımının korkunç görüntülerini göstermeye mecbur kaldı.

İzolasyonun belirtileri giderek daha belirgin hale geliyor. 29 Aralık 2023’te Güney Afrika hükümeti, Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) İsrail’i Gazze’deki Filistin halkına soykırım uygulamakla suçladı. Güney Afrika’nın talebine Mısır, İran, Irak ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülke katıldı. Bolivya, Venezuela, Brezilya, Şili ve Kolombiya da bu talebe destek verdi.

Hollanda Dışişleri Bakanı ise İsrail’e karşı önlem alınması yönündeki önerilerinin reddedilmesi üzerine istifa etti.

Filistin direnişine destek için seferberliği büyütelim

İUB-DE olarak; Siyonizmi ve onun apartheid rejimini yenmek, İsrail’in emperyalistlerin desteğiyle gerçekleştirdiği bombardımanları ve etnik temizliği durdurmak için kahraman Filistin direnişine verilebilecek en iyi desteğin dünya halklarının seferberliğini artırmak ve yaygınlaştırmak olduğuna inanıyoruz. İsrail’i her alanda ve sektörde köşeye sıkıştırarak izolasyonunu artırmak gerekir; bu da Siyonist varlığın içinde gelişen siyasi krizi daha da derinleştirmeye katkıda bulunacaktır.

Gıda, ilaç, yakıt ve su girişini garanti altına almak, ayrıca elektrik enerjisinin yeniden sağlanmasını talep etmek amacıyla, sınır kapılarının derhal açılması için dünya çapında ortak eylemler gerçekleştirilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Tüm dünya hükümetlerinden -özellikle de Filistinliler için çok az şey yapan Arap ve Ortadoğu rejimlerinden- İsrail ile siyasi, diplomatik, ticari, kültürel ve akademik tüm ilişkilerini derhal kesmelerini istiyoruz. Ayrıca Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin direnişine silah ve kaynaklarla destek vermelerini talep ediyoruz.

Acil ateşkes, tüm İsrail birliklerinin Gazze, Batı Şeria, Suriye ve Lübnan’dan çekilmesi ve Yemen’e yönelik bombardımanların durdurulmasını talep ediyoruz. Filistin’deki etnik temizliği ve Trump ile Netanyahu’nun Gazze’yi dünyadaki milyonerler için bir tatil beldesi haline getirme planlarını reddediyoruz.

ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Arjantin ve diğer yerlerde olduğu gibi, Filistin’in özgürlüğünü savunan aktivistlere yönelik yasadışı gözaltı ve sınır dışı edilme tehdidini kınıyoruz. Tek, laik, demokratik ve ırkçı olmayan bir Filistin için! Nehirden denize özgür Filistin!