Koronavirüs ve toplumsal yıkım: Kapitalizmin tarihindeki en ağır kriz
Aşağıda okuyucularımızla çevirisini paylaştığımız yazı, İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) uluslararası yayın organı olan Correspondencia Internacional‘in (Uluslararası Haberleşme) 6 Temmuz 2020 tarihli 45. sayısında yayımlanmıştır.
Miguel Sorans 1979’da Somoza diktatörlüğüne karşı savaşan Simón Bolivar Tugayı’nın bir üyesiydi ve Nikaragua Devrimi’ni boğmayı amaçlayan Bluefields merkezli darbeyi alteden devrimci askerî operasyonun kumandanlarındandı. Bugün İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) ve onun Arjantin partisi olan Sosyalist Sol’un önderlerinden biri.
Fotoğraf: REUTERS/Francis Kokoroko
***
Covid-19 salgınının patlak vermesiyle dünya çapında yaşanan krizin şiddetine dair yazılan her söz kifayetsiz kalıyor. Bu görülmedik ölçekte bir kriz ve tarihe de böyle geçecek. Daha da beteri, bu metin yazılırken, pandemi sona ermiş değildi ve yakında sona erecek gibi de görünmüyordu. Koronavirüs, bir dizi tartışmaya yol açmış durumda; özellikle de insanlığın geleceğine dair tartışmalara.
Üç mesele net: 1) Kapitalizm tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. 2) Çokuluslu şirketler kayıplarını işçi sınıfına ödetmek istiyor. 3) Covid-19’dan en çok çeken ve en yüksek bedeli ödeyen, dünya halklarıdır.
Bugün yazılacak her şeye tarih düşmek lazım çünkü pandemiye dair veriler her gün değişiyor. Bu konudaki ilk yazımı 14 Şubat’ta kaleme aldım (1). O aşamada Çin’de 60.000 vaka vardı ve virüs diğer ülkelere yayılmaya daha yeni başlamıştı.
Mart ayının ilk haftasında dünya genelinde 110.000 vaka ve 3800 ölüm rapor ediliyordu. Bu metin kaleme alınırken, Temmuz ayında, 10 milyondan fazla koronavirüs vakası ve 501.000 ölüm söz konusu. Ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), pandeminin sonunun hiç de yakın olmadığını teyit ediyor. ABD, 2.5 milyon vaka ve 125.000 ölümle en çok etkilenen ülke. İkinci sırada, 1.3 milyon vaka ve 60.000’den fazla ölümle Brezilya geliyor. Virüs Meksika’da ve Güney Amerika sathında yayılıyor. Hindistan’da 500.000 vaka var. Japonya ve Güney Kore yeni salgınlar bildiriyor. Çin’de, virüsün Pekin’de yayılması nedeniyle tekrar kısıtlayıcı önlemler alınıyor.
Pandemiyi ortadan kaldırmak neden bu kadar zor? Neden salgını aşmış gibi görünen yerlerde yeni salgınlar yaşanıyor?
Bunun bir dizi nedeni var. Birincisi, bilimsel açıdan virüsle nasıl mücadele edileceği henüz tam olarak bilmiyor. Sadece virüsün yeni ve değişen doğası nedeniyle değil, daha önemlisi hükümetler ve özel kurumlar tarafından yürütülen epidemiyoloji araştırmaları kâra odaklandığı için. Aşının gecikmesinin nedeni, küresel çapta bilimsel koordinasyon olmaması değil, hükümetlerin de desteğiyle özel laboratuvarlar arasında en büyük kazancı elde etmek için rekabet yaşanması.
Ancak kapitalist hükümetlerin ve onların çokuluslu şirketlerinin bu suça varan, sorumsuzca eylemleriyle ilişkili başka nedenler de söz konusu. Bu salt retorik bir tabir değil. Trump ve Bolsonaro gibi koronavirüs inkarcılarından tutun Avrupa Birliği ve Çin’e, oradan farklı farklı kapitalist hükümetlere dek, hepsi kapitalist kâr mantığı çerçevesinde hareket ediyor. Hiçbiri pandemi ile mücadele için gerekli mali kaynakları ortaya koymuyor. Öncesinde hükümetler özel sağlık kurumlarını güçlendirmek için kamu sağlık sistemlerini yok ediyordu; şimdi de bu sistemleri kurtarmak için yeterli para ayırmıyorlar: Ücretleri artırmak, sağlık çalışanlarını korumak, daha fazla solunum cihazı ve test kiti temin etmek için. Temel işlerde çalışmayan işçilerin, küçük esnafın ya da zanaatkarın ihtiyaçlarını, hele hele milyarlarca işsiz ya da güvencesiz işçinin ihtiyacını karşılamak için gerekli kaynağı sağlamıyorlar. “Yardımlar” çoğunlukla şirketleri kurtarmaya gidiyor. Bu nedenle, Trump ve Bolsonaro’nun yaptığı gibi, ya yarım karantina ilan ediliyor ya da hiç ilan edilmiyor. Onlar için önce “ekonomi” geliyor. Bu nedenle çokuluslu şirketler, iş insanları ve bankalardan gelen faaliyetlere devam etme yolundaki baskı, tüm ülkelerde baskın geldi ve milyarlarca işçi yeniden işe gidip gelmeye koyuldu. Avrupa’da da yeni enfeksiyonlara yol açma riskine rağmen turizmi ve turizm patronlarını desteklemek için her yer açıldı.
Bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Covid-19 trajedisinin ortasında, bizi nasıl bir dünyanın beklediği de tartışılıyor. Ekonomistler, yorumcular ve politikacılar konunun her boyutuna dair yorum yapıp yazı yazıyor.
Dünya çapında önemli bir şahsiyet şunları kaydediyor: “Daha kapsayıcı bir toparlanma süreci gerekli” (…) “en savunmasız kesimleri korumak ve gelecekteki salgın risklerini en aza indirmek için sağlık hizmetlerine yönelik kamu yatırımı artmalı”, böylece “gelecekte daha yeşil, daha akıllı ve daha adil bir dünyaya doğru” yol alınmalı. Şaşırtıcı bir biçimde, bu sözleri eden kişi IMF başkanı Kristalina Georgieva. Kendisi bu konuşmayı, Galler Prensi Charles ile beraber katıldığı Büyük Yeniden Başlangıç adlı inisiyatifin lansmanına yönelik video konferansta yaptı (3/6/2020, Télam haber ajansı, Arjantin). Sistemin krizi öyle bir boyuta ulaştı ki, patronlar yol açtıkları felaketi örtbas etmek için her şeyi söyleyebilecek noktaya geldi. Öyle ki, dünya çapındaki kemer sıkma programlarının şefi Georgieva “daha yeşil ve daha adil bir dünyadan” dem vuruyor.
İngiliz gazetesi Financial Times’da şu sözleri okuyoruz: “Yeniden bölüşüm tekrar gündeme gelecek (…) herkes için işleyen bir toplumsal düzen oluşturmak için radikal reformlar gerekli” (BAENegocios, 5/4/2020). Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernández ise “adil olmayan bir kapitalizm, iyi bir kapitalizm değildir” diyor ve “herkesin kazanacağı bir kapitalizme” yönelmeyi öneriyor. (Télam, 4/6/2020).
IMF başkanı, Financial Times ve Peroncu Alberto Fernández arasında “daha adil” bir kapitalizm konusunda ortaya çıkan bu çarpıcı oydaşma bir yana, bu proje aslında bir “ikili söylem”, yani düpedüz yalandır. Kapitalizmin “ilerici” yönde reformu veya yeniden yapılandırılması mümkün değildir. Emperyalist kapitalist sistem adaletsiz ve mantıksızdır, zenginleri kayırır. Varlık nedeni, işçi sınıfını sömürerek, halkları ve onların zenginliklerini yağmalayarak, aşırı kâr elde etmektir. Yoksulluğun, barınma sorunlarının ve çevresel yıkımın tırmanışı, Covid-19’un ortaya çıkması ve gelişmesi için elverişli bir zemin hazırlamıştır.
Mesela bize ellerimizi yıkamamızı öğütlüyorlar ancak dünyada temiz suya erişimi olmayan 2.1 milyar insan var. Kapitalizm işte bu. Koronavirüsten önce 1.3 milyar insan zaten yoksulluk içindeydi, 172 milyon kişi işsizdi ve 1.4 milyar insan güvencesiz işlerde çalışıyordu. Ve şimdi bir ILO raporu, yılın ikinci çeyreğinde 480 milyon insanın işinden olduğunu açıklıyor (Clarín, 7/1/2020). IMF başkanı da pandemiden sonra işsiz sayısının 300 milyon artacağını ifade ediyor. Tam bir felaket. Basın konferansında zikrettiği “yeşil” ve “daha adil dünya” ile yakından uzaktan ilgisi yok.
Ne yazık ki, işçi sınıfı ve emekçi kesimler için daha kötü bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu sürecin içindeyiz. İnsanlık için asıl mesele pandeminin ortasında, emperyalizm, çokuluslu şirketler ve hükümetlerin kemer sıkma planlarını derinleştirmesi. Koronavirüs krizini ezilenlere ödetmek için işyerlerini kapatmak, büyük çapta işten çıkarmalar gerçekleştirmek ve ücretleri kesmek istiyorlar.
Bu nedenle, emperyalist kapitalist sistemi sona erdirmek için mücadele görevi devrimci sosyalistler için tüm yakıcılığını koruyor. Sosyalist bir toplumun inşasını başlatacak işçi hükümetlerinin kurulmasıyla adil bir dünyaya giden yol açılacak.
Tarihin en ağır kapitalist ekonomik krizi
Tüm veriler kapitalizmin en keskin krizini yaşadığına işaret ediyor. Öncekilerin hepsinden daha şiddetli bir kriz. Burjuva iktisatçılar arasında bile, bunun gerek 1929 gerekse de 2007/08 krizinden beter olduğu yolunda yaygın bir kanı var.
OECD’den Laurence Boone, “2021’in sonunda gelir kaybı, savaş yılları hariç son 100 yılda yaşanan tüm resesyonlardan daha üst düzeye ulaşacak; bunun insanlar, şirketler ve hükümetler için yıkıcı, kalıcı sonuçları olacak” diyor. (Clarín, Arjantin, 11/6/2020).
Emperyalizmin ve çokuluslu şirketlerin temsilcileri krizi, dünya çapındaki salgına bağlıyor. Çünkü fiyaskolarını ve sorumluluklarını gizlemek istiyorlar. Ancak dünya kapitalist ekonomik krizi daha önce başlamıştı. Koronavirüs yangına körük oldu ve daha önce görülmemiş seviyelere ulaşmasına yol açtı.
2019’un sonuna gelindiğinde sadece ABD büyüme sergilemişti, ancak çok sınırlı bir düzeyde. “2009’dan bu yana, ABD’de kişi başına düşen GSYİH’deki ortalama büyüme sadece %1,6. 2019 yılı sonunda kişi başına GSYİH, 2008 öncesindeki büyüme eğiliminin %13 altındaydı. Bu fark, kişi başına 10.200 dolar kalıcı gelir kaybı anlamına geliyor.” (Michael Roberts, Sin Permiso, 5/3/2020). Avrupa durgunluğun eşiğindeydi, Latin Amerika duraklamıştı. Çin’de geçmişte yıllık %12 ila %14 arasında seyreden büyüme, 1992’den bu yana en düşük düzeyi olan %6.2’ye inmişti. Kapitalizm 2007’de başlayan akut ekonomik krizden kurtulamamıştı. Sadece krizin 1929 krizine eşit mi ondan büyük mü olduğu tartışılıyordu.
İnsanlık tarihinde asla bu kadar yüksek bir borçluluk düzeyi görülmedi. Mutlak rakamlarla küresel borç, 2019’un son çeyreğinde dünya GSYİH’sının %322’sine denk gelen 253 trilyon dolara ulaştı. Kriz on iki yıldır sürüyor. Burjuva iktisatçısı Larry Summers bunu “sürekli durgunluk” olarak tanımlıyor.
Şimdiyse hem IMF hem de OECD, dünya ekonomisinin 2020’de çökeceğini tahmin ediyor. OECD’ye göre küçülme yüzde 7,6 düzeyinde olacak. IMF, “ilk kez tüm bölgelerin 2020’de negatif büyüme sergileyeceğini öngörüyor.” (Clarín, 25.06.2020). Avrupa %10.7, ABD %8, Latin Amerika ve Karayipler %9.4 küçülürken, sadece Çin’in %1 büyümesi öngörülüyor.
Bu çöküşün sonucu, devasa bir işten çıkarma, ücretsiz izinler, ücret kesintileri dalgası ve dünyadaki yoksulluk ve açlık oranlarının artmasıdır.
Krize karşı durmak için kitleler tekrar sahneye çıkıyor
Önemli olan şu ki, çokuluslu şirketler ve kapitalist hükümetlerin bu saldırıları karşısında kitle seferberlikleri ve grevler yeniden başlıyor. 2019 mücadele dalgası, pandeminin ilk aylarında kesintiye uğradı. Ancak işçi sınıfı ve ezilenlere yönelik muazzam saldırı karşısında bulaşma korkusu kırılmaya başlıyor. Koronavirüse karşı gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için, sağlık çalışanlarının talepleri için, işten çıkarmalara, maaş kesintilerine veya şirket kapanmalarına karşı mücadeleler yükseliyor. Ayrıca ABD’de ve dünya çapında kitlesel seferberliklere neden olan baskılar ve ırkçılık da hedef tahtasında. Lübnan’da yeniden açlığa karşı sokağa çıkılıyor. Hong Kong’da demokratik özgürlükler için eylemler sürüyor. Sağlık sektörü emekçileri Fransa, İspanyol Devleti, İtalya, Tunus, Venezuela, Brezilya, Arjantin, Bolivya, Peru ve Panama’da protestolar ve grevler gerçekleştirdi. ABD ve Kuzey İtalya’da sendikalar güvenlik talebiyle büyük grevler düzenledi. Paris’te binlerce kişi Renault’daki işten çıkarmalara karşı sokağa çıktı. Barcelona’da Nissan fabrikasının kapanması tehdidi karşısında süresiz iş bırakıldı. Çokuluslu çelik şirketi Mittal’deki işten çıkarılmalara karşı İtalyan metal işçileri bir günlük grev düzenledi. Şili’nin Santiago kentindeki emekçi mahallelerinde gıda için büyük protestolar düzenlendi. Brezilya’da “Bolsonaro istifa talebiyle” tencere-tava eylemleri ve seferberlikler gerçekleşti. Arjantin’de ücretini alamayan ulaşım emekçileri grevler düzenledi. Karayipler’deki Hollanda adası Curaçao’da da kitlesel işten çıkarmalara karşı sokak protestoları yaşandı.
Bu büyük işten çıkarma ve ücret kesintileri dalgası karşısında işçi ve emekçilerin seferberliğinin yükseleceğine, gerek kemer sıkma politikalarından gerek bunları uygulayan hükümetlerden hesap soracağına inanıyoruz. Her gün, gerek mevcut koronavirüs kriziyle yüzleşmek, gerek pandemiden sonra gelecek olan krizle başetmek için birleşik ve uluslararası düzeyde eylemler gerçekleştirmenin gereği aşikar hale geliyor.
İUB-DE olarak biz, koronavirüs krizinin faturasının kapitalistler tarafından ödenmesini talebiyle bütün bu mücadeleleri destekliyoruz. Her ülkede ve uluslararası düzeyde işçiler ve emekçilere yönelik bir acil durum planı için mücadeleyi öneriyoruz. Tüm dünyada sağlık, ücretler, iş ve yiyecek için kaynağa ihtiyaç var. Çokuluslu şirketlere, büyük işadamlarına, toprak sahiplerine ve bankalara yönelik artan oranlı vergiler; dış borçların iptali; her türlü baskıya karşı ve protesto hakkını savunmak için mücadele! Koronavirüs salgını bitmedi.
***
Dipnot:
1.) Bkz. https://www.gazetenisan.net/2020/02/cin-korona-virusu-ve-diktatorluk/