Nahuel Moreno, Latin Amerika Troçkizmi’nin en önemli önderiydi

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) Arjantin seksiyonu Sosyalist Sol önderlerinden Gabriel Schwerdt’in, Arjantin PTS’nin (Sosyalist Emekçilerin Partisi) yayın organı Izquierda Diario’da (Sol Günlük) Nahuel Moreno’yu karalamaya yönelik yayımlanan suçlama ve iddialara cevaben kaleme aldığı yazıyı aşağıda yayımlıyoruz. Yazının orijinali Sosyalist Sol’un yayın organı El Socialista’nın 449. sayısında yayımlanmıştır. Metin Türkçe’ye Sena Aydın tarafından İspanyolca orijinalinden çevrilmiştir.

***

Moreno’nun ölümünün yıldönümü olan geçtiğimiz 25 Ocak’ta sayfalarımıza kurucumuz ve öğretmenimiz Moreno’nun mirasını taşımıştık. Buna karşılık, PTS’nin (Sosyalist Emekçilerin Partisi) yayın organı Sol Günlük her zamanki gibi bunu Moreno’nun pozisyonunu ve çizdiği yolu çarpıtmak için bir fırsat olarak gördü.

25 Ocak günü Sol Günlük’te yayımlanan ve Gabriela Liszt tarafından kaleme alınan “Nahuel Moreno Kimdir?” başlıklı yazı Moreno’nun, Troçkist olduğunu iddia eden diğer akımlara kıyasla çok daha sol bir çizgide olduğunu kabul eder gibi duruyor. Ama aslında etmiyor, onun bu tutumu sadece göstermelik. Liszt’in makalesi ve PTS önderliği Moreno’yu Troçkizm’i revize eden bir oportünist ve merkezci olarak tanımlıyor. Maalesef, daha önce PTS ya da gene Arjantin’de bulunan İşçi Partisi [Partido Obrero – editörün notu] veya Mandelciler gibi Moreno’yu eleştiren diğer örgütlerle yaptığımız sayısız tartışmalarda da işaret ettiğimiz gibi, bu tarz iddialar ciddi bir tartışma içerisine girilmeden, Moreno’nun tarihsel siyasi konumlarının ve hatta bazı gerçeklerin çarpıtılması üzerinden savuruluyor. Bu, solcu militanların zihinlerini berraklaştırmaya hizmet etmeyen bir yöntemdir.

Moreno sürekli devrim teorisini geliştirmiştir

Liszt ve PTS’ye göre, Moreno “1980’de, yapılması gereken güncellemelerin dışına taşan, dolayısıyla Troçki’nin geliştirdiği sürekli devrim teorisine dayanarak hazırladığı Geçiş Programı’nın mantığını ve anlayışını revize eden bir ‘Geçiş Programı Güncellemesi’ yaptı.”

Durum gerçekten buysa, herhangi bir solcu militan veya mücadeleci işçi şu soruları sorabilir: Moreno, sürekli devrim teorisini ve tezlerini terk ederek aşamacı mı oldu? İlk “demokratik” aşaması burjuvazi ile siyasi birliğe dayanan, hatta burjuva bir hükümetin desteklenmesine kadar genişletilen, sonraki aşamasının “sosyalist” olacağı söylenen iki aşamalı Menşevik ve Stalinist teoriye mi kaydı? Ya da Stalinizm veya Troçkizm’in revizyonist ve oportünist akımlarının tersine, Morenizm’in hiç burjuva ya da halk cepheci burjuva hükümetleri desteklediğinden bahsedilebilir mi? PTS’nin öne sürdüğü bu iddiaların hiçbiri gerçek değildir. Ne tarihsel metinler ne de son 70 yılın sınıf mücadelesi bu iddiaları doğrulamaktadır.

Nazizm’in yenilgisi anlamına gelen muazzam zaferle birlikte bir dünya devrimci yükselişi başladı ve yeni bir muazzam devrimler aşaması açıldı. Doğu Avrupa’da, Yugoslavya’da, 1949 Çin Devrimi’nde ve 1959 Küba Devrimi’nde gördüğümüz üzere burjuvaziyi mülksüzleştirmeye kadar varan devrimci zaferler yaşandı. Yeni bürokratikleşmiş veya deforme işçi devletleri ortaya çıktı.

1940’ta öldürülen Troçki’nin deneyimleyemediği veya öngöremediği yeni durum ise, tüm bu devrimci zaferlerin, başta Stalinist bürokratik Komünist Partiler ve çeşitli devrimci sosyalist olmayan önderlikler olmak üzere, işçi hareketini kontrol eden karşıdevrimci aygıtlar tarafından yönetilmesiydi. Neredeyse tüm kıtalarda yaşanan devrimlerle birlikte yeni bir devrimci aşama başlamıştı. Ama bu herhangi bir Ekim Devrimi yaşanmadan, yani işçi sınıfının öncü rolü ve devrimci Marksist bir partinin önderliği olmaksızın oldu. Bu önerme Troçki’nin Sürekli Devrim Tezleri’nde birer “pek muhtemel olmayan olasılık” olarak belirtilmişti. Ancak ikisi de bu yeni büyük devrimler aşamasında gerçekleşmedi. Dolayısıyla bu durum her türlü yorumlamaya açık hale geldi.

Hem Pablo ve Ernest Mandel’in oportünizmi hem de sekter akımlar, farklı ama her ikisi de yanlış ve alçakça yorumlamalara dayanarak şunu söylediler: 1929’daki Sürekli Devrim Tezleri kelimesi kelimesine doğru çıkmıştır. 

Oportünistler, dogmatik tutumlarını haklı çıkarmak adına zafer kazanan Stalinist veya reformist önderlikleri devrimci Marksistler olarak nitelendirdiler. Çin Komünist Partisi’nin Stalinist ve bürokratik önderliğinin burjuvaziyi mülksüzleştirmeye varan muzaffer bir devrim gerçekleştirdiğini kabul etmek konusunda haklıydılar. Ama sırf bu yüzden bu önderliği Çin işçi sınıfını temsil eden devrimci parti olarak görmek ve bu görüşe dayanarak Troçki’nin tezlerinin “kelimesi kelimesine doğru çıktığını” savunmak gibi büyük ve trajik bir hataya düştüler. Mandel Küba Devrimi karşısında da aynı tutumu sergiledi: Castro önderliğini desteklediler ve Küba’da Dördüncü Enternasyonal’in bir seksiyonunun inşa edilmesinin gerekli olmadığı “hükmüne vardılar.”

Sekter akımlar ise (Healy, Lambert, Tony Cliff, Lutte Ouvriere) Mao ve Fidel Castro’nun devrimci olmadığını, işçi sınıfının da bu devrimlerin öznesi olmadığını savundu. Bu yüzden de Çin ve Küba’daki bu devrimci zaferleri ve bunların bürokratik işçi devletleri olma yönünde gösterdikleri ilerlemeyi reddettiler.

Moreno, Troçki’nin Sürekli Devrim ve Dördüncü Enternasyonal Programı görüşlerine dayanan devrimci ve tutarlı bir Troçkist konumdan sapmadan, bu yeni gerçekleri tanıyan ve onlara doğru cevaplar üreten tek kişiydi. Durumun farklı nedenlerin bir kombinasyonu olduğunu söyledi: İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan büyük bir devrimci yükseliş, emperyalizmin krizi ve devrimci önderliklerin eksikliği. Yani Troçki’nin Geçiş Programı’nda bahsettiği “muhtemel olmayan” gelişme gerçek olmuştu. 

Oportünistlerin ve sekterlerin inkâr ettiği gerçek, Sürekli Devrim Tezleri’nin temel tezlerinden ikisinin gerçekleşmediğiydi. Rus Devrimi’nden bu yana 100 yıl geçti ve ne yazık ki yeni bir “Ekim” devrimi olmadı. Moreno, Troçkizm’i oportünist revizyonizmin ve sekterciliğin saldırılarına karşı savunmak adına bu yeni ve çelişkili gerçekliği reddetme dogmatizmine düşmedi. Ne zafer kazanan önderliklere (Tito, Mao, Castro vb.) güzellemeler dizdi, ne onlara teslim oldu, ne de yaşanan büyük zaferleri ve burjuvazinin mülksüzleştirilmesi gibi ilerlemeleri reddetti. Gerçekliği olduğu gibi açıkladı ve Dördüncü Enternasyonal’in politikasını ve programını sürdürmek için yeni analiz ve politika araçları geliştirdi. Yani Troçkist sürekli devrim anlayışını ve hatta 1929’da yazılan tezleri savunmaya devam ederek onları yenileriyle zenginleştirdi. Bu nedenlerle, Pablocu/Mandelci oportünizmin 1950’li yıllarda terk ettiği devrimci Troçkist partilerin inşa edilmesine yönelik mücadeleye Moreno her zaman sadık kalmıştır.

İşçilerin Sosyalist Partisi (PST) hiçbir zaman “demokratik cephe” önerisi yapmadı

Liszt ve PTS, Moreno’yu 1974’te “patronların saldırganlığı ve (PST’nin 16 militanını katleden) faşist Triple A çetelerini teşvik eden Peronizm’in sağa kayışı karşısında, o dönemki [Moreno’nun önderliğindeki, ç.n.] PST’yi yeni bir oportünist sapmaya teşvik etmekle” suçluyor. Güya Moreno bu saldırılarla mücadele etmek için işçilerin birleşik cephesini güçlendirme ve özsavunma komiteleri oluşturma çağrısı yapmak yerine, demokratik bir cepheye öncelik vererek dönemin PST’sini burjuva ve küçükburjuva partilerinden oluşan “Sekizler Grubu”yla ortak hareket etmeye yönlendirmiş. Ancak olayların açıklaması bu değil. 

Nitekim, 21 Mart 1974 Perşembe günü, başkanlık konutu Olivos’ta bu sekiz parti ve ülke başkanı arasında bir görüşme yapıldı. Aşırı sağın artan saldırıları karşısında mevcut tüm siyasi örgütlerin endişesi ve görüşmenin ortak hedefi Peron’u ifşa etmekti.

Günümüz PTS’sinin iddialarının aksine, PST’nin bu görüşmeye katılması kitlelerin kazanımı olan demokratik özgürlüklerin savunulmasıyla sınırlı taktiksel bir eylemdi. Ayrıca bu görüşmeye katılmak PST’nin kendi görüş ve önerilerini yayması için bir fırsattı.

Dolayısıyla, hiçbir zaman bu görüşmenin tek başına aşırı sağın artan saldırılarını engellemeye yeteceği beklentisi yoktu. Bu, 28 Mart 1974 tarihli Avanzada Socialista’nın [“Sosyalist İlerleme”, o dönem PST’nin yayın organı. ç.n.] 97. sayısında da açıkça belirtilmişti: “Başkanla girilen diyalog içinde yer almamızın nedeni açıktır. Bunun demokratik özgürlükleri korumanın tek yolu olduğuna inanmıyoruz. Bu yüzden Villa Constitución’a (1) ilk gidenler bizlerdik. İşçilerin mevcut ve gelecekteki demokratik özgürlüklerin savunulması adına işçiler ve Villa halkı bu dönemde herkesten fazla mücadele etmiştir.”

Yani o dönem PST’nin politikasının merkezinde işçi ve halk seferberlikleri vardı ve PST, katıldığı görüşmede tam anlamıyla siyasi bağımsızlığını korudu. PST, UCR ve diğer patron partileri ve reformist partilerle arasındaki farkı vurgulamayı ve bu partilerin hükümet tarafından teşvik edilen Sosyal Anlaşma’nın suç ortakları olduğunu ifşa etmeyi hiç bırakmadı (Sosyalist İlerleme, 97. sayı).

İşte bu yüzden güncel PTS’nin ifadeleri yanlıştır. Dönemin PST’si, ne UCR ve diğer burjuva ve reformcu partilerle “demokratik cephe” önerisi yapmıştır, ne de böyle bir cephenin içinde yer almıştır. Bu günümüz PTS’sinin bir uydurmasıdır. Böylesi ne sekizli, ne de dokuzlu bir cephe var olmuştur. Cepheler ortak yapılar ve program üzerine kurulu ve zamana yayılan oluşumlardır. O dönem böyle bir oluşumun varlığından söz edilemez. PST, sadece Troçki’nin faşizm karşısında şeytanla bile işbirliği yapılabileceğini söylediği eylem birliği taktiğini uygulamıştır; demokratik özgürlüklerin savunulması için seferberlik halinde olunması gerektiğini öne sürerken, rejim partileri ve Peron ile kendisi arasında var olan farklılıkları ve sürtüşmeleri öne çıkarmıştır. 

Moreno, 1974 Mayıs’ı sonunda gerçekleşen ve üç PST militanının öldürüldüğü Pacheco katliamını (katliamdan birkaç gün önce PST militanı metalurji işçisi “Indio” Fernandez de Pacheco’da öldürülmüştü) anma eyleminde yaptığı konuşmada, birleşik seferberlik içerisinde olmayı ve faşizm karşıtı tugaylar oluşturmayı önermiş ve PST’nin ilkesel çizgisini doğrulamıştır (Bkz. 4 Haziran 1974 tarihli Sosyalist İlerleme, 104. sayı) [Türkçesi için bkz.: https://trockist.net/index.php/2019/03/17/cenaze-alayimiza-eslik-etmek-icin-degil-fasizmi-ezmek-icin-eylem-birligi-istiyoruz/]

Moreno ve MAS burjuvaziyle bir cephe mi istiyorlardı?

Liszt ve PTS için diktatörlüğün düşüşü ve sonrası (1982-85) dönem, “[Moreno’nun] burjuva demokratik rejime uyum sağlama ve diktatörlük karşısında ‘demokratik devrim’ olarak adlandırdığı sürece geçiş için burjuva güçlerin de dahil olduğu bir cephe önererek sürekli devrim teorisine karşı en büyük revizyonu gerçekleştirdiği yıllardır.”

PTS’nin sorumsuzca ortaya attığı bu iddia da tamamen uydurmadır. Öyle ki aksini kanıtlamaya gerek bile yoktur. Ne Moreno’nun, ne yeraltına inen PST’nin, ne de sonrasında MAS’ın (“Sosyalizme Doğru Hareket”) diktatörlüğü devirmek için burjuva partileriyle herhangi bir cephe arayışında olduklarına dair kanıt yoktur. Moreno ve PST, diktatörlüğe karşı herhangi bir burjuva partisine güvenmeyerek ve seferberlik çağrısı yaparak savaşmışlardır.

Nahuel Moreno bu süreci “demokratik devrim” olarak adlandırmıştır çünkü kitle hareketinin patlak vermesiyle askeri diktatörlük rejimi ve hükümeti yıkılmış ve Alfonsín’in başkanlığındaki UCR, 1983 genel seçimleri sonucunda iktidara gelmiştir.

Moreno, PTS’nin söylediğinin aksine, 1982-1983 yıllarında Arjantin’deki politik sürece dair yaptığı bu karakterizasyon ile Troçki’nin fikirlerini “revize” etmedi, sadece var olan gerçekliği analiz ederek bir tanım koydu. Devrimci bir önderlik eksikliği nedeniyle diktatörlükleri devirmeyi başaran devrimler duraklıyor ve sosyalist devrimlere dönüşmüyorlar. Benzer bir durum, örneğin, 2011 Arap devrimlerinde de yaşandı.

Moreno’nun, MAS’ı seçimler üzerinden büyümek amacıyla Stalinizm’le daimî bir cephe içerisinde sosyal demokrat bir taktik olarak ortaya attığı da doğru değildir. Bu konuda 1985’te Peronizm içerisindeki sol sektörler ve Komünist Parti ile oluşturulmuş olan Halkın Cephesi örneği veriliyor. Liszt’in deyişiyle Moreno, “sınıfın bağımsızlığı politikası gütmeden Peronist sektörleri kazanmaya çalıştı.” Bu yanlıştır. Bahsedilen, burjuva partileri UCR ve PJ’ye karşı mücadelede, o dönem solun birliğini ifade eden bir seçim taktiği ve seçim ittifakıydı.

PTS, Moreno’yu itibarsızlaştırmak adına MAS’ın ve politikasının sahte bir karikatürünü çiziyor. Moreno’nun sendikal yönelimini “pragmatik” olması nedeniyle eleştiriyor. Güya, tek ihtiyacınız olan “motive” ya da “mücadeleci” olmak diyerek işçileri MAS’ın sendikal gruplarına katılmaya çağırmışız. Bu ya bir sorun değil, ya da eğer sorunsa, o zaman sendika aktivistlerinin önüne ortaklaşa bir mücadele yürütebilmemiz için kendinizi solcu olarak tanımlamanız gerek “koşulunu” koyan PTS militanlarını da mı suçlamamız gerekiyor? Bu çok saçma. Kendilerinin bugün bile yapmadığı bir şeyi 30 sene önce yapmıyordu diye MAS’ı yargılıyorlar. Dolayısıyla, Moreno ve MAS’ın, sendikal bürokrasilere rağmen dönemin radikal hükümetine karşı mücadele etmek isteyen işçilerle ilişki kurmak istemesinde “pragmatik” hiçbir şey yok.

Nahuel Moreno’yu ve Morenizm’i, Troçki’nin sürekli devrim teorisinin revizyonistleri, Menşevik ve aşamacı olmakla suçluyorlar. Onları, Moreno’nun hayatta olduğu dönemdeki Morenist akımın ya da şu an İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) çatısı altında örgütlenen akımımızın ne zaman “aşamacılığa” ya da “Menşevizm’e” düştüğünü veya ne zaman klasik bir burjuva ya da halk cepheci bir hükümeti desteklediğimizi ispat etmeye davet ediyoruz.

Aksine, Dördüncü Enternasyonal içerisinde her daim oportünist revizyonizme karşı savaşan, burjuva ve halk cepheci hükümetlerden medet ummayan Nahuel Moreno’ydu. Peki neden yalan söylüyorlar? Çünkü Morenizm’in artık öldüğü fikrini aşılamak için bizi itibarsızlaştırmaları gerekiyor. Ama gerçek tam aksini gösteriyor çünkü İUB-DE’yi oluşturan örgütler olarak biz, 75 yıl önce Nahuel Moreno’nun kurduğu akımın devamcılarıyız. Temel mücadele süreçlerine katılan ve süreçler içerisinde varlığını gösteren dinamik akımımız, dünya çapındaki binlerce mücadeleci için bir referans noktası olmaya devam ediyor.

Dipnot:

1.) 1975 yılının Mart ayı sonunda Villa Constitución şehrinde bulunan Acindar çelik fabrikasında yaşanan işçi ayaklanması. Polis tarafından bastırılan ayaklanmada pek çok işçi katledildi. ç.n.

Ek kaynaklar:

www.nahuelmoreno.org sitesinden ulaşılabilecek Nahuel Moreno eserleri

Latin Amerika Devrimi, 1962 (İspanyolca)

Peru: İki Strateji, 1962-63 (İspanyolca)

Latin Amerika Devrimi Karşısında İki Metot – Che Guevara ile Polemik, 1964 (İspanyolca)

Çin ve Hindçini Devrimleri, 1968 (İspanyolca)

Laura Marrone, PTS’nin bir yazısı üzerine: “Barış” zamanlarında cezasız kalan bir kalem, belirleyici mücadeleler zamanında tehlikeli olabilir, 2015, El Socialista, 305. sayı (İspanyolca)

Miguel Sorans, Sol Cephe içindeki tartışmalar: Yetkili Kurucu Meclis?, 2018, El Socialista, 402. sayı (İspanyolca) 

Mercedes Petit, PTS/Maiello ve yeni bir uydurmaca, 2019, El Socialista, 447. sayı (İspanyolca)