Küba Dostluk Derneği’ne açık mektup: Kapitalist restorasyonun dostu musunuz?

Sevgili José Martí Küba Dostluk Derneği yetkilileri, çalışanları ve takipçileri;

Bu mektubu kaleme alıyor olmamdaki başlıca iki sebep, Küba’da bugün yürütülmekte olan sürecin karakterinin endişe verici boyutlarıyla, sizin Küba halkı ve emekçilerinin dostu olduğunuz yönündeki kendi beyanınızın omuzlarınıza yüklediği sorumluluklar arasındaki ilişkiyi, bir kere daha hatırlatmak istemektir. 

İnternet sitenizde “Biz Kimiz?” başlıklı bölümde kendinizi, “Türkiye ve Küba halkları arasındaki dostluk ve dayanışmayı geliştirmek” isteyen ve “Küba’nın ve Küba dostlarının sesini mümkün olan her platformda kamuoyuna duyurmayı” hedefleyen bir kurum olarak tanıtmışsınız. Bu tanımların doğaları gereği, Küba’da bugün yaşanmakta olan kapitalist restorasyon sürecinin altında kendini sömürülürken ve ezilirken bulan Karayipli işçilerle dayanışmanızı ilan etmenizin, Türkiyeli işçileri sosyalizm fikrine kazanmak noktasında büyük bir önem taşıdığı kanaatindeyim. 

Dahası eğer “Küba dostları” tabiri, Lenin’in 1894 tarihli meşhur “‘Halkın Dostları’ Kimlerdir ve Sosyal-Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar?” kitapçığının başlığında tırnak içine almak zorunda kaldığı “Halkın Dostları” benzeri bir dostluk değilse, bunun gereği olarak Küba Komünist Partisi’nin ülke içinde sürdürdüğü neoliberal ekonomi politikalarıyla “dost” olmadığınızı ilan etmenizin de, kritik bir önem taşıdığı düşüncesindeyim. 

Bu mektupta size, toplam üç adet belgeden; aslında bir bağlamda gelişmeden bahsedeceğim. Bunlardan ilki, Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin resmi yayın organı olan Granma’nın internet sitesinden indirmiş olduğum yeni Küba Anayasası’nın kendisidir. İkincisi, Küba Dış Ticaret ve Yatırım Bakanlığı’nın yayımlamış olduğu “2018-2019 Yabancı Yatırım Fırsatları Portfolyosu” başlıklı, sermayedarlar için hazırlanmış olan belgedir. Üçüncüsü ise, adanın Batı kıyısının aslında toptan satışa çıkarıldığını duyuran ve yine Küba Komünist Partisi tarafından hazırlanmış olan ZED Mariel isimli projedir. Bu üç belgeyi de mektubumun sonunda, içerikleriyle birlikte bulabilir ve edinebilirsiniz.

Yeni anayasada hemen görebileceğiniz üzere, 22. maddede Küba Komünist Partisi, 7 adet mülkiyet tipini resmen tanıdığını ilan etmektedir. Bunlardan dördüncüsü, anayasada da belirttiği üzere, özel mülkiyetin kendisidir. Dikkatinizi çekmek isterim, Küba Komünist Partisi’nin özel mülkiyeti resmen tanıyacağı yönünde haberler ilk olarak gündemimize girdiğinde, birçok sol yayın organı bunun doğru olmadığını, bunun emperyalist basının bir aldatmacası olduğunu yazmıştı. Burada size sunduğum anayasa, doğrudan doğruya partinin Merkez Komitesi’nin resmi yayın organının internet sitesinden edinilmiştir.

Mülkiyet tiplerinin sıralandığı maddede, Küba anayasası özel mülkiyeti tanıdığını açıklayan D bendinde, Kübalı sermayedarların olduğunu ve dahası, yabancı sermayedarların da ekonomide aktif olduklarını kabul etmektedir. Ardından E bendinde “karışık mülkiyet” tipini de benimsediğini yazmıştır; bunun anlamı devlet işletmeleri ile yabancı özel finans kapitalin, birçok işyerinde ve fabrikada, Kübalı işçileri ortaklaşarak sömürdüğüdür. 

Anasayada Küba kendini “sosyalist devlet” olarak tanıtmaktadır. Sizce sosyalist bir devlet, artık yalnızca kırla sınırlı kalmamış, kentlere de taşınmış özel mülkiyet formlarıyla yan yana var olabilir mi? Sizce Küba ekonomisi işçilerin aleyhine bir işleyiş kazanmışken, Kübalı işçilerin siyasal iktidarın sahibi olduğu ileri sürülebilir mi? Eğer iktidardaki sınıf işçilerse, neden kendilerinin yaşam şartlarını yerle bir eden ve kendilerini sömüren mülkiyet tiplerini, anayasal olarak güvence altına almışlardır? Bu soruları içtenlikle cevaplamanız, Türkiye’de sosyalizm özlemiyle mücadele eden binlerce işçi ve genç için yararlı olacaktır. 

Yine anayasanın 18. maddesi, Küba ekonomisinin planlı bir ekonomi olduğunu iddia etmektedir. Sevgili Küba dostları; 1959 devriminin bir kazanımı olan ve ekonomiyi alt sınıflar lehine planlamakla görevli olan Merkezi Planlama Kurulu, 20 seneyi aşkın bir süre önce Fidel Castro tarafından kapatılmıştı. 1986 senesinde Küba Komünist Partisi, dış ticaret üzerindeki devlet tekelinden ve planlı ekonomiden vazgeçtiğini duyurmuştu. Bugün itibariyle gelinen noktada tarımsal sanayinin %70’si ve nikel, çimento ve turizm sektörünün %50’si yabancı sermaye gruplarının elinde bulunmaktadır. Bu, planlı bir ekonomi değildir. Anayasa neden yalan söylemektedir?

Şimdi izninizle, ikinci belgeye geçmek istiyorum. Yukarıda da belirttiğim üzere Küba Dış Ticaret ve Yatırım Bakanlığı tarafından emperyalistler için hazırlanmış olan bu belge, “Küba’ya Yatırım Yapmanın Avantajları” şeklindeki bir başlıkla açılış yapmaktadır. Bu başlığa göre Küba’ya özel sermayeyle yatırım yapmak güvenlidir çünkü Küba, Avrupa Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü’nün öne sürdüğü uluslararası anlaşmaları imzalamış, ülkede politik bir istikrarı sağlamış ve kalifiye işgücü yetiştirmiştir. Belgenin devamında, sizlerin de fark edebileceği üzere, Küba’daki her 100 işletmeden 47’sinin çeşitli uluslararası finans kapital ortaklıklarıyla, 13’ünün yalnızca yabancı sermayeyle ve 40’ının da devlet-özel sermaye işbirliğiyle işletildiği bir grafik olarak verilmektedir. 

Bu tabloya bakıp da, ismine sosyalizm diyebilecek kimse var mıdır? Ben, olmadığını ümit ediyorum. 

Küba Komünist Partisi bu belgede, aşağıda sıralayacağım sektörlere emperyalist sermayeyi ve çokuluslu monopolleri yatırım yapmaya davet etmektedir: İnşaat, elektrik, petrol, yenilenebilir enerji kaynakları, telekomünikasyon, bilgi işlem teknolojileri, lojistik, depolama, su kanalları, turizm, sağlık merkezleri, gıda, farmasötik, bioteknoloji, şeker endüstrisi ve türevleri, hafif sanayi, kimyasal sanayi, demir-çelik, geri dönüşüm, madencilik, kültürel işletmeler, bankacılık ve finans. 

Sevgili “dostlar”; Küba Komünist Partisi’nin, Kübalı işçilerin ve emekçilerin olması gereken adanın bütün bir zenginliğini satışa çıkardığının, bunların hepsini peşkeş çektiğinin farkında mısınız? Lütfen doğruyu konuşalım: Bu bir talan planıdır ve bu plan, partinin halktan yabancılaşmış, devlet eliyle zenginleştirilmiş bürokrasisi tarafından yürütülmektedir! Bu, parti eliyle Karayipler kapitalizminin bütün sömürücü ve baskıcı koşumları eşliğinde, adanın dört bir yanında egemen kılındığının ilanıdır. Bu noktada Küba’nın dostlarıysak eğer, ilk iş olarak Küba Komünist Partisi’nin acımasız düşmanları kesilmemiz gerektiği yönündeki tezimi tekrar ve tekrar hatırlatıyorum. Bugün, Küba’da işlemekte olan ekonomik karşıdevrimin ilk sorumlusu ve öznesi, artık adındaki “komünist” sıfatıyla herhangi bir ilgisi kalmamış olan bu partinin ta kendisidir! 

Sözlerimi çok uzatmadan üçüncü belgeye geçmek istiyorum. Bu belgeyle ülkenin batısı “Mariel Özel Yatırım Bölgesi” olarak ilan edilmiş durumda. Bu yatırım bölgesinin internet sitesinine girdiğinizde, anasayfada sizi 2013 tarihinde Küba Komünist Partisi tarafından çıkartılmış olan 313 numaralı KHK’nin yabancı yatırımcılar için sağladığı avantajların tablolaştırılmış bir özeti karşılıyor: İlk sene satışlarda ve hizmette %0 vergi ve sonraki senelerde %1 vergi, ilk 10 sene %0 şirket vergisi, emek gücünün kullanımında sonsuza kadar %0 vergi ve üretim araçlarının ithal edilmesi benzeri alışveriş işlemlerinde yine %0 vergi! Bunun anlamı, partinin bürokratlarının daha da semirmesini ve varsıllaşmasını beraberinde getiren bu çokuluslu yağma projesinden, Küba işçi sınıfının cebine giren bir kuruşun dahi olmadığıdır.

Yine bu internet sitesine göre, Mariel bölgesine şimdiden 19 ülke, 11 çokuluslu şirket, 44 özel işletme ve 2148.9 milyon dolarlık bir sermaye girmiş durumda. Başkent Havana’nın 45 kilometre batısında yer alan ve kendi özel hukuki kararnameleri ile yasallığına sahip olan bu “liberal land”, Küba’da kapitalist restorasyonun geldiği boyutları bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Burada bütün iletişim ve ulaşım olanakları (kara yolları ve demiryolları da dahil), bütün depolama alanları, bütün ticaret merkezleri ve araçları, özel sermayenin hizmetine sunuluyor.

Bölgede yatırım yapmakta ve doğal kaynaklar ile insan gücünü sömürmekte olan onlarca çokuluslu firma mevcut. Bunların arasından beni en çok üzeni, Innovative Immunotherapy Alliance, S.A. (İnovatif İmmünoterapi Birliği) isimli şirket oldu. İmmünoterapi, kansere karşı bir tedavi şekli. Hepimiz, Küba’nın eğitimden sonra sağlıkta yaptığı atılımların değerinin farkındayız. Ancak, bu firma artık o dönemin kapanmakta olduğunun da habercisi. 4 Ekim 2018’de kurulmuş olan bu firma, bir ABD emperyalizmi ve Küba Komünist Partisi ortak işletmesi! Görevi ise, Küba sağlık sektörünün gerçekleştirdiği atılımları, bulduğu aşıları ve ilaçları uluslararası piyasalarda pazarlamak!

Sevgili José Martí Küba Dostluk Derneği yetkilileri, çalışanları ve takipçileri; belki bana sinirlenecek, belki benim bardağın boş tarafını gördüğümü söyleyeceksiniz. Belki de, Küba’dan gelen çeşitli yetkililerin, her şeyin yolunda olduğunu, kapitalistleşmenin kontrolleri altında olduğunu söylediklerini aktaracaksınız bana. Onların beyanının, Erdoğan’ın yurtdışında dile getirdiği “Türkiye’de demokrasi var” beyanlarıyla aynı değere ve karaktere sahip olduğunu unutmayınız. Onlar, temsilcileri oldukları bu neoliberal rejimin sözcüleridirler. Onlar anayasadaki özel mülkiyetin, yatırım portfolyosundaki talancı iştahın, Mariel’in satışa çıkarılmasındaki tüccar psikolojisinin zavallı  savunucularıdırlar ve bu yüzden Küba’nın dostları değil, düşmanlarıdırlar. 

Son olarak bu mektubu yazan kişinin, 1959 devriminin ideallerine ve sosyalizme sımsıkı bağlı biri olduğunu; 1959 devriminin kazanımlarının, hatta onları dahi aşan sosyal mevzilerin Küba’da yeniden egemen kılınması gerektiğini savunan biri olduğunu belirtirim. 

Bütün bu söylenenlerin ardından, bir kere daha sormama müsade edin: Küba Dostları, kapitalist restorasyonun mu dostlarıdır, yoksa bu restorasyoncu bürokrasinin altında ezilen Kübalı işçilerin, köylülerin, emekçilerin mi dostudur? Bu sorunun cevabının, yürütmekte olduğunuz faaliyetin içeriğini belirleyeceğine derinden inanıyorum. 

Sorularıma ve mektubuma bir cevap alabilmek dileğiyle;

Kaan Gündeş.

***

Mektupta bahsedilen belgeler:

1.) Yeni Küba Anayasası

2.) “2018-2019 Yabancı Yatırım Fırsatları Portfolyosu”

3.) ZED Mariel